|
|
Sistem karşısında
Kendini sistemin dışında tutmak isteyen kimsenin sistem karşısında nasıl bir konum ihraz etmiş olduğunun bilincinde olması gerekir. O kişi sistemin neresinde durduğunu farz ediyor? O, sistemin dışında kalmak isteyen bir niyet taşıyabilir. Fakat onun zannı ve fikri ve niyeti, onu, sistemin dışında tutmaya yeter mi? Acaba o, bindiği dalı kesmekte olan kişinin durumunda bulunmuş olmaz mı? Bindiği dalı kesmekte olan kimse, o dalı hangi niyetle kesiyor olursa olsun (ister ağacı budamak gibi sonuçta onu gürleştirici bir eylemde bulunduğunu düşünsün, ister o ağacı kestiği daldan mahrum bırakmak gibi bir niyet üzere olsun), sonuçta, kestiği dalla birlikte düşmekten kendini alıkoyamaz. Sistemin dışında kalmak isteyen kimsenin, sistem karşısındaki mevkii iki biçimde konumlanabilir: ya kendini sistemin dışında sanmakla birlikte gerçekte sistemin aktörlerinden biri konumunda bulunabilir ya da sistemin seyircisi konumunda bulunmaktadır. Burada kullandığımız seyirci kelimesi aldatıcı olmamalıdır. Seyirci olmak da iki biçimde tecelli edebilir: ya tiyatro veya maç seyircisi gibi olayı tribünlerden seyreder, onun tezahüratı sahnelenen oyunu etkilemez veya bir seyirci olarak sahnenin (sahne elbette yalnızca tiyatro sahnesi değildir, siyasetin ya da genelde toplumun da bir sahnesi vardır.. öyle mi?) dışında durmakla birlikte ona müdahil olabilir. Şimdi kesmekte olduğu dala binmiş olduğunun farkında olmayan kişi ile tezahüratının oyunun gidişini etkilemesi muhal olan kimsenin durumu, dikkate almaya değmez. Çünkü onun ne yaptığının farkında olmadığı bellidir. O kestiği dalla birlikte kendisi de düşer. Ancak oyuna müdahil olabilen seyircinin durumu farklıdır: o, oyunun doğrudan aktörü olmasa da, son tahlilde, oyun, onun için oynanmakta ve onsuz oyunun bir anlamı bulunmamaktadır. Dolayısıyla sahnedeki oyunun icrasında onun katkısı katıksız biçimde ortadadır. Bu tespitlerden sonra.. siyasî partiler, kendiliğinden sistemin işlemesini sağlayan araçlarsa ve sistem bu araçlar olmaksızın yürümüyorsa, bu aracın ister kaptanı olarak, ister mürettebat olarak, ister yolcu olarak, ister sempatizan ve partizan olarak görev alınmış olsun, bu görev o kişiyi, sistemin içine sokar ve onu sistemin işlemesinde işlev ve sorumluluk sahibi kılar. Burada, amellerin niyetlere göre değerlendirilmesi hususundaki fehvanın yeri yoktur: kişi, üzerinde yer almış olduğu konumun seyri istikametindeki hedefe doğru mecburen sürüklenip gider, öznel niyetin değeri kalmaz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |