Türk Silahlı Kuvvetleri, PYD’nin kontrolüne geçen Afrin’i teröristlerden temizlemek için 20 Ocak tarihinde Zeytin Dalı harekatını başlattı. Tüm Türkiye, vatan savunmasına giden Mehmetçikler için tek yürek oldu. Türkiye-Suriye sınırındaki askerler operasyona giderken ailelerine kameralar aracılığıyla mesajlar gönderdi. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise operasyon kapsamında kara harekatına katılan 26 yaşındaki Uzman Çavuş Mehmet Kuzu’nun söylediği ‘İstikamet Kızıl Elma, ailem beni beklemesin’ sözleri oldu. Askerin bu sözünün ardından kızılelma kavramı gündeme geldi. Oğlunun çocukluğundan beri asker olmak istediğini ve kızılelma kavramını iyi bildiğini belirten baba Cemil Kuzu, "Bunu bilinçli olarak söyledi. Kalbindekini söylemiş. Bunu da tüm Türkiye’ye bilmeyenlere duyurmuş oldu” ifadelerini kullandı.
Eski Türk geleneğinin en önemli sembollerinden biri olan “Kızılelma” destanlar, masallar, şiirler ve tarih kitaplarında geçen önemli bir kavram. Bu konuda araştırmalara imza atan, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Çetin, Kızılelma sembolünü şöyle tanımlıyor : “Kızılelma fethedilmesi gereken bir belde, vatan edinilmesi gereken coğrafya olarak anlaşılıp adlandırılmış, ulaşılması gereken hedef olarak Türk toplumunun bilinçaltında yer etmiştir. Kimi zaman dünya Türklüğünün bir bayrak altında toplanması fikri olarak Turan düşüncesiyle ifade olunan Kızılelma, cihanın her köşesine adalet götürmek ve milletleri, belli bir medeniyet seviyesinde tam eşitliğe dayanan bir hukuk sistemine bağlayarak saadete ulaştırma mefkûresidir.” Bu sembolün tarihi köklerine ulaşmanın imkansız olduğuna vurgu yapan Çetin, onun Türkler’in yaşadığı binlerce yıllık tarihte, her dönemde var olmuş, var olmaya devam eden bir sembol olduğunu belirtiyor.
Afrin operasyanıyla gündeme gelen kızılelmanın birliğimiz için önemli olduğuna dikkat çeken Çetin, “Kızılelma, devlet olmanın, devlette birlik olmanın, birlikte kuvvetli olmanın ve milletin diri olmasının ifadesidir. Afrin operasyonu bu anlamda, devletin ve milletin birliğini-dirliğini sağlamaya yönelik hedefleriyle değerlendirilmelidir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin birliği-dirliği, milletin huzurlu için yeterli değildir. Bu aynı zamanda çevre devletlerin için önemlidir” diyor. Çetin, komşu ülkelerin de biriliğini sağlamanın öneminden bahsederken başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor : “Suriyeli gençlerden birisi öğrencilerimle ziyaretime geldiler. Suriyeli Arap soylu gence; neden Suriye’de kalıp savaşmadıklarını, Türkiye’ye sığındıklarını” sordum. Verdiği cevap Türkiye Cumhuriyeti algısını gösteriyordu: “Türkiye devlettir! Türkiye olmazsa biz olmayız. Suriye vatandaşı olsak da Türkiye bizim de devletimiz.”
Bu sembolün sadece milliyetçilik kavramına ait olarak algılanmaması gerektiğini belirten Çetin, bunu şöyle açıklıyor : “İnsan sevgisinden kaynaklanan koruyuculuk, adalet, hürriyet ve eşitlik düşüncesi. Bu düşünce, Türk milleti hangi inanç çevresinde yaşarsa yaşasın, hangi dine mensup olursa olsun değişmemiştir, değişmez. İslamî dönemde de aynı düşünceler varlığını sürdürmüştür. Kaşgarlı Mahmud’un 11. Yüzyılda aktardığı; Türklerin dilini öğreniniz, çünkü onların uzun hükümranlıkları olacaktır” hadis-i kudsi rivayeti buna işaret eder”
Sadece Türk devletlerinde değil , Osmanlı toplumunda ve sarayında, “Kızılelma” geleneği devam ettiğini belirten Necati Gültepe, bu konudaki araştırmalarını şöyle özetliyor : “Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde, I. Ahmet Albümü adıyla tanınan bir albüm var. Elinde altın küre tutan ve Sultan Osman Gazi’den, Sultan III. Murad’a kadar, on iki Osmanlı sultanının seri olarak hazırlanmış minyatür tekniğindeki portreleri yer alır. Bu portrelerin kimin tarafından yapıldığı bilinmiyor. Yine Topkapı Sarayında bir kıyafet albümünde Valide Turhan Sultan elinde kızılelma ile minyatürü yapılmış ve bunu yaptıran tek Hanım Sultan olarak tarihe geçti.”
Prof. Dr. İsmet Çetin, Evliya Çelebi Seyahatnamesi başta birçok şâirin şiirinde yer alan Kızılelma’nın kimi zaman bir destan formatında, kimi zaman anonim bir mektup olarak, bazen de tarihî bir metin olarak karşımıza çıktığını söylüyor ve ekliyor: “Oğuz’un devlet kurup Almalık hanını buyruğu altına almasından sonra otağının önüne sancak dikmesi, Atilla’nın Avrupa’ya akması, Gök-Türklerin il olması, Anadolu’nun fetihlerle Türkiye olması, Osmanlı döneminde İstanbul’da bulunan İmparator Jüstinyen heykelinin elindeki altın küre kızılelmayı ifade ediyordu. Bu dönemde toplumda ve asker içinde Kızılelma sembolü ve anlatıları yaygındır. Bu da Türk cihan hâkimiyeti mefkuresinin müşahhas örneği olarak dikkatlerden kaçmamalı."