T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
28 Şubat'ın hemen öncesi...

Her şey sanki dün cereyan etmiş gibi, ama yakından izlediğim siyasi olayları bile bir uyarıcı olmazsa hatırlamakta zorlanıyorum. Her yıl iki cildini çıkardığı 'Büyüklere masallar, küçüklere gerçekler' dizisiyle Cüneyt Arcayürek o 'uyarıcı'... "28 Şubat'a İlk Adım" başlığını taşıyan yeni (9.) cilt sayesinde, 1995 ve 1996'da yaşananlar gözümün önünde resm-i geçit yapıverdi...

Kimi, bu kitapları, ana kahramanı Süleyman Demirel'in 'başkaları' hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için okuyor... "Başkaları" deyip geçtiklerim, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Hüsamettin Cindoruk, Yalım Erez gibi renkli şahsiyetler olunca ve Demirel'in görüşleri 'sansürsüz' aktarılınca, kitabı elden bırakmak zorlaşıyor... İşin bu yönü beni de celbediyor, ama, Cüneyt Arcayürek'in '864 râkımlı tepe'den sergilediği tablo, benim için, 'Türkiye'nin düzeni'ni daha 'içeriden' anlamaya yarıyor...

"28 Şubat'a İlk Adım"ın kapsadığı süre içerisinde, Çankaya Köşkü sâkininin zihnini en fazla işgal eden soru 'asker'... Aklından hiç çıkmıyor. Gazeteci danışmanı ile, ileride kitaba dönüştürülsün diye yaptığı sohbetlerde, en sık bu konuyu dillendiriyor.

Genelkurmay Verso'ya "Bugün seçim olsa kim kazanır?" sorusuna cevap olsun diye bir anket yaptırmış (Benzer bir anket MİT tarafından da yaptırılmış. S. 208). Ankette, RP açık farkla önde görünüyor. Demirel'in tespiti şu: "Ordu RP'nin seçim kazanması ihtimalinden 'fevkalâde' rahatsız; RP'nin seçim kazanamayacağı bir yasal düzenleme istiyorlar. Şimdi şunu araştırıyorum: RP'ye karşı DYP+MHP işbirliğini ordu mu istiyor acaba?" (s. 152).

Günler ilerliyor ve RP 'kaygısı' daha da büyüyor. Arcayürek'in aktarımından, bir keresinde, dönemin Genelkurmay başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı'nın, Cumhurbaşkanı Demirel'e, "Refah Partisi devleti ve hele milli eğitimi ele geçirirse burası Cezayir olur" dediğini öğreniyoruz (s. 227). Bir başka yerde, farklı bir tedirginliği paylaşıyor Org. Karadayı; Cumhurbaşkanı'na, "RP orduya çengel attı" diyor (s. 302).

RP sandıktan birinci parti çıkıyor. Çankaya'ya, "Askerler Erbakan başkanlığında bir Yüksek Askeri Şura istemiyorlar" haberi ulaşıyor. Demirel'in ağzını yokladığı Org. Karadayı fazla konuşmuyor. Karadayı, sadece "RP ile hükümet olmazsa iyi olur" diyor (s. 361). Bu ortamda, ANAYOL kuruluyor, ama sorunlu bir koalisyon bu. Arcayürek, Demirel'e, bir söylentiyi aktarıyor: "Geçen gün Doğan Güreş Paşa'yı da çağırmış komutanlar. Çörekçi Paşa, 'Bu kadın çok yalan söylüyor. Maceralara girmek istiyor. RP ile bizim kabul edemeyeceğimiz koalisyonlara girmeyi istiyor' deyince, Güreş, 'Eğer öyle bir şey olursa ben ve en az 20 milletvekili istifa edeceğiz' diye yanıt vermiş." (s. 523).

Demirel 28 Şubat'ın geldiğini görüyor ve ondan yararlanmanın zihinsel temelini hazırlıyor. MİT müsteşarına orduyu sorup duruyor (s. 267). Dikkati Genelkurmay kadrosundan özellikle üç kişi üzerinde: İkinci Başkan Org. Çevik Bir, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Ahmet Çörekçi ile Plan ve Prensipler Dairesi başkanı Org. Doğu Aktulga (s. 266). Bu arada, Tansu Çiller lehine bir asker müdahalesinden de çekiniyor (s. 268).

Çok sonraları, Clinton'ın, bir yabancı devlet adamına, "Türkiye'ye gidin, sorununuzu Demirel ve ordu ile çözün" dediğini duyunca sevinecektir Demirel; danışmanının, "Garipsenecek bir söz; hani geçmişteki 'CHP+ordu' denildiği gibi, şimdi de 'Demirel+ordu' mu?" takılmasından ise hiç hoşlanmayacaktır (s. 569).

Süleyman Demirel RP'nin iktidara gelişinden çok rahatsız değildir. Hatta, iktidarda yıpranacağını düşündüğü için, "Gelsinler de, boylarının ölçüsünü alsınlar" havasındadır. Bir yerde, "Erbakan rejimi tehdit ediyor" cümlesine itirazını okuyoruz: "Neyle? Yüzde 21.25 ile mi? Hiçbir şey yapamaz. Devlet kıpırdatmaz insanı." (s. 287). En son cümleyi bir kez daha okuyun.

Abdullah Gül, cebinde bakanlar kurulu listesi Çankaya'ya çıktığında, yer değiştirme olayı yaşanmıştı ya; o olayın ipuçlarını da Cüneyt Arcayürek'in kitabında buluyoruz. Cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurmakla görevlendirdiği Erbakan'a, "Kabineyi kurabilirsen, milli eğitim ve milli savunma bakanlıklarını bana sor" diyeceğini söylüyor (s. 278). Görüşmede, bu iki bakanlığa bir üçüncüsünün daha eklendiğini öğreniyoruz: İçişleri (s. 295)... Sadece Erbakan değil bu telkine muhatap olan; Mesut Yılmaz da dört bakanlığa atayacağı isimleri Cumhurbaşkanı ile görüşerek belirliyor (s. 406)...

Devletin tepelerinde işlerin böyle yürüdüğü anlaşılıyor. Tabii danışman 'gazeteci' olunca, bizim mesleğin de neden '4. kuvvet' diye anıldığının örneklerini bulabiliyoruz kitapta. Çiller'i destekleyen Sabah'ta, RP ile koalisyon eğilimi belirince, DYP'ye karşı tavırda değişim gözleniyor. Şu satırlar kitaptan alınma: "Çiller Londra'dan dönünce Dinç Bilgin'le yemek yedi ve RP-DYP hükümetini desteklemeyeceklerini söyledi. Bu yemekten sonra Sabah'taki manşetler de değişti." (s. 573) Aydın Doğan ise Çiller'e karşı; Demirel bir yerde "O sağlam" diyor (s. 528). En önemlisi de, Refahyol kurulacağı sırada, "Bunlar medyaya nasıl dayanacaklar?" sorusuna Demirel'in verdiği cevap: "Sistem işlerse dayanamazlar..." Mâlum, 'sistem' işledi ve dayanamadılar...

Bir sonraki kitabı daha büyük bir merakla bekleyeceğim.


22 Ocak 2003
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED