T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 9 HAZİRAN 2006 CUMA | ||
|
Türkiye, günlerdir 'çete' ve 'Mafyoz' ilişkilerin labirentlerinde çıkış yolu ararken, ülkenin en önemli demokratikleşme ve modernleşme projesi olan Avrupa Birliği hedeflerini ıskalama tehlikesiyle karşı karşıya. Cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli olarak siyasi iktidarı kuşatmayı hedefleyen 'siyaset dışı' projeler, ne yazık ki hem siyasetin zeminini tahrip ediyor, hem de Türkiye'yi AB hedeflerinden uzaklaştırıyor. Oysa Türkiye, bu 'istikrar' ve 'demokratikleşme rüzgarı'nı yakalayabilmek için yıllarca büyük sıkıntılar yaşadı, ağır bedeller ödedi. Tam da üyelik müzakerelerinin başladığı, ekonomik anlamda 'cazibe merkezi' olmaya başladığı bir dönemde yeniden eski 'kapalı Türkiye' çağrışımları yapan tartışmalara mahkum olması, herhalde büyük bir talihsizlik olsa gerek. Doğrusu bugünlere hiç de kolay gelmedik. Açık yüreklilikle belirtmek gerekiyor ki, son günlerde Türkiye'nin verdiği fotoğraf hiç de iç açıcı değil. Sırf siyasi iktidarı zaafa uğratmak adına devreye sokulan 'demokrasi dışı' kuşatma projelerini bu ülkenin çıkarlarıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Elbette bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de muhalefet, iktidara karşı bütün silahlarını kullanacaktır, ama demokrasi içinde kalmak kaydıyla... Oysa içinde yaşadığımız süreç, tam aksine demokrasiyi zaafa uğratacak bir süreçtir. Ne yazık ki, başından beri demokratik yöntemlere bir türlü alışamayan bazı çevreler, Türkiye'yi tehlikeli bir maceraya sürükleme hevesine kapılmış bulunuyorlar. Bu yüzden de, hem ülke içinde hem de Brüksel çevrelerinde, haklı olarak 'Avrupa Birliği hedefleri' konusunda bazı endişeler oluşmaya başlamıştır. Nitekim dün Yeni Şafak'ta yer alan haberde, AB Daimi Temsilcileri'nin 6 Haziran'da yaptığı toplantıda ele aldığı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi 45. toplantısı için hazırladığı 'Tutum Belgesi Taslağı'nda, Şemdinli'den Danıştay'a yapılan saldırıya kadar pek çok konuda tespitler, değerlendirmeler, eleştiriler dile getiriliyor ve askerin yeniden ön plana çıkmasından duyulan rahatsızlıklara dikkat çekiliyor. Sivil siyasi iktidarın, asker üzerinde tam kontrolü sağlaması gerektiği belirtilen belgede şu görüşlere yer veriliyor: "Ordudan gelen açıklamalar sadece askeri konularda olmalı ve sadece hükümetin yetkisi ile yapılmalı. Sivil yetkililer, komşu ülkelerle ilişkileri de kapsayan milli güvenlik stratejisinin belirlenmesinde tam denetim yetkilerini kullanmalı. Savunma politikaları ve bütçesi Meclis'in tam denetiminde olmalı." Ankara şu günlerde, 12-13 Haziran'da Lüksemburg'da düzenlenecek Ortaklık Konseyi ve Katılım Konferansı öncesinde, 'fiili müzekerelere geçiş' konusunda Rumlar'ın çıkardığı marazalarla uğraşıyor. Doğrusu bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de kendi kendimize icat ettiğimiz 'gerginlik fotoğrafı'nın önümüze engeller çıkarması, herhalde hiç istemeyeceğimiz bir görüntü olmalı. Bu bağlamda, Başbakan Tayyip Erdoğan'la Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök arasında öncekigün gerçekleşen görüşmeden yansıyan olumlu hava, AB zirvesi öncesinde Türkiye'nin motivasyonunu arttırmıştır. Şimdi, demokrasiye ve Türkiye'nin 'gelecek rüyası'na inanan bütün siyasi kadroların, aydınların AB sürecini kesintiye uğratacak girişimlere karşı daha dik durmaları gerekiyor. Özellikle de siyasi iktidar, vakit geçirmeden Türkiye'yi bu 'karamsar' gündemden çıkaracak ve AB rüzgarını daha da güçlü estirecek yeni projeleri süratle devreye sokmalıdır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |