Evrengül, yaptığı açıklamada, dikişsiz kalp ameliyatının tıp dilinde "Transkateter Aort Kapak Replasmanı" olarak adlandırıldığını ifade etti.
Bu işlemde, aort kapağı çok ciddi şekilde daraldığı için hiçbir şekilde tedavi edilmeyen, cerrahi açıdan yüksek riski olan hastalar için bir şans olduğunu belirten Evrengül, kalbi durdurmadan, göğüs kafesini açmadan, kasıktan girerek dikişsiz bir şekilde kalp kapağını değiştirme işlemi yaptıklarını söyledi.
Aort kapağındaki darlıkların tedavisinin, günümüzde kalbin operasyon anında durdurularak açılması ve kapağın değiştirilmesi şeklinde yapıldığını anlatan Evrengül, şöyle konuştu:
"Bazı hastalarda bu cerrahi yöntemi uygulayamıyoruz. Çünkü, bazı hastalara cerrahi müdahale çok riskli oluyor. Yani yaşlı, akciğer sorunları olan, böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve çok aşırı şişman olan hastalarda ameliyat riski çok yüksek. Dolayısıyla bu kadar yüksek riskli bir hastaya açık ameliyat önermiyoruz. Bu hasta grubu önceden kendi kaderine terk ediliyordu. Hiçbir şekilde tedavi edemediğimiz bir hasta grubuydu. Riski olan bu grup hastaların kalp kapağında kireçleme ve darlık olan hastaların tedavisini ilaçla yapmak mümkün değil. Bunun tedavisi kalp kapağındaki darlığı ortadan kaldırmak. Bunu ya ameliyatla genişletmek gerekiyor ya da bizim yaptığımız gibi kasıktan girerek, dikişsiz bir şekilde bu kalp kapağının yerine yerleştirilmesi gerekiyor."
Evrengül, cerrahi yöntemle değiştiremedikleri kalp kapaklarını, dikişsiz kalp ameliyatıyla hastanın kasığından girerek rahatlıkla değiştirdiklerini anlattı. Cerrahi ameliyata alamadıkları hastaların önceleri kendi kaderlerine bırakıldığını, bu hastaların yüzde 90'ının 6 ay içerisinde hayatını kaybetme riskini olduğunu aktaran Evrengül, "Dikişsiz kalp ameliyatında yüzde 95 oranında başarı sağlıyoruz. Başarılı bir şekilde işlem gerçekleşirse hastalar uzun yıllar yaşamlarına devam edebiliyorlar. Cerrahi müdahalede yüzde 50 masada kalma riski, dikişsiz kalp ameliyatı yöntemiyle yüzde 5'lere düşüyor. Yani 15-20 kat daha az oluyor" dedi.
Evrengül, uygulamanın Türkiye'de son 3-4 yıldır çok nadir merkezlerde yapıldığını fakat şimdilerde daha yaygın bir şekilde yapılmaya başlandığını sözlerine ekledi.