T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Kimlik meselesi (2)

İslam kültüründe, yakından uzağa soy ilişkisi "şa'b, kabîle, aşiret" gibi kelimelerle ifade edilmiştir: "Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve tanışmanız için sizi boylara (şu'ûb) ve kabilelere ayırdık, şüphe yok ki Allah nezdinde en kıymetli olanınız O'na isyandan en fazla sakınır olanınızdır; Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır." (Hucurât, 48/13). Kur'ân-ı Kerîm'de "millet" kelimesi "toplumun dîni"(Yûsu: 12/37), "ümmet" kelimesi ise "bir peygambere, bir dîne... mensup insan topluluğu, gruplar" mânâsında kullanılmıştır. Bugün bizim millet dediğimiz toplum yapısını ifadeye en yakın kelime "kavim"dir (Arapça'da el-kavm). Kur'ân-ı Kerîm'e göre insanlar bir kökten (topraktan), sonra bir ana-babadan (Âdem ile Havvâ'dan) yaratılmışlardır. Aynı kökten gelmelerine rağmen yeryüzüne dağılmışlar, dilleri ve renkleri farklı kılınmış (farklılaştırılmış), farklı kelimelerle ifade edilen gruplara, topluluklara (cemâat ve cemiyetlere) ayrılmışlardır. Bütün bu oluşma ve gelişmeler fıtrat (yaratılış) icabıdır, tabiîdir, Allah'ın irâdesi ile olmuştur. Ayrıca birçok âyet ve hadîs yardımlaşma, ilgilenme, dayanışma, koruma konularında yakınlara öncelik vermektedir. Akraba, arkadaş, komşu, hemşehri... bu mânâda "yakınlar" içinde yer almaktadırlar. (Nisa:4/36) İstisnâî durumlar dışında zekât sarfında da bu önceliğe riâyet edilmiştir. Hem geçmişin, hem gelecek nesillerin, hem de hâlen üzerinde yaşayanların hakkı bulunan yurdun (mülkün) korunması İslâm'ın önemli amaçları arasındadır. İnsanın, diğerlerine nisbetle yakınlarına daha fazla sevgi duyması da tabiîdir. Bütün bu tabiîlik, fıtrîlik ve teşvikler göz önüne alındığında "aynı tarihi, kültürü (dîni, dili, âdetleri, zevkleri...) yurdu, mensubiyet şuurunu paylaşan insanların millet, kavim gibi bir isim altında bir grup teşkil etmelerine, bu grup içinde birbirini daha ziyade sevmelerine, korumalarına, dayanışmalarına, kültürlerini (ümmet camiâsına nisbetle alt-kültürlerini) geliştirmelerine ve bir değer, bir zenginlik olarak insanlığa takdim etmelerine" bu mânâda bir milliyete, hatta gerektiğinde milliyetçiliğe İslâm'ın bir diyeceği yoktur. Yeter ki bu milliyetçilik, ümmetin diğer gruplarıyla (diğer İslâm kavimleri ve bugünkü realiteye göre milletleriyle) ilgiyi kesmeye, bütünlüğü bozmaya, onlara ve diğer insan gruplarına haksızlık etmeye, İslâm öncesi inanç ve âdetlere dönerek tabîî ve hukuki düzenin bozulmasına sebep olmasın! Şüphe yok ki, İslâm'ın öngördüğü ve müslümanları dâvet ettiği toplum yapısı ümmettir. Burada ümmetten maksat "Hz. İbrâhîm'in (a.s) ismini koyup (Hac, 22/78) geliştirdiği, soyundan gelen son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.) ile tamamlanan dîne (İslâm'a ve bu mânâda millete) mensubiyet râbıtası ile birbirine bağlı insanların ve grupların oluşturduğu toplum yapısıdır." Bu toplumun fertleri birbirinin kardeşidir (Hucurât, 49/10), bu toplumun yurdu bütün mü'minlerin yurdudur, bu toplum, İslâm'ı din olarak benimsememiş, başka bir dîne mensup olmuş millet ve ümmetlerden ayrı ve farklı, onları -barış, adalet ve ahlak çerçevesinde ilişkiler (diyalog) kurarak- kendi câmiasına dâvet eden, insanlığa alternatif bir dünya görüşü ve hayat düzeni sunan bir ümmettir. Siyâsî, sosyal, ekonomik, hukûkî bağlar ve bağlantılar yanında bir üst kültüre bağlılık bu ümmetin guruplarını birleştirmiş ve bütünleştirmiştir.

M. Âkif'in deyişiyle: Müslümanlık sizi gâyet sıkı, gâyet sağlam
Bağlamak lâzım iken, anlamadım, anlıyamam
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrık bu kadar akvâmı
Aynı milliyyetin altında tutan İslâm'ı
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir
Bunu bir lâhza unutmak ebedî haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez
Son siyasetse bu, hiç böyle siyaset yürümez
Sizi bir âile efrâdı yaratmış Yaradan
Kaldırın ayrılık esbâbını artık aradan
Siz bu dâvada iken yoksa iyâzen billah
Ecnebîler olacak sâhibi mülkün, nâgâh!...
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez…
Birinin ırzı heder, diğerinin hûnu helâl
İşte ey unsur-ı ısyân, bu elim izmihlâl
Seni tahrik eden üç-beş alığın marifeti
Ya neden beklemiyordun bu rezil âkıbeti
Hani milliyyetin İslâm idi kavmiyyet ne
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine
Arnavutluk ne demek, var mı şerîatte yeri
Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri
Arabın Türke, Lâzın Çerkese, yahut Kürde
Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerede
Müslümanlıkta anâsır mı olurmuş? Ne gezer
Fikr-i kavmiyeti tel'in ediyor Peygamber.
(Devam edeceğiz)

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi