AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Neyi 'protesto' ediyorlar?

YÖK ve rektörler 'protesto' için Van'dalar... Eğitim câmiâsının protestolarına Osmanlı döneminden beri tanık olunan bir ülke Türkiye; ancak yine de, kalabalık bir heyetin uzak bir kente yaptığı bir çıkarma olması bakımından, dünkü eylem, tarihte bir 'ilk' teşkil ediyor. Görüntülere bakılırsa, rektörlerin çıkarmasını, Van halkı, sessizce ve biraz da şaşkınlıkla izledi.

Nasıl şaşkın olmasınlar? Bizim gibi olayları mümkün olduğunca ön koltuktan izlemeye çalışanlar bile, YÖK'ü ve rektörleri Van'a kadar götüren 'sâik'in ne olduğunu anlamakta zorlanıyor... Olayları daha iyi anlamamızı sağlamakla görevli medya da fazla yardımcı olmadığı için, 'protesto' edilenin ne/kim olduğunu anlamakta hepimiz zorlanıyoruz.

Sahi rektörler neden Van'da?

Rektörler Komitesi bildirisini okuduğumuzda, tutukluluk öncesi sorgulama safhasında, Van rektörüne, konumuna uymayan bir muamele yapıldığı eleştirisiyle karşılaşıyoruz. YÖK, tutuklama kararını da gereksiz ve yersiz bir tedbir olarak görüyor. İşin özüne yönelik de itiraz var: Bir rektörle ilgili soruşturma makamının kendisi olduğu iddiasında YÖK; savcılığın tâkibat açmasını ve mahkemenin tutuklama kararı almasını yetki aşımı kabul ediyor...

İyi de, bu eleştirilerin hiçbiri, 'destek' ve 'dayanışma' içerisinde olduğunu gösterme amaçlı Van çıkarmasını hak etmiyor ki? Dahası, özellikle Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer'le ilgili 'intihal' iddiasını tam da şu sırada gündeme taşıyıp âcil sonuca bağlaması da, YÖK'ün Van çıkarmasını, 'siyasî amaçlı' bir eylem haline dönüştütüyor. Hiç değilse, konunun ne olduğunu zaten tam anlayamamış zihinlerde...

Van halkının sessiz tanıklığı buna işaret ediyor.

YÖK ve rektörlerin itirazlarının muhatabı 'bağımsız' yargı. Mahkemenin tutuklama kararı sonrası rektörü cezaevine götüren polisin, bunu, koluna girerek gerçekleştirmesi 'yakışıksız' bir görüntüydü sahiden; ancak bu bile konuya 'siyasî bir boyut' katmak için yeterli değil. Medyanın bir bölümünün, karara yol açan bilirkişi raporlarını yazanlar ile ilgili 'husumet iddiası' ileri sürmesi ve rutin atamalardan farklı sonuçlar çıkarma gayreti de bu anlamda yetersiz kalıyor. Milli eğitim bakanının ağabeyinin olayda adının geçiyor olması ise, tutuklu rektörle ilişkisinin boyutu düşünüldüğünde, verilmek istenenin tam tersi bir durumu akla getiriyor.

Sözün kısası şu: Olan-bitende siyasî bir yön yok. Bu sebeple de, YÖK ve rektörlerin Van çıkarmasının muhatabı 'siyasîler' olamaz. Daha doğrusu, Van'da yaşanan olayda öyle olduğunu düşündürecek yeterli 'reel' unsur bulunmuyor. Bu da, Van'a kadar gitme zahmetine katlanan YÖK yönetiminin ve rektörlerin bugüne kadar yaptıkları açıklamaları, yasal açıdan hayli sorunlu bir konuma getiriyor.

YÖK ve rektörlerin başında bulundukları 'üniversiteler' devletin kurumları; 'protesto' eyleminin gerçek muhatabı olması gereken savcı ve yargıçların görev yaptığı 'yargı' kurumu da öyle... Devletin bir kurumunun bir başka kurumunu 'protesto' etmesi akla seza bir durum. Yargının "Adalet mülkün temelidir" vecizesine de yansıyan bütün demokratik sistemlerdeki merkezî konumu düşünüldüğünde, YÖK ve rektörlerin 'protestosu', bir 'devlete karşı kalkışma' eylemi görüntüsü verdiği için ayrıca tehlikeli.

YÖK'ün anayasa profesörü başkanı Erdoğan Teziç'in pek iyi bileceği üzere, bu tür eylemler için uygulanacak çok sayıda madde bulunuyor Türk Ceza Kanununda. Herbiri 'profesör' unvanı taşıyan rektörler bu noktada durup bir durum muhasebesi yapmalı. Eylemlerinin vahim hukukî sonuçları olabilir çünkü.


« Geri Dön

23 Ekim 2005
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED