AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
İşçiyken ayrılıp şirket kurucu ortağı olan kişinin SSK sigortalılığı nasıl sürer?

M. ASLANBABA: Bir işverene bağlı işçi olarak çalışırken bir şirketin kurucu ortağı oldum. Şöyle ki; 31 Ağustos 2004 günü işçi olarak çalışmama son verip çalıştığım işyerinden ayrıldım. İzleyen 01 Eylül 2004 tarihi ile de kurucu ortağı olduğum yeni şirkette sigortalı olarak işe başladım. Başka bir yerde sigortalıyken 31 Ağustos'ta ayrılıp 1 Eylülde kurucusu olduğum şirkette SSK sigortalısı olarak devam etmemin mümkün olmadığı; yani arada bir günlük boşluğun bulunduğu gerekçesi ile Bağ-kurlu olacağım söyleniyor. Diğer bir ifadeyle sorunum, şudur: 31 Ağustos'ta işçilikten ayrıldıktan sonra, 1 Eylül'de yeni şirkette şirket ortağı olarak SSK sigortalılığımın devamı açısından gün boşluğu var mı? Aksi bir durum varsa ne yapmam lazım?

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Sigorta İşl. ve Primler D. Başkanlığı'nın "Şirket Ortakları" konulu 09 /02 /1993 tarih ve 16-60 Ek sayılı Genelgesi'nde şu hususlar yer almaktadır:

"Şirket ortağı olup aynı zamanda bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işverenin yanında çalışan kimselerin tabi olacakları sosyal güvenlik kuruluşunun tespiti konusunda ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi ve bu kimselerin her iki sosyal güvenlik kuruluşundan hangisi ile ilgilendirilmesi gerektiğine açıklık getirilmesi amacıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eşgüdümünde kurumumuz ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü yetkililerinin katılımı ile yapılan toplantılar sonucunda uygulamanın aşağıda belirtildiği şekilde yürütülmesine karar verilmiştir.

1- Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işverenin emrinde çalışmaları dolayısıyla 506 sayılı Kanunun 2'nci maddesine göre sigortalı olanlar, sigortalılıkları sürerken çalıştıkları işyerine veya başka bir şirkete ortak anonim şirkette ise kurucu ortak veya yönetim kurulu üyesi ortak oldukları takdirde 506 Sayılı Kanun'a tâbi sigortalılıkları kesintiye uğrayıncaya kadar Bağ-Kur'a tâbi tutulmayacaklardır.

Ancak; kollektif şirket ve adi şirket ortaklarının, aynı şirkette bir hizmet akdine dayanarak çalışmaları yasal olarak olanaklı görülmediğinden, bu durumda olanların Bağ-Kur ile ilgilendirilmeleri gerekecektir.

2- Şirket ortağı ya da anonim şirketlerde kurucu ortak veya yönetim kurulu üyesi olmaları dolayısıyla 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu'na göre Bağ-Kur sigortalısı olanlar sigortalılıkları sürerken bir hizmet akdine dayanarak çalışmaya başladıkları takdirde, bugüne kadar uygulana geldiği üzere Bağ-Kur sigortalılıkları kesintiye uğrayıncaya kadar 506 Sayılı Kanun'a tâbi tutulmayacaklardır.

3- 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu veya 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu'na göre sigortalılığı devam etmekte iken diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamına giren bir işte çalışmaya başlayanların, önceki sigortalılığının kesintiye uğraması durumunda ise, kesinti tarihinden itibaren son çalışmalarının gerektirdiği sosyal güvenlik kuruluşu ile ilgilendirilmeleri sağlanacaktır.

Ancak; geçici işgöremezlik dolayısıyla geçen süreler ile hafta sonu ve resmi tatil süreleri, sigortalılığın kesintisi olarak değerlendirilmeyecektir.

4- Yukarıda açıklanan durumların, aynı işverene ait değişik işyerlerinde veya birden fazla işverene ait işyerlerinde gerçekleşmesi (kollektif şirketler ile adi şirketler için sözkonusu olan ve yukarıda belirtilen özel durum hariç) uygulamayı değiştirmeyecektir.

5- 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'nun 2654 Sayılı Kanun'la değiştirilen 25'inci maddesi hükmü gereğince sigortalı sayılanlardan, 20.4.1982 tarihine kadar Bağ-Kur'a kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların, anılan kanunun Ek Geçici 13'- üncü maddesine göre, her türlü hak ve yükümlülükleri 20.4.1982 tarihinden itibaren başlayacağından, 01.10.1972 ile 20.04.1982 tarihleri arasında şirket ortağı olması dolayısıyla Bağ-Kur ile ilgilendirilmeleri gerekirken Bağ-Kur'a tâbi tutulmayan ve aynı şirkette (kollektif şirket ve adi şirket hariç) ya da başka bir işyerinde 20.04.1982 tarihinden önceki bir tarihte hizmet akdine dayanan çalışmaları dolayısıyla 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile ilgilendirilen sigortalıların, bu kanun kapsamındaki sigortalılığı, 20.04.1982 tarihinden sonra da kesintiye uğradığı tarihe kadar devam ettirilecek, kesintiye uğraması halinde ise kesinti tarihinden itibaren sona erdirilecektir."(Bak: http://www.ssk.gov.tr).

Bu genelge ile yapılan düzenleme açısından baktığımızda, eğer Ağustos 2004'te 30 gün SSK sigortalısı olarak prim bildirilip ödenmişse ve akabinde 1 Eylül itibariyle de kurucu ortak olunan tüzelkişi şirkette tekrar işe giriş bildirimiyle sigortalılığı sürdürülmüşse yani Eylül 2004 ayında da 30 gün SSK sigortalılığı primi bildirilip ödenmişse, okuyucumuzun SSK sigortalılığının devam edeceği kanısındayım.

Aksi takdirde, yani Eylül 2004'teki sigortalılığında örneğin 2 Eylül'den itibaren sigortalılık başlamışsa kesinti gerçekleşecek, Bağ-Kur Kanunu'nun 24. ve 25. maddelerinde belirtilen zorunlu sigortalılık başlamış olacaktır. Bu durumda zaman geçirilmeden Bağ-Kur sigortalısı olarak yükümlülükler yerine getirilmelidir. Ve SSK'ya yersiz ödenmiş primler de geri alınmalıdır.

Bu tür sorunların ortadan kalkması için, yapılacak sosyal güvenlik reformuyla, temel sosyal güvenlik ilkeleri doğrultusunda kurumların tek çatıda birleştirilmesi gerekiyor.


Avrupa Birliği sürecinde kıdem tazminatı kalkacak mı?

Serkan ÇEKAL (öğretmen): Sayın Tahsin bey, temel bilgilere ulaşmamızda vesile olduğunuz için müteşekkirim. Size iki sualim olacak:

İlk sorum şöyle: 19 yıldır bir tekstil firmasında çalışan bir ablam var. Prim miktarı dolmasına rağmen emekli olmak için yaşını beklemekte. Avrupa Birliği süreciyle birlikte tazminatların kalkacağı ve yıpranma payı alamayacağı şeklinde duyumlar almış. Bu konu hakkında bilginize danışıyorum.

Kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünün İş Kanunu'nda yapılacak değişiklikle -ki henüz yapılmış değil- Kıdem Tazminatı Fonu'na devredilmesi düşünülüyor. Ancak taslak aşamasında olan bir Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısı önerisi mevcut. Yakın zamanda TBMM'ye intikaline ilişkin bir gelişmenin olacağı da beklenmiyor. Şu anda kıdem tazminatı hakkının düzenlenmesiyle ilgili olarak Avrupa Birliği müktesebatına uyum yönlü bir etkilenme sözkonusu değil. Yükümlülüğün Fon'a devri, 70'li yıllardan beri gündemde.


Özürlü ağabeyim, vergi avantajı sağlayarak nasıl emekli olur?

İkinci sorum: Özür derecesi % 49 olan bir ağabeyim var. Şu ana kadar 1800 iş gününü doldurmuş gözüküyor. Emekli olması için gerekli şartlar hakkında bilgilendirmenizi rica ediyorum. Emeklilik maaşı engelli olmayan sade vatandaşa oranla ne olur? Başbakanlığa bağlı özürlüler bölümünden alınacak bir belge ile çalıştığı kurumun devletten aldığı özürlü çalıştırma vergi indirim miktarını maaşına ek olarak alınabiliyormuş. Doğru mu?

Özürlülerin emekliliği hakkında çok önce yazdım. İnternetten aranıp okunabilir. Gelir Vergisi Kanunu'ndaki özürlülük indirimi için çalışanların İllerde defterdarlıklara, ilçelerde ise mal müdürlüklerine başvurması gerekiyor. Yeni yılda bu konularda yazabilirim.


16 Aralık 2004
Perşembe
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED