|
|
AYŞE OLGUN
'Ablam ilk daktilo kullanan kadındı' Aslen Çerkez olan Vedia Nurtan, Bursa'da doğup büyümüş. Ablasının Türkiye'nin ilk daktilo kullanan kadın memuru olduğunu söyleyen Nurtan, "Ablam memur olarak göreve başladığında ben Bursa Necatibey Kız Sanat Okulu'nda eğitim görüyordum. Babamdan kalan maaş ve ablamın kazandığı para ile geçiniyorduk. Ancak ablam hastalandı, o zaman ben de okuluma devam etmek yerine çalışmaya başladım. Ailemle birlikte Bursa'dan İstanbul'daki akrabalarımızın yanına geldik. Beni o dönemin tam teşekküllü hastanesi olan Haseki Hastanesi'ne yerleştirdiler. Burada hemşirelik üzerine eğitim gördükten sonra çocuk bölümünde koğuş hemşiresi olarak çalışmaya başladım" diyor. Atatürk'ü ilk kez Bursa'da gördüm Altı yıl Haseki Hastanesi'nde çalıştığını ifade eden Nurtan, evlendikten sonra eşi çok kıskanç olduğu için işini bırakmak zorunda kaldığını anlatıyor. Haseki Hastanesi'nin o dönemlerde İstanbul'un tam teşekküllü en büyük hastanesi olduğu bilgisini veren Nurtan, Atatürk'le ilk hatırasını, "Atatürk'ü ilk kez Bursa'da iken görmüştüm. O zaman öğrenciydim. Haseki Hastanesi'nde çalışmaya başladıktan sonra Atatürk tedavi için hastaneye gelirdi. Röntgen falan çekilirdi. Atatürk'ün geldiği zaman tüm hastanede büyük bir heyecan yaşanırdı" diye anlatıyor. Ancak en başta hastaneye yürüyerek gelen Atatürk'ün daha sonra ağırlaştığını belirten Nurtan, şunları naklediyor: 'Çok nazik bir insandı' "Zannediyorum 6 ay kadar hasta yatağında yattı. Bu dönemde başımızda doktorlarla birlikte Dolmabahçe Sarayı'na nöbetleşe gitmeye başladık. Herkes şükran borcunu ödemek için Atatürk'e gönüllü olarak bakıyordu. Ancak Atatürk çok nazik bir insandı. Bir gün hasta yatağından başını kaldırıp hemen yanıbaşında yardımcısına 'çocukların zarflarını ver' dedi. Yaptığımız hizmetlerden dolayı bize para vermeyi düşünmüş. Yanındaki yardımcı, biraz sonra odaya elinde kabarık bir zarfla girdi ve bu parayı başımızdaki doktorlara verdi. Fakat bu paradan bize verilmedi. Benim gibi birkaç kişi bu paradan hiç alamadı. Parayı ya kendi aralarında doktorlar paylaştı, ya da hastaneye bıraktılar. Atatürk'ün bize verdiği paranın ne olduğunu öğrenemedik." İstanbul'a hayrandı Atatürk'ün bir İstanbul hayranı olduğunu ifade eden Nurtan, hasta yatağından kimi zaman doğrulup Dolmabahçe Sarayı'nın penceresinden İstanbul'u seyretmek istediğini belirterek, "O zaman birkaç kişi Atatürk'ü yatağından kaldırır, pencere kenarına getirirdik. Buradan dakikalarca İstanbul'u seyrederdi" diyor. 'ÇOK GÜZELSİNİZ HANIMEFENDİ' Atatürk'ün çok nazik ve kibar biri olduğunu ifade eden Nurtan, onunla ilk tanıştığı günü ise şöyle anlatıyor: "İğnesini yapmıştım. Gözlerini açıp bana baktı, 'Hoşgeldiniz' dedi. Adımı ve nereli olduğumu sordu. Çerkez olduğumu öğrenince, 'Siz çok güzel bir hanımefendisiniz' diyerek iltifat etti". Nurtan, bu iltifattan çok etkilenmiş. Dolmabahçe Sarayı'nda iken çok sayıda görevli tarafından fotoğrafları çekildiğini de sözlerine ekleyen Nurtan, "Atatürk ile birlikte fotoğraflarımız çekildi ama bu fotoğraflardan bize verilmedi. Fakat bu fotoğraflardan arşivlerde olduğunu düşünüyorum. Onları görmeyi çok isterdim" diye duygularını dile getiriyor. Babam Rumlar'a iyi oyun oynadı Babasının ambar memuru olduğunu ve Rumca dahil pek çok yabancı dil bildiğini belirten Nurtan, Birinci Dünya Savaşı yıllarında düşman işgali altındaki günlerden hatırladıklarını ise şöyle anlatıyor: "Bursa'yı Yunanlılar işgal ettiğinde babam Yunanlı askerlerle dostluk kurdu. Askerler evimizin bahçesine gelir çay içerlerdi. Bizim evimizi aramazlardı. Bu yüzden komşular evlerindeki silahları gece getirip bizim bahçedeki havuzun içine gömüp üstünü de toprakla örttüler. Altın ve değerli eşyaları da bahçemize gömdüler." Çerkez Ethem'le babam dosttu
Babasının Çerkez Ethem'in arkadaşı olduğunu ifade eden Nurtan, "Yunanlı askerle dostluk kuran babam onların dağlardaki birliklerinin yerleri öğrenirdi ve Çerkez Ethem'le buluştukları zaman Yunanlı birliklerin yerlerini haber verirdi. Onlar da bu birlikleri basarlardı" diyor. Bir gün Atatürk'ün ordusuyla birlikte Bursa'ya geldiğini öğrenince bütün mahallenin evlerinin havuzlarında gizlenen silahları çıkarıp, düşmanı Mudanya'ya kadar sürdüğünü anlatan Nurtan, Yunan askerinin tarih kitaplarında anlatıldığı gibi denize döküldüğünü ifade ediyor.
|
|