T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 5 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Türkiye'de iç savaş çıkar mı? Ya da Anglo/Amerikan cephe, etnik çatışmayı provoke edip "Yeni Ortadoğu" dizaynı için, hem Türkiye üzerindeki hedeflerini gerçekleştirme hem de bölgesel hedefleri için yol açma yoluna gidebilir mi? Güneydoğu'dan İstanbul'a kadar uzanan "klasik terör" örnekleri zamanla Kuzey Irak sınırından Karadeniz'e kadar yayılabilir mi? Etrafımızdaki ülkeler hızla çözülüyor. Irak, işgal sonrası etnik savaştan mezhep krizine kadar, çatışmanın her türünü yaşıyor. Suriye, Kamışlı örneği dışında, Nusayri, Sünni Araplar ile Dürziler gibi farklı ayrıştırma politikalarına muhatap. S. Arabistan ve Körfez ülkelerinde Şii-Sünni ayrışma çizgileri kalınlaşıyor. İran, topyekün bir savaşla karşı karşıya. Ülke nüfusunun yüzde 7'sini oluşturan Kürtler açıktan bir savaş yürütüyor. Irak işgalinden sonra (2004'ten itibaren) ABD desteğiyle harekete geçen "Özgür Kürdistan Hareketi" geçen ay 24 İran askerini öldürdü. Araplar, Sünniler ve Azerileri hareketlendirmeye yönelik çalışmalar yapılıyor. İran'ın birçok bölgesi (Huzistan ve Belucistan) bombalarla sarsılıyor, ABD/İngiliz istihbaratının terör eylemleriyle boğuşuyor. Karadeniz'in kuzeyi ve Kafkaslar çok yakında Anglo-Amerikan blok ile Asyalı güçler arasındaki çatışmanın sıcak cephelerine dönüşecek, küçük ve orta ölçekli onlarca kriz, iç çatışma örnekleri göreceğiz. "Çevre"sindeki derin çözülme ve bölünme fırtınasının ortasında kalan Türkiye'yi nasıl bir gelecek bekliyor? Türkiye'nin bunların dışında kalacağını, Batılı siyasi ve askeri kurumlarına ortaklığının ve geleneksel ittifak ilişkilerinin Türkiye'yi bu fırtınanın dışında tutacağını sananlar gerçekten yanılıyor ve çok yanlış hesaplar yapıyor. Soğuk Savaş çoktan sona erdi. Yepyeni bir dünyadayız. Korkunç derecede acımasız, arsız, açgözlü ve hiçbir ülkenin geleneksel dostluğunun para etmediği bir dünya bu. Her ülke hesabını kendine göre yapmak, kendi gerçekleriyle ayakta durmanın yolunu bulmak zorunda. 21. yüzyıla geçemedik, 19. yüzyıla geri döndük... Bölgenin zaaflarına ayarlı Anglo-Amerikan politikalar, yaşadığımız ülkelerde toplumsal uzlaşma adına atılan bütün adımları boşa çıkarıyor. Türkiye'nin üç yılda bu yönde attığı adımlara ne oldu? Birkaç hafta içinde aslında bu iyi niyetli reformların, toplumsal uzlaşma arayışlarının bir el tarafından bir kenara itildiğini, çözülmeye ve çatışmaya ayarlı küresel stratejinin yerel barış arayışlarını yok etme konusunda nasıl da ısrarcı olduğunu anladık. Irak'ta yaşanan, Suriye ve İran'da yaşanması beklenen iç çatışma tezlerinin aslında Türkiye için de varolduğunu bir kez daha hatırladık. Ve korkumuz yine canlandı: Barışa değil, hesaplaşmacı bir çizgiye, gücün ve şiddetin belirleyici olduğu nihai çizgiye doğru sürüklendiğimiz korkusunu... İran'a muhtemel saldırı, Türkiye topraklarındaki bu süreci hızlandıracak ve bir anda kendimizi iç savaşın eşiğinde bulacağız. "İran bölgesel rakibimiz, burnu sürtülsün ve biz rahatlayalım" diyenler bir adım sonrasına bakabilmeli. Bir adım sonrası kaos, büyük çatışmalar, özgürlüklerin yok oluşu, savaş araçlarının ve güvenlik stratejilerinin yönetiminde bir bölge, işgallere bir de iç çatışmaların eklendiği topraklar. İran'a saldırıdan, Suriye rehin alındıktan sonraki hedef Türkiye. O zaman görün etnik çatışmaları bu ülkede. Nihai hesaplaşma o zaman kendini gösterecek. Daha İran'a saldırı aşamasında bunca iyi niyetli girişimi boşa çıkarıp sokakları ateşe verenlerin neler yapacağını. Bugün yaşananlar ne Türklerin ne de Kürtlerin yararına. Kimin yararına? Elbette bütün bölgeyi parçalara ayırıp kendi çıkarları için yeniden dizayn etmeye çalışanların.. Bu açıkça ortada değil mi? Bu ülkede halkın yüzde 95'i İran'a ve Suriye'ye yönelik Amerikan/İngiliz/İsrail saldırısına karşı iken, bölgenin nasıl bir tehdit altında olduğunu görmüşken, çatışma yerine uzlaşmayı ve kardeşliği öncelerken bazı aklı evveller şimdiden İran'a saldırıyı pazarlamaya başladı. Bir adım sonrasını gördükleri yok. Bir adım sonrasının, İran'ın parçalanmasının İstanbul sokaklarını kan golüne çevirecek çatışmalar demek olduğunu kavrayamıyorlar. Kavramak istemiyorlar. Çünkü o zaman onların büyük bölümü bu ülkede olmayacak. Gidecek yerleri olacak. Bizim gidecek yerimiz yok ve burada, bu topraklarda mücadele edeceğiz. İstanbul için ettiğimiz kadar Bağdat için, Şam için, İsfahan için de mücadele edeceğiz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |