![]() |
![]() |
Bugünkü Yeni Şafak |
![]()
|
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Aşk, sanat, moda dedince ilk akla gelen kent, Paris. Fransız devriminin başkentinde, insan hak ve özgürlüklerinin savunucusu Parisliler, kaygılı. Çünkü Paris, işgal altında.
![]() Fransa'nın başka ülkelerin içişlerine, etnik yapısına ilişkin sık sık fikirler beyan ettiği, insan haklarına ilişkin yol gösterici açıklamalar yaptığı gözönüne alınınca, aslında özellikle başkentleri Paris'te ve Fransa genelinde, "etnik yapı" sorununu hala tam olarak çözemedikleri ortaya çıkıyor. Son bir yıl içinde 65 bin göçmen geldi Fransa'ya. Yaklaşık 100 bin kişi de mülteci durumunda, Fransa'nın kendilerini kabul etmesini bekliyor. Çok ciddi boyutta global göçle karşı karşıya kalan Fransa, bir anlamda uzun yıllar Batı ve Kuzey Afrika'da, Ortadoğu'da uyguladığı sömürgeciliğin geri dönüşünü yaşıyor. Şimdi bağımsız olan bu ülkelerin vatandaşları, zenginliğin, gücün başkentini keşfetmek, zamanında efendileri olan Fransızlarla Paris'te yaşamak istiyor. Ve böylece Paris, "dünya göçmen başkenti"ne dönüşüveriyor. ARAP BAŞKENTİ PARİS(!)
Barbes semti, Champs-Elysees'den birkaç durak ileride, bambaşka bir Paris sunar size. Barbes, Arap mahallesi olarak bilinir Paris'te. Ve semtin sınırlarına girdiğinizde, baharat kokularıyla birlikte, keskin bir değişimle karşılaşılır. Barbes'te, yüzlerce Arap, Afrikalı göçmenin arasında sokaklarda yürürken, bir anda acaba Beyrut'ta veya Tunus'ta mıyım diye düşünebilirsiniz. Sokak tezgahlarında açık yiyecekler, işportacılar, yol kenarında dilenenler belirir ve Paris, tüm Fransızlığını yitirir. Barbes için göçmenler, "Paris'te kurtarılmış bölgemiz" gibi tanımlar da kullanıyorlar. Bazı göçmenler, kaçak oldukları için fotoğraflanmak istemiyor, hatta bunun için kavga bile çıkarıyorlar. Paris'in Barbes semtinde, bir doğu klasiği olan, gürültülü konuşmalar, tartışmalar alıp başını gidiyor ve Fransızca, konuşulan son dil oluyor. Ehlen ve sehlen ile başlayan Arapça sohbetler, semtin sokaklarında yankılanıyor. Paris'te Arap varlığı, sadece Barbes'te değil, tüm şehirde baskın biçimde hissediliyor. Özellikle müzikal anlamda. Paris, dünyanın sanat başkentidir. Sanatın her alanında yenilikler burada başlar ve Paris'te kabul gören, tüm dünyada başarı kazanır. Buddha Bar gibi, Paris'in ünlü eğlence mekanlarında göçmenlerin müziğinin yükselişi, Arap-Afrika temalı şarkıların batı normlarında çokseslendirilmesiyle, "world music" yani "dünya müziği" olarak tanımlanan bir tarz doğurdu. Parisli göçmenlerin müziği, dünyanın müziği oldu. Paris'in sanat anlayışını ele geçiren göçmenlerin, sayıca Fransızlardan çok olduğunun en somut belgesinin, müzikte yaşanan değişim olduğunu iddia ediyor yeni Fransız, eski Arap-Afrikalılar. Parisli göçmenlerin, özellikle Arapların iddiası, Paris'in artık safkan Fransız olmadığı hatta safkan Araplığa yol aldığı yönünde. Fransız hükümeti, göçmenlerle ilgili ne kadar tedbir alırsa alsın, önüne geçemiyor göç sorununun. Kentte kaçak yaşayanlara veya göçmenlere, cüz'i yardımlar yapan Fransız hükümeti, yoksulluğun ve elbette Paris'te çıkan yangınların da önüne geçemiyor. İlginç bir tesadüftür, 2.Dünya Savaşı sonlarında Nazilerin Paris'i işgalini anlatan bir filmin adı da "Paris Yanıyor". Filmin kadrosunda, Jean-Paul Belmondo, Kirk Douglas, Orson Welles, Glenn Ford gibi çok ünlü yıldız sanatçılar olmasına karşın, filmle ilgili en önemli kanı şu oldu yıllarca; "Filmin en ünlü yıldızı Paris". 1966 yapımı filmin öyküsünde, Paris işgalinden sorumlu Nazi generali, şehri ele geçiremezse, tüm Paris'i yakması emrini alıyor Hitler'den. Filmde, bir kentin işgale direnişi hüzünlü bir öyküyle anlatılıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan hayli zarar görerek çıkan Paris, Nazi işgalini atlatabildi ama ikincibinli yıllarda göçmen işgalini atlatabilecek mi sorusu yanıtlanamıyor şimdilik. Sanat ve aşk denince ilk akla gelen kent Paris'te artık "mon amour" yerine "habibi" diyor sevgililer birbirine. Hangi dilde olursa olsun sevginin ifadesi içini ısıtıyor insanın ama, "Aşkım", "Sevgilim" Paris, içten içe yanıyor, kimse duymuyor. Eiffel, yaşanan değişime hala tepeden bakıyor. Kovboy çizmesinin atası Arap babuşu mu?
naribeyza@hotmail.com
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |