T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Bürokrasi kime hizmet eder? Topluma mı, kendisine mi?

Ülkemizde yerel yönetim denince genellikle belediyeler akla gelir. Oysaki belediyelerin yanında il özel idareleri ile muhtarlıklar da yerel yönetimler alanında yer alan önemli kurumlardır.

İl özel idarelerinin karar organı olan İl Genel Meclisleri ile belediye yönetimlerinin karar organları olan Belediye Meclislerini karşılaştırdığımızda Belediye Meclislerinin daha dinamik, yöre halkı tarafından bilinen, tanınan, çeşitli eleştiri ve tartışmalara konu olan, talep ve isteklerin rahatlıkla ulaştırıldığı bir kurum olduğu görülür. Muhtemelen bunun en önemli sebebi yerellik ve halka yakınlık niteliğiyle ilgili olabilir. Her ikisi de yerel düzeyde kurumlar olmakla birlikte belediyelerin karar organları olan Belediye Meclislerinin yerellik boyutu İl Genel Meclislerine göre daha fazladır.

Bir diğer neden belediye hizmetlerinin niteliğiyle il özel idareleri hizmetlerinin niteliği arasındaki farklılıktır. Belediyelerin sorumluluğundaki hizmetler vatandaşın doğrudan hayatını ilgilendiren türden kolektif hizmetlerdir. Mesela şehrin temizliği, ulaşımı, güzelleştirilmesi, suyu, imar faaliyetleri gibi... Buna karşılık il özel idarelerinin konuları ise il düzeyinde daha genel kolektif hizmetlerdir. Okulların, sağlık tesislerinin yapımı, il düzeyindeki yatırımların planlanması vb. gibi.

Bundan dolayıdır ki yerel yönetimlerin güçlendirilmesi veya merkezi idarelerin yetkisinde olan bazı görevlerin yerel yönetimlere terk edilmesi tartışmalarında hiç kimse merkezdeki bazı yetki ve sorumlulukların il özel idarelerine devrinden çok belediyelere devrini anlıyor. Türk toplumunun zihin yapısındaki bu eğilim, bu alanda yapılacak düzenlemeler için önemli bir ipucu olmalı ve yerel yönetimler güçlendirilirken önceliğin belediyelere tanınması gerektiği anlaşılmalıdır.

Kamu yönetimi reformu tartışılıyor...

Biliyorsunuz birkaç yıldır kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması yönünde önemli adımlar atılıyor, yasalar çıkarılıyor belediyelerle il özel idarelerinin yetki ve görevleri genişletilerek merkezi idarenin bazı yetki ve görevleri yerel otoritelere bırakılıyor. Bu konuda belli bir düzeye gelindiği açık. Ancak hala ciddi sorunlar var. Kamu yönetimi reformu başta planlandığı gibi yürümüyor. Ciddi dirençlerle karşılaşıyor.

Kamu yönetimi reformuna, daha doğrusu kamu yönetiminin ortaya çıkan yeni şartlara göre yeniden örgütlenmesine karşı bazı dirençlerin ortaya çıkmasını normal görmek gerekiyor. Hele bunun bürokratik yönetim geleneğine sahip, güçlü bürokrasisi bulunan ve nerede ise bütün kolektif sorunları merkezden çözme alışkanlığı olan bir ülke söz konusuysa sorunun boyutu daha da önemli hale gelmektedir.

Bürokrasi temelde devletin üzerine aldığı ortak kamusal hizmetleri görmek için oluşturulmuştur. Düz bir mantıkla devlet ne kadar çok kamusal hizmeti kendi üzerine almışsa o oranda da bürokrasi olacaktır. Mesela devletin mümkün olduğu kadar küçük tutulduğu liberal ülkelerde bürokrasi daha dar ve güçsüz, buna karşılık nerede ise bütün kamusal işlerin devlet tekelinde olduğu sosyalist veya sosyal devletlerde bürokrasi daha güçlü olmaktadır.

Varlık nedeni kamusal iş ve hizmet üretmek olan bürokrasi mümkün olduğu kadar daha çok faaliyetin kamunun tekelinde olması eğilimindedir. Bu durum bürokrasinin her zaman rasyonel işleyen bir yapıda olduğu anlına gelmiyor. İş arttıkça üretilen hizmetin kalitesi düşmektedir. Görülen odur ki belli bir aşamadan sonra bürokrasinin kamuya iş ve hizmet üretme işlevinden uzaklaşıp öncelikle kendisine hizmet üreten bir yapıya dönüştüğü şeklindedir. Özellikle gelişme sorunları yaşayan toplumlarda bürokrasi topluma değil kendisine hizmet üreten bir yapıya dönüşmektedir. Böyle bir yapıyı reformu etmek, yeniden örgütlemek, bazı yetki ve sorumluluklarını ülke geneline yayıp küçültmek, gücünü daraltmak öncelikle bürokrasinin ciddi tepkisiyle karşılaşıyor.

Sanıyorum Türkiye'nin de yaşadığı süreç işte budur. Kendisine hizmet etmeyi öncelikli iş edinen bürokrasi bu yapısının değişikliğe uğratılmasını istemiyor ve buna yönelik her adıma karşı ciddi tepki koyuyor. Kendisine hizmet eden bürokrasiden topluma hizmet üreten bürokrasiye geçişin ilk adımı yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olmalıdır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi