İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Ortak Zirvesi'nin sonuç bildirisinde, Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasbedilen tüm haklarını geri almadan, İsrail’in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağı, İsrail'in işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrar ile küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğu teyit edildi.
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi sonrası, İİT ve Arap Ligi'ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının üzerinde mutabık olduğu ortak bildiri yayımladı.
Bildiride, katılımcıların "Suudi Arabistan ve Filistin devletinden gelen çağrılar üzerine İsrail'in Gazze Şeridi'nde ve Kudüs-ü Şerif dahil Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına yönelik saldırılarını görüşmek üzere" bir araya geldiği belirtildi.
Söz konusu saldırganlığa ve bunun yarattığı insani faciaya karşı durulduğu belirtilen bildiride, "Buna ve İsrail’in işgali süreklileştirmek ve Filistin halkını, başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik tüm diğer yasa dışı faaliyetlerini durdurmak için çalıştığımızı teyit ederiz." ifadelerine yer verildi.
Bildiride, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi tarafından Filistin davası ve diğer bütün işgal altındaki Arap topraklarına ilişkin kabul edilen kararların tümünün teyit edildiği belirtildi.
Ayrıca bildiride, Birleşmiş Milletler ve diğer tüm uluslararası teşkilatların, Filistin davası, işgalci İsrail tarafından işlenen suçlar ve Filistin halkının 1967'den bu yana işgal altında kalan ve tek bir coğrafi birim teşkil eden topraklarının tümünde özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik kararlar bulunduğu hatırlatıldı.
BM Genel Kurulu'nca, 27 Ekim 2023'teki 10. Acil Durum Özel Oturumu'nda kabul edilen kararın memnuniyetle karşılandığı vurgulanan bildiride, şöyle devam edildi:
"Filistin davasının merkeziliğini teyit ederek, tüm enerjimiz ve kapasitemizle işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak ve başta kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devletlerinde yaşama hakkı olmak üzere, tüm devredilemez haklarını yerine getirmek için verdikleri meşru mücadelede, kardeş Filistin halkının yanında yer aldığımızı, stratejik bir seçeneği içeren, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın tesis edilmesinin, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan ve halkları şiddet ve savaş döngüsünden koruyan tek yöntem olduğunu ve bunun İsrail işgalini sona erdirmeden ve Filistin davasını iki devletli çözüm temelinde çözmeden gerçekleştirmenin imkansız olduğunu teyit ederiz."
Filistin davasını es geçerek veya Filistin halkının hakları görmezden gelinerek, İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi'ni ana kaynak almadan bölgesel barışa ulaşmanın imkansızlığına vurgu yapılan bildiride, şu ifadelere yer verildi:
"İsrail’i, çatışmanın devamı ve şiddetlenmesinden, şiddetin Filistin halkının haklarına ve İslam ile Hristiyan kutsallarına yönelmesinden, sistemli politika ve faaliyetlerden, işgale sebebiyet veren tek taraflı, hukuk dışı adımlardan, adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu tutarız. Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasbedilen tüm haklarını geri almadan, İsrail'in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağını, İsrail işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrara, küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğunu teyit ederiz."
Nefret ve ayrımcılığın her türlüsü ile nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm tekliflerin kınandığı bildiride, şunlar kaydedildi:
"İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik başlattığı, 'kitlesel savaş suçu' anlamına gelen misilleme saldırısının ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’te işlediği barbarca suçların feci yansımalarına ve İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesinden dolayı savaşın genişlemesine yönelik ortaya çıkan gerçek tehlikeye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail'in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uyarırız."
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Ortak Zirvesi Bildirisi'nde tüm devletlere, Filistin halkını öldürmek, onların evlerini, okullarını, cami ve kiliselerini yok etmek için işgal yetkilileri, ordusu ve terörist yerleşimciler tarafından kullanılan silah ve mühimmat ihracatını durdurma çağrısı yapıldı.
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi sonrası, İİT ve Arap Ligi'ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının üzerinde mutabık kaldığı ortak bildiride, 31 madde yer aldı.
Bildiride, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırganlığı ve bu saldırı sırasında sömürgeci işgal hükümetinin ve Doğu Kudüs dahil, işgal altındaki Batı Şeria'da Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ile barbar, vahşi ve insanlık dışı katliamlar kınandı.
İsrail'in Gazze'ye saldırısının "misilleme" veya "meşru müdafaa" gibi bahaneye sığınılarak tanımlanmasının reddedildiği bildiride, bunun derhal durdurulması talep edildi.
İİT ve Arap Ligi'ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden (BMGK), derhal kesin ve bağlayıcı bir karar alarak, saldırganlığı sona erdirme ve müstemlekeci işgal yetkililerinin, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden faaliyetlerini sona erdirmesini talep etti.
Bildiride, bunu yapmakta başarısızlığa uğramanın İsrail’in masum sivilleri, çocukları, yaşlıları ve kadınları öldüren ve Gazze’yi yıkıma uğratan vahşi saldırganlığına devam etmesi anlamına geleceği vurgulandı.
Bildiride, "Tüm devletleri, işgal yetkililerinin, ordusunun ve terörist yerleşimcilerin, Filistin halkını öldürmek, evleri, okulları, cami ve kiliseleri ile tüm mallarını yok etmek için kullandığı silah ve mühimmat ihracatını derhal durdurmaya çağırıyoruz." ifadelerine yer verildi.
BMGK'den, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki hastaneleri barbarca yok etmesi, bölgeye ilaç, gıda ve yakıt girişini engellemesi, elektrik, su, internet dahil tüm temel hizmetleri kesmesini kınaması ve bunların savaş suçu olarak betimlemesi yönünde karar alması istendi.
Liderler bu kararın, "İşgalci güç İsrail'in barbarca ve insanlığa sığmayan tedbirleri sona erdirmesi ile İsrail’in Gazze Şeridi'ne yıllardır uyguladığı ablukayı kaldırması gerekliliğini içermesi" konusunda da mutabık kaldı.
Gazze'ye yönelik ablukanın kırılarak, Arap, Müslüman ve uluslararası insani yardım konvoylarının (gıda, ilaç ve yakıt dahil) Gazze Şeridi'ne derhal girmesinin mecbur kılınması bildiride talep edilirken, uluslararası teşkilatlara sürece katılmaları yönünde çağrı yapıldı.
Uluslararası teşkilatların üyelerinin korunması, görevlerini tam olarak yerine getirmelerinin sağlanması ve BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) desteklenmesi gerektiğine de bildiride yer verildi.
Bildiride, Mısır'ın Gazze Şeridi'ne acil, sürdürülebilir ve yeterli yardım ulaştırma çabalarının desteklendiği de belirtildi.
Bildiride, "Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısından, İsrail'in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmayı tamamlamasını talep ediyoruz." ifadeleri yer aldı.
Liderler ayrıca, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in Gazze Şeridi'nde işlediği suçları belgelemek için yasal izleme birimi kurulması, ihlallere ilişkin hukuki argümanlar hazırlanması, İsrail'in yasa dışı eylemlerini ve insanlık dışı uygulamalarını açığa çıkaracak dijital medya platformlarını kurması için de İİT ile Arap Ligi Genel Sekreterliklerini yetkilendirdi.