T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
İ Z D Ü Ş Ü M | 2 NİSAN 2006 PAZAR | ||
|
Yücel Aşkın istihbarat birimlerini kasıtlı fişlemeler yapmakla suçladı. Fişlemeler ve jurnalcilik, Milli Şef İsmet Paşa devrinde de binlerce insanı mağdur etmişti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın, sanık olarak yargılandığı davada rektörlük kasasında bulunan "fişlemeler" ile olarak ilgili olarak istihbarat birimlerini kasıtlı olarak yanlış bilgi vermekle suçladı. Suçlananlardan biri de Prof. Hüseyin Karadağ idi. Fişlerde 'Kürt milliyetçisi' ve 'radikal İslamcı' olarak nitelendiğini belirten Prof. Karadağ mahkemede tam aksine Atatürk ilkelerine bağlı Türk milliyetçisi olduğunu söyledi. Prof. Yücel Aşkın da Karadağ hakkındaki bilgilerin gerçek dışı olduğunu söyledi. HER DEVİRE ÖCÜ'LER Asılsız fişlemeler, 1940'lı ve 1950'li yıllarda Amerikalı bir senatörün yol açtığı, komünist avcılığını simgeleyen Mc Carthy'ciliğin bir izdüşümü. Mc Carthy'cilik Türkiye'de aynı yıllarda CHP'yi de sardı. Adı solcuya çıkmış yüzlerce kişi "komünist" olarak fişlendi. Kimi işinden oldu, kimi hapis yattı. Solculuk, 'komünistlik'le eş değer görüldü. Bu dönemde Bediüzzaman Said Nursi ile teması olan, risalelerini okuyanlar da takibata uğratıldılar. "Komünist" olarak fişlenenlerin önemli bir kısmının solculukla alakaları bile yoktu. 1947-1948'de Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ders veren bazı öğretim üyeleri "komünistlik propagandası" yaptıkları gerekçesiyle fişlenip jurnallendiler. Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav ve Behice Boran üniversiteden atıldı. Berkes, Boratav ve Prof. Muzaffer Şerif, CHP'nin tetiklediği anti-komünist kampanya nedeniyle yurt dışına kaçtı. Cihat Baban'ın 21 aralık 1947'de Tasvir'deki yazısı dönemin egemen bakış açısını şöyle yansıtıyor:"Komünizm artık memleketlere istilacı bir kuvvet olarak girmiyor. Kaleyi birkaç kişilik bir fedailer grubu ile içinden fethediyor. Emniyet teşkilatımız daha iyi bilir, aralarında cer hocası , öğretmen kılığına bürünenler var. Meclisin dünkü encümen toplantısında sayın Sadi Irmak'ın açıkladığı gibi, DTCF'den mezun olup hocalığa gidenlerden sol sesleri gelmeye başladı." BAKANLIĞI KİM YAKTI? Aynı dönemde başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bazı kamu kurumlarında yangınlar çıktı. CHP'lilere göre yangınları 'Moskova'nın emireri Kızıllar' çıkarıyordu. Ancak ortada ne kanıt vardı ne sanık. Niyazi Berkes, "Unutulan Yıllar" adlı anılarında Milli Eğitim Bakanlığı yangını hakkında ilginç bir iddiaya yer verir: "Rivayete göre bu bakanlığı yakan yangını çıkaran Hasan Ali Yücel'di. Hademeler, dumanlar arasında elindeki petrol tenekesi ile sağa sola gaz saçtığını görmüşler; ertesi gün onun ünlü kaşlarının yanık olduğunu farkedenler bile olmuş." TOPUZ'A DAYI TAVSİYESİ Fişlenen ünlü isimlerden biri de yazar Hıfzı Topuz idi. Topuz, Gün gazetesinde yayınlanması için bir resim sergisi eleştirisi kaleme aldı. Yazı yayınlanmadan MİT'e ulaşır. Topuz'un Şefik dayısı MİT'te görevliydi. Topuz'dan yazıyı geri çekmesini ister. Topuz, Gün'ün komünist değil sol eğilimli olduğunu boşuna anlatır. "Yazım komünistlikle ilgili değil dayı" diyen Topuz'a Şefik Bey, "Ne olursa olsun, adın çıktı ya gazetede. Fişlendin. Bundan sonra ne memur olabilirsin, ne yedeksubay. Sana devlette hiçbir görev vermezler" der. Topuz "Eski Dostlar" kitabında olayın devamını şöyle anlatıyor: "Şefik dayı bu dosyayı kapatmadı. Dosya beni yedeksubaylığıma kadar izledi. Bereket, orada çok iyi bir bölük komutanına rastladım da dosyamı o anlattı, hem solcu gazetelere yazı yazmışım, hem üniversitede eylemlere katılmışım. Sonra yıllarca pasaport alırken sicilli olduğumu karşıma çıkardılar. Sonra o dosya nasıl arşive kaldırıldı, bilmiyorum." DP'LİYİ KOMÜNİST YAPTILAR İşadamı İshak Alaton da 1962'de fabrikasının yemekhanesini hafif kırmızıya çalan pembeye boyattığı, üstelik işçilerle yemek yediği için komünist diye jurnallenmiş. MİT görevlileri üşenmemiş fabrikanın boyasını yerinde incelemişler. Yazar İsmet Bozdağ ise Sağ'da yer aldığı halde "Sicilli aktif Komünist" diye fişlenmiş. Demokrat Parti kurucularından Bozdağ, Bursa'da DP'yi örgütlerken Vali Haşim İşcan'ın husumetini üzerine çekmiş. Bozdağ anılarında olayı şöyle anlatır: " İstanbul Emniyeti'nin 'tehlikeli ve aktif komünist militanlar' listesinin başında gelen elektrikçi Asım isimli kişiyle görüşmem nedeniyle izlemeye alınmışım. Ancak araştırılınca elektrikçi Asım diye bir şahsın olmadığı ortaya çıkmış. Buna rağmen Vali İşcan'ın DP'ye olan kini nedeniyle çeşitli ayak oyunları ile iş kılıfına uyduruldu ve ben bu dosyam nedeniyle uzun yıllar polis tarafından izlendim." SOL ELİYLE YAZIYOR DİYE FİŞLENDİ CHP eski senatörü Prof. Nermin Abadan Unat'ın eşi Prof. Yavuz Abadan, 27 Mayıs 1960'daki askeri darbe sonrasında üniversiteden atılan sakıncalı hocaları içeren 147'likler listesinde yer aldı. Abadan, İsmet Paşa döneminde CHP milletvekilliği yapmıştı. Darbeyi sevinçle karşılayan Abadan ailesi için olay şok etkisi yapar. Nermin Abadan "Kum Saatini izlerken" adlı kitabında eşinin üniversiteden atıldığı günü, "Ertesi sabah haberi duyan ve olayın şokunu atlatamayan, bizi merak eden, tepkimizi ölçmek isteyenler evimize doluştu. İçlerinde daha sonraları MİT hesabına çalıştığını öğrendiğim eski bir öğrenci de vardı. Neden, neden diye haykırırken bana Yavuz için 'Sol eliyle yazıyor' demişti. Bugüne kadar Yavuz'un bu listeye nasıl, niçin girdiğini öğrenemedim" diyerek anlatıyor. CHP'LİLER KIRILMASIN Komünistlikle ilgisi bulunmamasına rağmen 1950'lerin başında Türkiye'den kaçmak zorunda bırakılan Prof. Niyazi Berkes, anılarında İsmet Paşa ve çevresini CHP'nin mezarkazıcısı olarak niteliyor. 1970'lerde anılarını kaleme alan Berkes, İsmet Paşa için şöyle diyor: "Ülkeyi büyük bir dış sorun içine soktuktan, iç sorunlarını içinden bir daha çıkılamayacak bir karışıklık içine getirdikten sonra bunların hepsini Demokrat Parti'ye devretti. Milli Şef'in, onların eline hediye ettiği demokrasiyi yerinden oynatabilmek için militer bir ayaklanma bile yetmedi. Bugün CHP adını taşıyan partide olanlar, yazdıklarımdaki hoşa gitmeyecek şeylerden alınmasınlar. Bugünkü CHP, artık Milli Şef partisi değildir. Partilerini bir daha öyle Şef'ler eline kaptırmamak onların borcudur." SOLOK SOYADINI NİÇİN ALDIN SUÇLAMASI Ünlü edebiyatçı-yazar ve şair Cevdet Kudret de "solcu" olduğu için uzun yıllar fişlenip takip edildi. Cevdet Kudret'in asıl soyadı Solok'tu. Ne varki soyadı bile başını derde sokacaktı. Cevdet Kudret, Ankara Atatürk Lisesi'nde öğretmen iken Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel imzalı bir yazıya muhatap olur. Yazıda Cevdet Kudret'in niçin Solok soyadı aldığı soruluyordu. Cevdet Kudret, Bakanlığa şöyle yazar: "Kurtuluş Savaşı'nda sol cenahı başarıyla savunan Komutan Nazmi Paşa'ya , Atatürk tarafından verilen bu soyadının bir gün soru konusu olacağını düşünmediğim ve yazılışındaki 'O'lar hoşuma gittiği için SOLOK soyadını aldım. Saygılarımla." SOYADINI DEĞİŞTİRDİ Cevdet Kudret gün gelir kızının başına dert açmasın diye soyadını bile değiştirir. Eşi İhsan Kudret, "İhsan Benimle Çalışır mısın?" isimli kitabında bu olayı anlatır: "Akşamın sabaha ne getireceği bilinmeyen o günlerde Cevdet'in kafasını kurcalayan özel bir konu var. 'Solok' soyadının, ülkenin gidişatı içinde birgün kızımızın da önüne dikilmesi. Onun geleceğine bir takım engeller yaratması korkusu. İçimize sinmeye sinmeye 'Solok' soyadını bırakıp yerine 'Kudret'i soyadı olarak aldık."
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |