AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Neşemizi bozamazlar

Yahya Kemal, "Atik Valide'den İnen Sokakta" isimli şiirinde "Yalnız sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz" mısrâında iki şeyi dile getiriyor: Oruç tutanların neş'esi ve oruç tutmayanların bu neşeden mahrum oldukları.

Oruç çok şeydir, ama bir de neşe vesilesidir. Bu neşe hem maddîdir hem de manevîdir.

Bilhassa dindar veya dine saygılı belediyelerin kurdukları çadırlarda milyonlarca insan -ki, bunların çoğu yoksul- akşamları toplaşıp sıcak yemek yiyerek iftar ettiklerinde, yazılı ve görüntülü medyada Ramazan münasebetiyle yapılan programlarda, başarılı bir oruç gününün akşamında Allah ne verdiyse onu yiyerek oruçlarını açmak üzere sofraların etrafında toplanan müminlerin yüzlerinde, gece davulcunun coşkulu vuruşlarında, minareleri ve şehri süsleyen mahyaların süzülüşlerinde, Ramazan pidesinin iştah açan kokusunda, güllaçların süsünde ve tadında... bu maddi neşeyi görmek, okumak, hatta yaşamak mümkündür.

Ramazanın ve orucun asıl bir de manevî neşesi var ki, bu görünmediği için başkalarının görmeleri ve oruçluya mahsus olduğu için tutmayanların yaşaması mümkün değildir. O Allah ile kulu arasında yaşanmakta olan tarifsiz bir huzurdur, tatmindir, bir çeşit vuslattır, bütün bunların verdiği eşsiz mutluluktur.

Oruç tutan, daha doğrusu Ramazan'ı ve Ramazan'la yaşayan müminlerin neşeleri karşısında bundan mahrum olanları şu kategoriler içinde görmek mümkündür:

Bir mazeretleri olduğu için oruç tutamayan, bunu sonradan kaza edecek veya bedelini yoksullara verecek olan müminler Ramazan'ı yaşayanlara dahil oldukları için bunları istisna etmek gerekiyor; mazeretleri bulunmadığı halde oruç tutmayanların bir kısmı o neşeye karşı ilgisizdir.

Bir kısmı -Yahya Kemal gibi- "Mâdem ki, böyle duygularım kalmış çok şükür" diyen, bu neşeyi kıskanmayan, ama imrenen ve gıpta edenlerdir.

Bir kısmını ise bu neşeden rahatsız olanlar teşkil ederler. Bunlar Ramazan yaklaşınca rahatsız olurlar, başlayınca da rahatsızlıkları had safhaya ulaşır, müminlerin neşelerini nasıl bozacaklarını düşünmeye ve ellerinden geleni yapmaya koyulurlar: Gazete ve televizyonlarında şöhret budalası bazı münasebetsizleri konuşturur, onların saçmalamaları karşısında müminler öfkelendikçe rahatlarlar. Yetmiş milyonluk bir ülkede birkaç kendini bilmez, oruç tutmayan birine sataşırsa -ki, onların da bir kısmında dayanılmaz tahrik vardır- bunu, ülke çapında bir olay gibi verirler. Bazı marjinal örnekler bularak müslümanların ilkel, kaba; ahlak, rikkat ve merhamet yoksunu insanlar olduğu ima, işaret, hatta teşhirlerini taşıyan yayınlar yaparlar. Durup dururken, sanki ülkemizde böyle bir problem varmış gibi, recim meselesi, bazı sert cezalar, poligami vb. meseleleri tartışmaya açarlar... Bütün bu ve benzeri faaliyetlerinin sebebi, müminlere karşı sahip oldukları olumsuz duygular, amacı da onların Ramazan neşesini bozarak kendi yüreklerini serinletmektir.

Benim duam şudur: Dilerim ve Allah'tan niyaz ederim ki, onlar da eşsiz Ramazan neşesinden nasipli olsunlar da yürekleri böyle serinlesin, yalnızca serinlemesin mutluluk veren duygular ve sıcaklıklarla dolsun! Bu olmazsa -hiç değilse- başkalarının neşelerinden rahatsız olmama olgunluğuna erişsinler! Bunu kendileri de istemeliler; çünkü müminler tuzağı, kötü maksadı anladılar, artık daha az öfkeleniyor, daha çok acıyorlar.

Hasılı artık Ramazan neşemizi bozmak isteyenlerin ilgi ve izlenme oranı düştü ve kimse gerçek manada Ramazan neşesi yaşayanların "neşesini bozamaz".


23 Ekim 2005
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED