Macar lider Orban'ın dönem başkanlığının başlangıcında "barış girişimi” olarak adlandırdığı Rusya ziyareti, AB yetkilileri ve birçok üye ülkenin tepkisine yol açtı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşen Orban'ı AB Konseyi Başkanı Charles Michel, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in yanı sıra Avrupalı liderler de sert şekilde eleştirdi.
Michel, Orban'a “AB dönem başkanlığının, AB adına Rusya ile temas kurma yetkisi yoktur." uyarısını yaparken Borrell de Orban'ın hiçbir şekilde AB'yi temsil etmediğini vurguladı. AB liderleri de birbiri ardına söz konusu ziyaretin Birliğin çıkarlarına zarar verdiğine dair paylaşımlar yaptı.
Orban'ın ziyareti sonrasında AB içinde art arda farklı düzeylerde toplantılar yapılırken 6 aylık AB dönem başkanlığının Macaristan'dan alınarak sıradaki Polonya'ya verilmesi de gündeme geldi.
AB üyesi ülkelerin Brüksel'deki büyükelçileri, 10 Temmuz'da Orban'ın Rusya ve Çin ziyaretlerini ve dönem başkanlığının geleceğini görüşmek için toplandı.
“Ziyaretlerde dönem başkanlığı ve AB simgelerini kullanarak 27 ülkenin birliğine zarar verdiği ve antlaşmalara aykırı davrandığı" için Macar lideri kınayan büyükelçiler, Macaristan'ın dönem başkanlığının başlamasından bu yana düzenlediği diplomatik ziyaretlerden duydukları rahatsızlığı dile getirdi.
Orban'ın eylemlerini "kuralların ihlali" olarak nitelendiren büyükelçiler, dış politika yetkisi olmayan AB Konseyi dönem başkanlığını yürüten ülkenin diğer üye ülkelerle işbirliği içinde hareket etme yükümlülüğünün altını çizdi.
Macaristan tarafı ise Orban'ın söz konusu ziyaretleri AB adına değil, sadece Macar Başbakanı sıfatıyla yaptığını ve amacının Rusya-Ukrayna savaşında ateşkes olasılıklarını değerlendirmek olduğunu savundu.
Toplantıdan somut bir karar çıkmazken Macaristan'ın dönem başkanlığının elinden alınacağına dair bir sinyal de verilmedi. Ancak toplantıya katılan bir diplomat, yapılan görüşmenin Orban'a “sarı kart” anlamına geldiğini ifade etti.
Bazı üye ülkelerin ise Macaristan'ın 6 ay sürecek dönem başkanlığında yapacağı bakanlar düzeyindeki gayriresmi toplantıları boykot etmeyi bireysel olarak değerlendirdiği iddia edildi.
Avrupa Parlamentosundaki (AP) siyasi grupların liderlerinin de dün aynı sebeple toplantı düzenleyerek Macaristan dönem başkanlığının boykotu ve zamanından önce sonlandırılması dahil muhtemel yaptırımları görüştüğü basına yansıdı.
Öte yandan AP'deki Liberaller (Avrupa'yı Yenile-RE) ile Yeşiller, Orban'ın dönem başkanlığından endişe duyduklarını bildirerek başkanlığın geri alınması çağrısı yaptı.
Liberaller yaptıkları yazılı açıklamada Orban'ın AB'nin benimsediği çizgiyi baltaladığı ve çıkarlara aykırı hareket ettiğini savunarak “Buna bir son verilmelidir. Viktor Orban'ın haydutça yaptığı dönem başkanlığını dizginlemenin zamanı gelmiştir.” ifadesine yer verdi.
Orban'ın “barış girişimi” olarak adlandırdığı politikaların AB için “güvenlik tehdidi” olduğunu belirten Liberaller, grubun başkanı Valerie Hayer'in ilerleyen günlerde AB Konseyi Başkanı Michel'in huzurunda Macaristan'ın dönem başkanlığı hakkında acil bir tartışma yapılmasını sağlayacağını aktardı.
Liberaller, konuya ilişkin AB Konseyi ve AB Komisyonunun sorumluluk alarak Macaristan'ın oy hakkının elinden alınmasına yol açabilecek 7. maddenin uygulanması için gerekli adımları atmasını talep etti.
Yeşiller tarafından Michel, von der Leyen ve Borrell'e ithafen yazılan mektupta, Orban'ın Rusya ziyaretiyle AB Antlaşması'nın 4. maddesinde yer alan “samimi işbirliği” ilkesini açıkça ihlal ettiği savunularak bunun, Birliğin itibarına zarar verdiğini vurguladı ve Konsey ve Komisyon'un sahip olduğu tüm araçları kullanması istendi.
Macaristan'ın dönem başkanlığının geri alınmasının değerlendirilmesini isteyen ülkeler arasında Almanya, Polonya ve Baltık ülkeleri olduğu iddia edilirken kağıt üzerinde mümkün olan bu prosedürün teorikte uygulanacağına kuşkuyla yaklaşılıyor.
AB üyesi bir ülkenin dönem başkanlığından süresi bitmeden alınması hem beklenmedik hem de AB Antlaşmalarında bu durumu doğrudan ele alan yasal mekanizma olmadığı için de karmaşık ve zor bir süreç.
Birliğin kurumsal çerçevesinin temel bir unsuru olarak görülen dönem başkanlığının, üye ülkeler arasında eşitlik ve dengeyi sağladığına inanıldığı için de devam ettirilmesi tercih edilen bir usul olarak görülüyor.
Öte yandan, bir üye devletin dönem başkanlığı rolünü yerine getirmesine ilişkin önemli endişeler olması durumunda potansiyel olarak başvurulabilecek bazı yasal yollar bulunuyor.
İlk seçenek olan diplomatik kanallar ile yapılacak siyasi baskılar ilgili ülkenin gönüllü olarak görevden çekilmesini sağlayabilir. Dönem başkanlığından çekilme talebinde bulunulması halinde üye ülkeler ve AB kurumlarınca mutabakata varılmasının ardından Konsey onay verirse dönem başkanlığı sıradaki ülkeye geçebilir.
Ancak bu durum son yıllarda hem AB hem de üye ülkelerle süregelen anlaşmazlıklara rağmen politikalarından ödün vermeyen Macaristan için muhtemel görülmüyor.
AB üyesi ülkeler dönem başkanlığının tarihini değiştirmek ve Macaristan'ın yerine Polonya'nın görevlendirilmesini sağlamak için oylama yapabilir. Ancak bunun mümkün olabilmesi için AB Konseyi Başkanı Michel'in AB'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma'nın ilgili maddesine dayanarak önerge sunması gerekiyor.
Öte yandan, AB üyelerinin çoğu, küçük ülkelere AB'nin gündemini yönlendirme şansı veren dönem başkanlığı ilkesini zayıflatacağı ve bir emsal oluşturacağı endişesiyle bu fikre sıcak bakmıyor.
Dönem başkanlığı dahil AB kurumlarının işleyişini belirleyen AB Antlaşmaları'nda yapılacak değişiklikler ile söz konusu duruma ilişkin yasal boşluklar doldurulabilir. Ancak antlaşmaların değiştirilmesi tüm üye ülkelerin mutabakatını ve ulusal prosedürlerine göre onaylanmasını gerektiren uzun ve karmaşık bir süreç olacağı için bu ihtimalin de gerçekleşeceği beklenmiyor.
Bir diğer yol ise doğrudan dönem başkanlığı görevine yönelik olmasa da bu görevi üstlenen ülkenin belirli haklarının askıya alınması yoluyla yaptırım uygulanmasıdır. AB Antlaşması'nın 7. maddesi gibi mekanizmalar, bir üye devletin eylemlerinin AB değerlerinin ihlali olarak görüldüğü aşırı durumlarda bir araç olarak kullanılabilir.
Bu mekanizma ülkenin dönem başkanlığını ortadan kaldırmasa da potansiyel olarak ülkenin politika yapım ve karar alma süreçlerindeki rolünü etkileyebilecek siyasi sonuçlara yol açabilir.
Tüm bu olasılıklara ve gelen çağrılara rağmen Brüksel yönetiminin zorlayıcı yöntemler izlemek yerine daha dengeli bir politika izleyeceği tahmin ediliyor.
AB Antlaşması'nın 7. maddesi, tüm AB üye ülkelerinin insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı gibi AB'nin ortak değerlerine saygı göstermesini sağlamasına yönelik bir mekanizma olarak biliniyor.
Söz konusu madde, önleyici ve yaptırım olmak üzere 2 mekanizmayı içeriyor.
Önleyici mekanizma, AB'nin herhangi bir üye ülke tarafından Birlik değerlerinin "ciddi şekilde ihlal edilmesine yönelik aleni bir risk olup olmadığını" belirlemek için kullanılıyor. Bu kapsamda alınabilecek önleyici tedbir ise AP'nin onayının ardından Konsey'de beşte dört çoğunluğun sağlanması halinde alınabiliyor.
Yaptırım mekanizması ise Birliğin değerlerini ihlal ettiği belirlenen üye ülkeye yaptırım uygulanmasını mümkün kılıyor. Bunun mümkün olabilmesi için söz konusu ülke hariç üye ülkeler arasında oy birliği ve AP'nin onayının olması gerekiyor.
Bu koşullar sağlandığı takdirde söz konusu ülkenin Konsey'deki oy hakları dahil belirli hakları askıya alınabilir.
AB, 2022'de, 7. madde kapsamında AB fonlarının kötüye kullanılmasına ilişkin uzun süredir devam eden endişeler nedeniyle Macaristan'a bütçeden pay verilmesini "koşulluluk mekanizması"yla şarta bağlamıştı. Bu prosedür halen devam ediyor.