İlhak planının, hükümet ortağı Benny Gantz ile yapılan anlaşma gereği hem Mecliste hem de hükümette oylamaya sunulacağını belirten Netanyahu, "Filistinlilere Batı Şeria'nın geri kalan yüzde 70'inde bir devlet kurmalarına müsaade edilip edilmeyeceği" yönündeki soruya ise şöyle cevap verdi:
ABD'nin sözde Orta Doğu Barış Planının hükümetince tartışmaya açık olmadığını vurgulayan Netanyahu, "Daha önce de dediğim gibi Filistinlilerle bu plan çerçevesinde müzakerelere hazır olduğumu belirtmiştim." ifadesini kullandı.
Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.
Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, güvenliği ise İsrail'e devredilirken, yüzde 61'ini kapsayan "C bölgesi"nin idare ve güvenliği İsrail'e bırakılmıştı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail Başbakanı Netanyahu ile 28 Ocak'ta Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında açıkladığı sözde Orta Doğu barış planında, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinin "İsrail'in toprağı" olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Filistin'e ait Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyor.
ABD ve İsrailli yetkililerden oluşan ortak komisyon sözde barış planının ardından söz konusu bölgelerin "ilhakı" için Batı Şeria'da haritalandırma sürecine başlamıştı.
Netanyahu ile Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz'ın imzaladığı koalisyon anlaşmasına göre, İsrail Başbakan'ı 1 Temmuz'dan itibaren Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi'nin "ilhakını" kabine veya Meclisin onayına sunabilecek.
Netanyahu, 25 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, uluslararası kamuoyundan gelen tepkilere rağmen işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin "ilhak" planında değişikliğe gitmeyeceklerini söylemişti.
ABD’nin sözde barış planı, İsrail'e Akdeniz’den Ürdün Nehri arasındaki coğrafyada tam egemenlik verirken, Filistinlilere ise Tel Aviv’e tanınan bu imtiyazı "sözde devlet" ve "ekonomik refah" karşılığında kabul etmeyi dayatıyor.
Filistinlilerin geri dönüş hakkı, Doğu Kudüs, yerleşim birimlerinin kaldırılması gibi taleplerini görmezden gelen sözde barış planı, tarihi Filistin topraklarında "iki devletli çözüm" imkanını tamamen ortadan kaldırıyor.
Trump'ın planını Filistinlilere ve uluslararası topluma rağmen Filistin topraklarında ilmek ilmek dokuyarak uygulayan İsrail, Filistinlilerin hayalini kurduğu 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan tam bağımsız, egemen bir Filistin Devleti ideasını da tamamen ortadan kaldırıyor.