Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Bir karıncayı ezmek
Ne kadar dışımızda tutmaya kalkışsak, görmezden gelme havalarına girsek de, o, orada, olduğu yerde, önümüzde lök gibi duruyor. Senin onu görmezlikten gelmeni sarakaya alıyor. Zerre kadar değer atfetmediğin bir karıncanın suretinde karşına çıkıyor bazen. Bazen de ancak bir karıncanın değeriyle eşleştirdiğin bir insanın hayatı olarak dikiliyor gözünün önüne. O uzun uğraşlar sonunda eğitilmiş karıncanın başına geleni duymuşsundur: Adamın biri, hapis bulunduğu cezaevinin avlusunda bir karıncaya rastlar, karıncayı alır, bir kutunun içine yerleştirir. Onu orada beslemeye, bu arada da ona bazı marifetler öğretmeye başlar. Uzun yıllar bu işe kendini verdikten sonra, karıncayı, diyelim ki bir komutla havaya sıçratıyor, bir başka komutla amuda kaldırıyor; bir başka komutla iki ayağının üstünde yürütüyor ve buna benzer çeşit çeşit marifetler kazandırıyor ona. Tahliye olduktan sonra bir lokantaya gidiyor, garsona siparişini veriyor; garson siparişleri getirmek üzere oradan uzaklaşınca, ona marifetlerini göstermek üzere karıncasını kutusundan çıkartıyor. Garson, elinde tabaklarla masaya döndüğünde kahramanımız da masanın üstünde amuda kalkmış yürüyen karıncayı işaret eder etmez, garson: "Affedersiniz efendim" diyerek elindeki peşkirle karıncayı bir anda tutup eziveriyor. Bir karıncanın hayatının bir anlamı var mıdır ki, ölümüne anlam yüklensin? Öyle mi? Acaba bir karıncanın hayatının anlamı yok mudur? Peki, ya bir karınca ordusunun? Onun anlamı, eh, şöyle böyle mi? Tabiî, böylesi bir mantık yürütmeyle bir yere varamayız. Bütünü oluşturan her bir zerreye müstakil bir anlam izafe edebilmenin yolunu açık tutmaya çalışmalıyız. Çünkü o zerrelerin her birinin işlevini yerinde ifa ettiği sürece bütüne yüklenmiş anlam yerli yerine oturur. Bir karıncayı ezmekten daha kolay ne var! Ama o karıncanın yüklenmiş olduğu işlevi, bir tek karıncanın işlevini, acaba kaç tonluk gemilerle, uçaklarla yerine getirebilirsin ve gerçekten getirebilir misin? Bir karıncanın amuda kalkarak yürüyebilmesi, sekerek koşabilmesi ve benzeri faaliyetleri yerine getirebilmesi için gereken emeği nasıl hesaplayacağız ve buna nasıl bedel biçeceğiz? Üstelik kaç karınca aynı marifetlerle donatılabilir? Bir karıncanın böylesi marifetler edinmiş olduğunu kaç garson anlayabilir? Masanın üstünde gezinen her karıncaya bir haşere gözüyle bakıp onu oracıkta ifna etmek, diyorum işte, kolayın kolayı! Ama böyle marifetli bir karıncayı yetiştir desem, acaba bu işin üstesinden gelebilecek kaç kişi çıkar? O marifetli karıncayla onu ezen hoyrat elin sahibini terazinin kefelerine koysak, marifet yönünden hangisi ağır çeker? Döven, ezen her zaman daha mı üstündür?
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |