Dünyada enerji kaynakları üzerinden var olan güç mücadelesine bakarsak, Gazzelilerin Sina’ya “insanî koridor ile” sürüldükten sonra geri dönüp bu alanlarda hak iddia etmelerine izin verilmeyeceği basit bir akıl yürütmeyle değerlendirilebilir. Topraklarını ve mülteci statülerini kaybettiklerinde, gelmiş ve gelecek bütün haklarından da vazgeçmeye zorlanacakları bir kaderin onları beklediğini göremeyenler, bugün insanî koridordan bahsediyor.
Gazze’deki insanî trajedi ağırlaştıkça, Gazze’ye sıkışmış Filistinlileri İsrail saldırılarından korumak için çeşitli öneriler ortaya atıldı. Bu önerilerin en çok dile getirilenlerinden birisi Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’nı açarak Filistinlileri Sina çölünden ülkesine almasıydı. Bu öneriyi Mısır reddediyor.
FİLİSTİNLİLER MISIR’I İKNA ETTİ
Filistinlilerin Sina çölüne yerleştirilmesi konusu yeni bir mevzu değil. 1949 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), kendi nüfusunun üç katını yerlerinden edilmiş Filistinli mültecilerin oluşturduğu Gazze popülasyonunu Mısır’ın Sina çölüne yerleştirme ve gözetiminde tarım faaliyetlerini başlatmayı teklif etmişti. UNRWA ikinci direktörü John Blandford, Filistinli mültecilerin diğer Arap ülkelerine tarım yapmaları için yerleştirilmelerini, siyasî bir problemin (siyasî tarafını göz ardı ederek) ekonomik çözümü olarak sunuyordu. Bu planın hayata geçmesi ve Mısır’ın Filistinlileri ateş hattı olan Gazze’den çıkarması için de İsrail ordusu Gazze’ye bolca saldırıda bulunuyordu. BM ve İsrail, planın başarılı olması için uğraşırken, Filistinliler Mısır’ı istediklerinin bu olmadığına ikna etti. Filistin sorunu ekonomik bir problem olmadığı için ekonomi odaklı bir çaresi yoktu. BM’nin tavrının değişmesi için, 1951 yılında yazdığı raporda sunduğu projeye karşı çıkan mültecileri “huysuz ve dengesiz olmakla” suçlayan Amerikalı Blandford’un gitmesi gerekmişti. Ancak UNRWA o tarihten bu yana hem Filistinliler, hem İsrailliler, hem ABD, hem de çeşitli Avrupa ülkeleri tarafından farklı gerekçelerle eleştirilmeye devam ediyor. UNRWA faaliyete geçtiğinden bu yana, 73 yıldır çözümün değil, çözümsüzlüğün bir parçası olarak hayatına devam ediyor ama bir yandan da yüzbinlerce Gazzeli bugün gidecek başka yerleri olmadığı için BM okullarına sığınmış durumda…
BM AJANSINI FESHETMEK İSTEDİLER
Her ne kadar çözümsüzlüğün bir parçası olarak yer alsa da, UNRWA’nın feshini isteyen, çözümsüzlüğe maruz kalan Filistinlilerden ziyade çözümsüzlüğe maruz bırakan İsrail ve ABD yönetimleri… Bunun arkasında da yine sinsi bir plan yatıyor. Foreign Policy dergisinin “Trump and Allies Seek End to Refugee Status for Millions of Palestinians” başlıklı yazısına göre Trump’ın damadı Kushner, Filistinlilerin mülteci statüsünü kaybetmesini ve UNRWA’nın lağvedilmesini istiyordu. Filistinlilerin her ne kadar ideal olmasa da, mülteci olarak kalmaları demek, vatanlarına geri dönüş haklarını devam ettirebilmeleri anlamına geliyor. İsrail ve ABD, sadece Filistinlilerin çevre ülkelere sürülmelerini değil, o ülkelerde BM tarafından verilen statülerini de yitirmeleri için vatandaşlığa geçirilmelerini ve UNRWA’nın feshedilerek ajansa yapılan yardımın bu ülkelere yapılmasını istiyor. Olayların arka planını bilmediğinizde, Filistinlilerin Mısır’a insanî koridor açılarak gönderilmesi ya da Filistinlilerin “sonunda” mülteci statüsünden “vatandaş” statüsüne geçirilmeleri onların yararına önerilermiş gibi gelebilir. “Yazık, Filistinliler mülteci olarak doğup, büyüyüp, ölüyorlar, bu plan o kadar da kötü değil” denebilir.
AMAÇ İKİNCİ NAKBA MI?
Aynı plan 13 Ekim’de Aljazeera İngilizce kanalına çıkan eski İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon tarafından detaylarıyla birlikte tekrar edildi. Üstelik Ayalon, Gazzelilerin Sina’ya yerleştirilmelerinin “geçici bir süreliğine” olacağını iddia ederken uluslararası toplumun Filistinlilerin Sina çölünde yaşayabilmesi için altyapıyı hazırlayacağını iddia etti. Çölü yaşanabilir kılmak için o kadar yatırımı bir gün Filistinlilerin geri dönmesi için mi yapacaklar konusu bir soru olarak beliriyor. Aynı yayında Ayalon “Mısır teklifi önerilen şekliyle kabul etmek zorunda” derken de Mısır’a ne yapması gerektiği konusunda ültimatom veriyor. Topraklarının üstünde yaptıkları plana Mısır’ı zorlamak için IMF ile yürüttüğü 5 milyar dolarlık kredi anlaşması, Demokles’in Kılıcı gibi perde arkasından Mısır’ın üstünde sallanacak gibi görünüyor…
Filistinler Sina’ya yerleştirilirse güvende olacaklar mı? Bir ihtimal yolda veya sınırda İsrail saldırılarından kurtulabildiler diyelim, tehlike burada bitecek mi? Mısır’ın başı uzun zamandır Sina çölüne konuşlu DAEŞ teröristleri ile dertte… Mısır ordusu Sina Yarımadası’nı DAEŞ’li teröristlerden temizleyemediği için, buraya yerleştirilecek Filistinlilerin güvenliklerini sağlayabilir mi sorusu sorulabilir. Hamas’a DAEŞ diyen, Gazze halkını Sina’ya göndermek isteyen İsrailli yöneticilerin Sina’da konuşlu gerçek DAEŞ’ten hiç bahsetmemeleri de bahse değer…
ZENGİN GAZ REZERVİ İŞTAH KABARTIYOR
Gazze Doğu Akdeniz kıyısında İsrail ve Mısır arasında sıkışmış, 365 kilometre karede 2.3 milyon insanın yaşadığı, dünyanın en kalabalık üçüncü yerleşim birimi… Ama Gazze’yle ilgili şöyle ilgi çekici bir de ayrıntı var. British Gas şirketi 2000 yılında Gazze açıklarında Gazze Marine 1 ve 2 adlı iki kuyuda sondaj yapıyor ve 28 milyar metreküp civarında doğalgaz rezervi keşfettiklerini duyuruyor. Gazze açıklarının bu rezervlerden daha fazlasına sahip olması mümkün… Bu kadarı ile bile 4 milyar dolar değerinde bir rezerv Gazzelilerin hakkı… Ancak bu kuyularla birlikte daha geniş bir bölgeyi de-facto olarak İsrail kontrol ediyor. Dünyada enerji kaynakları üzerinden var olan güç mücadelesine bakarsak, Gazzelilerin Sina’ya “insanî koridor ile” sürüldükten sonra geri dönüp bu alanlarda hak iddia etmelerine izin verilmeyeceği basit bir akıl yürütmeyle değerlendirilebilir. Topraklarını ve mülteci statülerini kaybettiklerinde, gelmiş ve gelecek bütün haklarından da vazgeçmeye zorlanacakları bir kaderin onları beklediğini göremeyenler, bugün insanî koridordan bahsediyor. Gazzeliler sadece Mısır’a komşu değil, İsrail’e de komşu… Televizyon kanallarında İsrailli yöneticilerin iddia ettiği gibi konu “insanî” koridorsa ve savaşları sadece Hamas’a karşı ise onlar da pek tabii sivillere kendi kapılarını açabilirler…