Katrina Kasırgası'nın New Orleans'ta yol açtığı felaketi benzerlerinden farklı kılan yönleri var. Yirmi otuz yıldır ekonomik olarak düşüşe geçmiş, asıl olarak geçmişini pazarlayarak turizmle yaşayan ve nüfusunun üçte ikisi siyahlardan oluşan şehrin ekonomik olarak bu ölçüde bir felaketin altında ezileceği besbelliydi. "Zengin beyazlar"ın kasırga öncesinde şehri terketmeleriyle felaketin yerlerinden kımıldayamayan siyahları vuracağı da...

Ama hatırlayın, bugüne kadar benzer büyüklükte doğal felaketler çok daha yoksul bölgeleri de vurmasına rağmen New Orleans'tan gelen haber ve görüntülerin benzerleri önümüze gelmemişti.

Bir felaketin bu derece "ırk" ve "sınıf" farklılığı gözetmesiyle karşılaşmamıştık... Bir felaketin toplumsal dokuyu bu derece kolaylıkla yerle bir ettiğini gözlemlememiştik.... Felaketzelerin bu derece "bencil" olabileceği, dayanışma duygusunun bu derece hızla raftan kalkabileceği aklımızdan geçmemişti... İnsanoğlunun -hem de dünyanın en zengin ülkesinde- sokakta yüzen ölülerine hiç mi hiç aldırmayarak ayakta kalabilmek için her yolu kullanmasına şahit olmamıştık...

Sanmayın ki bu manzarayı önümüze getiren nedenleri New Orleans'lıların "farklılıkları"nda arıyorum.. Tabii ki değil; tek tek alırsınız insanoğlu dünyanın her yerinde birbirine çok yakın tepkiler veriyor, hele de mesele "hayatta kalabilmek" olduğu zaman... Peki öyle ise New Orleans'daki görüntüleri farklı kılan neden ne?

Bana göre bunun nedeni biraz önce sözünü ettiğim, "toplumsal doku"nun zayıflığı. Görünen o ki New Orleans, zengin Amerika'nın "üçüncü dünyası"ydı. Benzer bir biçimde - Amerikalı bir şehir tarihçisinin söylediği gibi- Paris'in Seine-Saint-Denis mahallesinin Paris'in içinde bir "üçüncü dünya ülkesi" olması gibi...

Takdir edersiniz ki, doğrudan bir "üçüncü dünya" ülkesinde yaşayanlar ile zengin bir ülkenin "üçüncü dünya ülkesi"nde yaşayanların "hayatta kalma"dan ölülerine sahip çıkmaya kadar hemen her alandaki değerleri ve tepkileri farklı olacaktır. Yoksul bir üçüncü dünya ülkesinde -hele de felaket dönemlerinde- akla bile gelmeyecek olan kimi tepkiler zenginliğin içindeki "üçüncü dünyalar"da açığa çıkabilecektir.

Bakın; "Başkan Bush"un New Orleans'da yaşananlar karşısında düştüğü "zavallı" duruma bakın... "Dünyanın gidişatı" söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan bir başkanın felaket bölgesine kasırgadan (nihayet!) "5 gün sonra" ayak basması bir Amerikalı yorumcunun söylediği gibi bir "milli utanç" olarak nitelenemez mi? Hem de felaketzedelerle karşılaşmamama özellikle dikkat ederek, etrafında hâlâ cesetlerin yüzdüğü Konferans Merkezi'ne uğramayarak, haddinden fazla hızla tamamlanan bir ziyaret... Oysa -Almanya Çevre Bakanı'nın haklı olarak hatırlattığı gibi- Kyoto protokoluna aldırmayarak iklimin korunmasının ekonomiye zarar verdiğini söylerken işi çok yavaştan alabiliyordu...

Bush yönetiminin felaket karşısındaki acizliği kendisine çok yakın biri olarak bilinen Davit Brooks'a bile bakın neler söyletiyor: "Kamuoyunun kurumlara güveni açısından, (New Orleans'dan gelen görüntüler) bir anti-11 Eylül'dür." Yani: 11 Eylül'ün gerçekten kahraman itfaiye erleri gitmiş, yerlerini New Orleans'ta kendisinden yardım isteyen bir çaresize "Defol git, şimdi herkes kendi derdinde!" diyen bir polis görevlisi almıştır...

Katrina Kasırgası tabii ki bir doğal afet. Fakat bu afetin toplumsal ve siyasal nedenleri olduğunu da muhakkak.

Haaa unutmadan: Bu arada bazı yayınların (örnek: Al-Siyassa adlı Kuveyt gazetesi) Katrina'yı "Amerika'ye karşı bizim safımızda savaşması için Allah tarafından yollanan bir asker" olarak yorumladıklarını da hatırlatalım.

Ne diyelim, Allah onları da kurtarsın...

KÜRŞAT BUMİN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan