T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 5 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Türkiye'de terörün başını kaldırması hayra alâmet değil. Bugünlerde yine hayırsız bir döneme girildi. Terörden beslenen çevreler ellerini ovuşturuyor ve gerilimin daha da artmasını bekliyor. Adlarına şiddet sergilenenler şaşkın olsa da, onlara yakın bilinip de terörden çıkar sağlayanlar mutlu-bahtiyar bir görüntü veriyorlar. Olan sonunda ülkemize oluyor... Dünyanın hiçbir yerinde 'terör' olumlu sonuç getirmemiştir. Sadece eylemler sırasında hayatını kaybedenler veya yaralananlar değildir terörün kurbanları; terörden ekonomi zarar görür, sosyal barış darbe alır ve mutluluk o ülkeyi terk eder... Bu tür tespitlere dünyanın çeşitli yerlerinden örnekler getirip itiraz edenler, 'PKK terörü' ile 'Kürt sorunu' arasında birebir ilişki kurup şiddetin sorunun farkedilmesine yaradığını söyleyenler çıkacağını biliyorum elbette. Ancak, bu itirazların gerçeği yansıttığından çok kuşkuluyum. 'Kürt sorunu' Türkiye'de birkaç safhadan geçti; tıpkı İspanya'da Bask ve Katalan sorunlarıyla İngiltere'deki İrlanda sorunu gibi... 'Etnik sorun' yaşanan ülkelerde uzun süren terör dönemleri hep varoldu. Fakat bugünlerde her yerde farklı bir dönem yaşanıyor; 'etnik sorun'un varlığı kabul edilip çözümü yolunda adımlar atılıyor. Türkiye benzer dönemlerden geçtiği halde diğer iki ülkeden bu noktada ayrılıyor: İRA ve ETA silâhlara veda ederken PKK kentlerimizi yeniden şiddetle tanıştırıyor... Neden acaba? Bugüne kadar Türkiye'de 'çözüm' yolunda atılan adımlara bakıldığında terörün azmasını haklı kılacak bir durumun söz konusu olmadığı görülecektir. Hak ve özgürlükler geçmişte yanından bile geçilmeyecek tarzda genişletildi ülkemizde; demokrasiden herkes, her yerde yararlanabiliyor. Bu değişim sayesinde ülkeye huzur geldi, ekonomi atağa kalktı. Değişimin yararları bütün ülkede hissediliyor. Eskiden, 'bölgeler arasında adaletsizlik' şikâyet konusuydu. 'Olağanüstü hal' uygulamaları yüzünden çekilen çileler dile getirilirdi. Ayrımcılık ve ikinci sınıf muamele türünden yakınmalara hak vermek gerekirdi. En beceriksiz bürokratların bölgeye gönderildiği, onların da halka kötü davrandığı ileri sürülürdü. Bugün bu tür şikâyetlere mahal olmadığını biliyoruz: Olağanüstü hal çoktan sona erdiği gibi, sırf bölgeye yönelik tedbirler sayesinde adaletsizlik de ortadan kalkmış bulunuyor. Bürokrasi ile bölge insanı arasında müthiş bir yakınlaşma da fark ediliyor... Böyle bir ortamda etnik terörün yeniden boy göstermesi için sebep ne olabilir? Alınan tedbirlerin yeterli olmadığı, bazı basit iyileştirmeler ve yasal düzenlemelerle bölgenin bütünüyle huzur ve sükuna kavuşacağı yolunda dilek ve temenniler dile getirilebilir elbette. Kapsamlı bir pişmanlık yasası beklentisini seslendirenler de çıkabilir. Ancak, huzur ve sükûnu bozmayı, ülke istikrarını berhava etmeyi hedef alan terör eylemleri bu tür tekliflere kulak vermeyi engelliyor. Şiddet yöntemiyle bir milim mesafe almak bir yana, teröre bulaşanlar çözüm yolunda alınan mesafeden hoşnut olmayanların ekmeğine yağ sürüyorlar. O halde durup şu sorular üzerinde düşünmemiz gerekiyor: Bugünlerde yeniden boy gösteren terör eylemleri varolan bir sorunun çözümünü mü amaçlıyor, yoksa çözüm yolunda elde edilmiş bütün olumlu kazanımları yok etmeyi mi? Bu olumsuz gidişten sonuçta kim kazançlı çıkar dersiniz: Demokrasiden, hak ve özgürlüklerden yana güçler mi, yoksa demokratik hak ve özgürlükleri insanımıza çok görenler mi? Cevap çok açık: Yüzleri maskeli eylemciler ile onlara arka çıkanlar, elele, Türkiye'yi tekrar eski mâceralı günlere döndürmeye çalışıyorlar... Terör üzerimize deli gömleği geçirmeye çalışanların aracıdır; bu oyuna düşmeyelim.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |