T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 9 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Başka bir devleti soykırımıyla dava eden ilk ülke: Bosna

Lahey Milletlerarası Adalet Mahkemesi, Bosna-Hersek'in Sırbistan ve Karadağ Birleşik Devleti'nin soykırım ve saldırıdan yargılanmasını talep ettiği davayı, olumlu bir şekilde sonuçlandırdığı takdirde, bu, son soykırımın kurbanları için en büyük kazanç olacak.

  • CEMALUDDİN LATİÇ (*)
    Tarihçiler, Müslüman Boşnaklar üzerinde, çoğunluğu Sırp ve Karadağ askerî birliklerinin gerçekleştirdikleri on soykırım saymışlardır; en korkuncu, sonuncusudur (1992-1995). Bu soykırımın kurbanlarının tamamı ne bulunmuş, ne de sayıları tam olarak hesaplanmıştır.

    SOYKIRIMIN DURDURULMASI

    Boşnaklar üzerinde yapılmış soykırımlardan sonuncusu ile İkinci Dünya Savaşı arasında bir takım benzerlikler bulunmaktadır; ancak önemli bir de farklılık vardır. Benzerlikler, hem birinci, hem de ikinci soykırım, savaşın dönüm noktasına ve hemen yeni devlet yapılarının oluşumuna işaret ediyordu. Bu şekilde, İkinci Dünya Savaşında, Sırbistan ve Karadağ askerî güçleri ve doğuda Sancak'tan Batıda Bosanska Krayina'ya kadar bir zamanların Bosna Paşalığı sahasında Boşnakların komşuları, 104.000 Bosnalı Müslüman'ı (toplam Boşnak nüfusun % 8,3'ü) öldürdükten sonra Partizan harekatın, katil Sırbistan-Karadağ askerî birliklerini kesin olarak kendi içine "emdiği" utanç verici antlaşmalara imza atıldı. Sonra, yeni Sosyalist Yugoslavya'nın temellerinin atıldığı AVNOY adı verilen oturum Yaytse'de 1943'de yapılabildi.

    Boşnaklar üzerinde yapılan sonuncu soykırımda, her şeyden önce Srebrenitsa bölgesinde (ki burası Birleşmiş Milletler'in "korunmuş bölgesi" olarak ilan edilmişti) Boşnak nüfus üzerinde planlı bir katliam gerçekleştirilmiştir. Çoğu erkek olmak üzere 13.000 Boşnak öldürülmüş ve ancak bundan sonra BM, müzakereleri ciddiye alarak, Dayton Barış Anlaşması'na giden yol açılmıştır.

    Sonuncusunun, önceki soykırımdan ayrıldığı nokta, önceki soykırım için Sırbistan-Karadağ askerî birlikleri kumandanı ve Tito'nun en şiddetli politik muhalifi Draja Mihayloviç'in idam hükmü hariç tutulduğunda cezaî bir sorumluluğun olmamasıdır. Nitekim, Mihayloviç'in hükmünde, onun ordusunun Balkanlardaki Müslümanlar, özellikle Boşnaklar üzerinde yapmış oldukları soykırımdan bahis yoktu. Ayrıca, Yugoslavya'da Komünist Parti'nin 15 yıllık iktidarında Boşnak milletinin katledildiği tek bir yer dahi belirlenmemiş, ne tarih ders kitaplarında, ne de herhangi bir umumî yolla İkinci Dünya Savaşı'nda Sırbistan-Karadağ ordusunun Bosna'da ve Sancak'ta Boşnaklar üzerinde işlemiş oldukları suçlara işaret edilmiştir. Tabii, bunların kaydı için her türlü umumî talep, Yugoslav halkın kardeşlik ve birliğine saldırı olarak etiketleniyor, bunu böyle bir müteşebbisin tutuklanması izliyordu. Komünist iktidarın, Zagreb yakınlarında, Sava Nehri'nin kenarında bulunan Yasenovats'da Ustaşa (Hırvat) Rejiminin Sırp, Yahudi ve Çingene kurbanlarına devasa anıtlar diktikleri malumdur. İkinci Dünya Savaşı süresince buradaki toplama kampında adı geçen halkların yüz ila yedi yüz bin arasında mensubu öldürülmüştü (Bu katliamın miktarı, bu rakamları aktaran "taraf"a göre değişmektedir).

    Sonuncu soykırım için, 1992 yılında Lahey'de kurulmuş olan Milletlerarası Savaş Suçları Mahkemesi önünde bir zamanların Yugoslavya'sında kanlı sonun pek çok askerî ve politik katılımcıları hesap verdiler veya bugün hâlâ hesap vermekteler. Bunlardan bir kısmı, General Krstiç gibi mesela, Boşnak Milleti üzerinde Srebrenitsa'da yaptıkları soykırım için hüküm giydiler. (Bu mahkeme hakkında Türk kamuoyu vaktinde haberdar olmaktadır.)

    AÇILAMAYAN SOYKIRIM DAVASI

    Lahey'de bundan altmış yıl önce Milletlerarası Adalet Mahkemesi'nin kurulduğu ve Bosna'nın, başka bir devleti bir zamanların Yugoslavya Cumhuriyetler Birliği'ni (Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin vârisi, bugünkü Sırbistan ve Karadağ Birleşik Devleti) soykırımın engellenmesi ve soykırım suçlularının cezalandırılmasına dair Sözleşme'yi ihlal etmesi sebebiyle dava eden ilk ülke olduğu çok az bilinmektedir. Bu sözleşmeyi, BM Genel Kurulu Aralık 1948'de kabul etmiştir. Bosna-Hersek davasını, Bosna-Hersek Devlet Başkanı'nın önerisi üzerine 1993 yılında açmıştır. Adı geçen mahkeme 8 Nisan 1993 tarihinde geçici tedbirler alınmasını onayladı, Yugoslavya Cumhuriyetleri Birliği'nden (Sırbistan ve Karadağ) bunları etkili bir şekilde yürütmesini talep etti. Yugoslavya Cumhuriyetleri Birliği evvela, bu mahkemenin Bosna-Hersek'in davasında ifade ettiği mesele için yetkili olmadığını, ayrıca Bosna-Hersek'in Sırplar üzerinde yapılan soykırım için suçlu olduğunu bildiren bir istida sundular, ancak bu istidayı Milletlerarası Mahkeme asılsız bularak reddetti.

    Böylece Bosna-Hersek'in bugünkü Sırbistan-Karadağ Devleti'ne karşı açtığı saldırı ve soykırım davası bu yılın daha başlarında duruşmaya açıldı. BİH'dan sonra Hırvatistan Cumhuriyeti de Temmuz 1999'da Yugoslavya Cumhuriyetleri Birliği'nin vârisi Sırbistan ve Karadağ'ı aynı esaslar üzere suçladı. Bu arada, aynı mahkeme, "tüm Hırvatların" devlet başkanı Franye Tucman'ın iktidarı zamanında Hırvatistan Cumhuriyeti'nin Bosna'ya saldırısı konusunda Bosna'nın dava açmasının "temeli olduğu"ndan yana "tavır" almıştı. Bosna-Hersek'teki iktidar, yani kendilerine mahsus sebeplerden bu iktidarın her bir millî kısmı, iki devlet arasında bugünkü "dostluk" ilişkileri sebebiyle suskun durmaktadır.

    AMAÇ, MÜSLÜMANLARI TEMİZLEMEK

    Devletlerin hem biri, kendi temsilcileri aracılığıyla argüman ve karşı-argümanları sunduktan sonra, Lahey Milletlerarası Adalet Mahkemesi, "önümüzdeki bir kaç ay içinde", ama kesinkes, bu yıl içinde, bir hükme varacak. Bu mahkeme, 15 yargıç ve İngiliz başkan Rosalyn Higgins'den oluşuyor. Hepsi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından atanmıştır.

    Hukukî uygulamaya göre, yargıçlardan her biri, nizalı tarafların argüman sunmayı bitirmeleri üzerine kendi şahsî fikirlerini beyan ederler; daha sonra Mahkeme Başkanı bunu iki yargıçla birlikte müzakere eder ve karar önerisi getirir. Her bir yargıç, bu karar önerisi için kendi yorumunu sunar ve mücerret fikirler olasılığıyla nihaî karara varılır. Yargıçlar sözlü olarak "evet" ve "hayır" şeklinde bir oylama yaparlar ve mahkeme merkezinin Büyük Adalet Salonu'nda karar okunur. Mahkeme bir defa karara vardığı zaman, bu karar nizalı tarafların her ikisini de bağlar ve karara itiraz edilemez. Ancak, kendisiyle ilgili hükme varılan devlet, mahkemenin iradesine uymazsa, dava, BM Güvenlik Konseyi'ne götürülebilir. Konsey, bu kararla ilgili önlemler alabilir.

    Sözlü argümanların iki devresinden sonraki kapanış konuşmasında, Sırbistan ve Karadağ'a karşı soykırım ve saldırı suçlamasında BİH'nın baş temsilcisi Sakıb Softiç kapanış konuşmasında Milletlerarası Adalet Mahkemesi'ni, "organları ve entitetleri (Sırbistan ve Karadağ halkının siyasî temsilcisi ve ürünü) vasıtasıyla" yapmış olduğu soykırımdan Sırbistan ve Karadağ'ı sorumlu ilan etmeye davet etti. Alternatif olarak, mahkeme, Sırbistan ve Karadağ'ın soykırımın doğrudan fâili olmadığına hükmettiği takdirde, Bosna-Hersek, Belgrad'ın soykırıma iştirak ve soykırım faaliyetinde bulunan şahıs, grup ve entitetlere yardım konusunda sorumlu ilan edilmesini talep etmektedir.

    Bundan başka, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Karadağ'ın "soykırım yapılmasını tertip" ve "soykırıma azmettirme"den ve bunun engellenmesi veya cezalandırılmasında ihmalden sorumlu olduğunun ilan edilmesini istemektedir.

    Softiç'in yardımcısı, Hollanda'lı Milletlerarası Hukuk Uzmanı Van den Biesen kapanış konuşmasında, Bosna-Hersek "Boşnak nüfus üzerinde bir soykırım yapıldığını ve bu soykırımdan o zamanın Yugoslavya Cumhuriyetleri Birliği ve bugünün Sırbistan-Karadağ Birleşik Devleti (Sırbistan ve Karadağ)'ın sorumlu olduğunu ispatlama ödevini yerine getirmiştir" dedi. Onun sözlerine göre, öbür taraf argümanların sunulmasının ilk aşamasında, hiçbir geçerli karşı-argüman sunmamıştır; hatta bunun yerine inatla işlenen suçlarda kendi sorumluluğunu -Miloşeviç Rejimi'ne atarak- inkâr etmiştir.

    Tarafsız gözlemci ve hukukçu Van den Biesen'e göre, Srebrenitsa'daki soykırım suçu, "mücerret bir vaka" olmayıp "Belgrad'dan harekete geçirilen politikanın bir parçası" idi. Bu politikaya göre, Büyük Sırbistan'ın yaratılması için Drina Nehri'nin 50 kilometre batısındaki kemeri Müslümanlardan "temizlemek" zaruri idi. İçinde sadece Sırpların yaşayacağı Büyük Sırbistan'ı yaratmak adına bu soykırım projesini sadece Sırpların ferdî olarak değil, bizzat devletin yönettiğinin altını çizdi Bosnalı hukuk ekibi.

    Soykırımı kabul ediyorlar

    Sırbistan-Karadağ tarafı, Boşnaklar ve Bosna topraklarında Sırp olmayan diğer milletler üzerinde suçlar işlendiğini inkâr etmiyor; ancak bu suçların ardında kendi devletinin durduğunu kabul etmeyi reddediyor. Onlar için Bosna-Hersek'teki savaş, iç savaştı, saldırı değil. Ve Sırp olmayan milletler üzerinde işlenen suçlar, sadece savaşın ayrılmaz bir parçası ve şahısların sorumlu olduğu suçlardı; ki bunlar aynı şehirde başka bir mahkemede yargılanmaktadırlar.

    Lahey'de oturumlar başlamadan önce Sırbistan ve Karadağ Birleşik Devleti'nin siyasî lideri, davasından vazgeçmesi şartıyla Bosna-Hersek'e barış anlaşması teklif etti. Bosna-Hersek'in, Bosna-Hersek bünyesinde olan ancak saldırı esnasında Bosna-Hersek, diğer bir değişle saldırıya uğramış olan Boşnakların, Eylül 1991'de Yugoslavya topraklarındaki anlaşmazlığın hemen başlarında, sözde bölgedeki anlaşmazlığı silahla değil masa başında çözmek adına BM Güvenlik Konseyi'nin ilan ettiği silah ambargosuyla saldırıdan ve soykırımdan kendilerini savunma hakları ellerinden alındığı zaman soykırım üzerine kurulmuş olan "entite"yi, yani Sırbistan Cumhuriyeti'ni reddetmesi şartıyla Sırbistan'ın bu teklifini kabul ettiğine dair bazı beyanlar vardı. Bosna-Hersek siyasî ve askerî liderleri ve özellikle sivil örgütler, vatansever, dinî ve kültürel cemiyetler hepsi birden bu tür bir anlaşmanın herhangi bir versiyonunu reddettiler.

    BOŞNAKLAR İÇİN KAZANÇ OLUR

    Sırbistan ve Karadağ'ın vermiş olduğu toplam zarar (maddî olarak en az 35 milyar dolar olduğu hesaplanıyor) için Bosna-Hersek'e ödemesi gereken savaş tazminatı dışında, BM Mahkemesi, Bosna-Hersek lehine hüküm verdiği takdirde, Sırbistan ve Karadağ ayrıca şununla mükellef olacaktır: Gelecekte böyle bir durumda Balkanlarda Sırp olmayanlara, özellikle Müslüman olanlara karşı saldırgan ve soykırım amaçlı saldırılar yapmaya cesaret edemeyecek ve Drina Nehri'nde Bosna hududunu cezasız geçemeyecektir.

    Sırp saldırgan, askerî olarak mağlup olmadığı için, Sırp milletinin, ancak bu yıllarda açılan fakat çok önemsiz sonuçlar veren milliyetçilikten arınma süreci Milletlerarası Mahkeme'nin hükmüyle daha büyük bir hız kazanabilir; ki bu, dünya'nın en şansız milletlerinden biri olan Boşnaklar için en büyük kazanç olur.

    (*) Cemaluddin Latiç, Bosna-Hersek'in millî şairi ve düşünür.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi