T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Faizsiz finansman (2)

Bundan kırk elli yıl önce tasarrufunu yastık altında tutan, faizin haram olduğuna inandığı için bankalara yatırmayan dindarlar bize ne yapacaklarını sorduklarında, değeri düşmeyen ve hemen paraya çevirilmesi mümkün olan şeyleri veya gayr-i menkul almalarını tavsiye ediyorduk. Bir de tanıdığımız, güvendiğimiz, kâr zarar ortaklığı esasına göre sermaye kabul eden birkaç tüccar vardı, "onlara gidin, paranızı verin, yıl sonunda da gider kazandıysa kârını alırsınız" diyorduk. Tabiî bu yollar işlek, işe yarar, genel olarak uygulanabilir değildi. Derken özel finans kurumları 1985'te faaliyete geçti, arkadan menkul kıymetler borsası kuruldu. Bu iki kuruluş tasarrufları faize bulaşmadan değerlendirmek, ya parasının değerini korumak veya kâr da elde etmek isteyenler için elimizde mevcut araçlar listesini zenginleştirdi. Borsadan helal işler yapan firmaların hisse senetlerinin alınıp satılabileceğini, özel finans kurumlarına da para yatırılabileceğini söyledik. Bir süre sonra da dindar olarak tanınan bazı kimselerin öncülüğünde holdingler kurulmaya başladı. Bu holdingler yurt içinden ve daha çok yurt dışından ortak kaydediyor, sermaye topluyor ve cazip kârlar dağıtıyorlardı.

Özel Finans Kurumları ekonomik krizlerde önemli sarsıntılar geçirdi, ama bu sarsıntıların belirleyici sebepleri, bu kurumların sakatlığı değildi, çok azında görülen yönetim hataları ile buralara para yatıran kimselerin haksız talepleri idi. Aslında bankalar daha ziyade kriz içine düştü, fakat devlet ihtiyaç içinde kıvranan vatandaşlardan topladığı vergileri banka kurtarma operasyonlarında kullanarak onları kurtardı (!) Hortumcular ve hiçbir riske girmeden faiz yiyerek geçinenler paraları götürdüler; yoksullaşan, dara düşen ülkemiz ve halkımızın çoğunluğu oldu. Özel Finans Kurumları (ÖFK)'nın o tarihlerde, kâr ortaklarının sermayeleri için bir sigorta sistemleri yoktu. Eğer yatırımcıların büyük çoğunluğu kurumlara hücum edip paralarını istemeselerdi ÖFK'nın -bankaların aksine- hiçbir sıkıntıları olmayacaktı; çünkü onlar işlemlerini hortumcularla değil, reel sektörün ciddi aktörleriyle yapmışlardı ve ellerinde sağlam teminatları vardı. Ama yaptıkları iş faizli kredi vermek değil, daha çok vadeli satım olduğu için paranın geri dönüşü vadenin gelmesine bağlı idi. Bunu (paraların para kazanması için ticarete yatırıldığını) bilmeleri gereken katılım ortakları ise paralarını derhal istiyorlardı. Buna rağmen kurumlar dayandı, büyük ölçüde ödeme yaptıkları halde batmadılar. Şimdi ise artık uygun bir sigorta sistemi de kurdular. ÖFK'lar vadeli satım, kâr zarar ortaklığına dayalı sermaye desteği ve uzun vadeli -sonu mülkiyete dönüşen- kiralama yapıyorlar; kârları faizden değil, reel sektöre yönlendirdikleri sermayelerinden geliyor. Faizli finansmana karşı bu kadar yararlı bir seçenek ne yazık ki ülkemizde yeterince gelişmedi. Faize bulaşmadan bankaların yaptığı birçok hizmeti/işlemi de yaptıkları halde ÖFK, hem topladıkları sermaye, hem de şube sayıları itibariyle devede kulak mesabesinde bulunuyorlar. Ama faizcilik yüzünden çekilen bunca cefadan, uğranan bunca zarardan sonra halkımızın ÖFK'ya daha ziyade yöneleceklerin bekleyebiliriz.

Gelecek yazıda holdingler üzerinde duracağız.

Bir not: Bursa İlahiyat son sınıfta okuyan sevgili torunumun pek sevgili sınıf arkadaşı, benim de manevi torunlarımdan biri olan Fatma Gül Dilmaç'ı, gaz zehirlenmesi sonucu kaybettik, acımız çok büyük, tesellimiz ise onun imanı, güzel ahlakı, Allah ve Peygamber sevgisi; şimdi o (inşaallah) cennette ve mutlu, bunu umduğumuz halde yürekleri sızlayan bizleriz. Başımız sağolsun.


12 Ocak 2003
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED