T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir bildiği olabilir mi?

Diyarbakır'a düşen THY Konya uçağının hemen ardından iki askerî uçağın çarpışması yüreğimizi dağladı. Ülkemizin üstünde uğursuz bir bulut dolaşıyor. Allah fâciaların daha beterlerinden saklasın.

Uğursuzluk bulutlarını, yürek yakan fâciaları bir tarafa bırakırsak, şu an karşı karşıya olduğumuz en ciddi sorun nedir? Bu soruya, gerçek hayatın içinden alınma "Ekonomik sıkıntılar", "İşsizlik" veya "Sınırımızdaki savaş tehlikesi" cevaplarından birini verdinizse yanıldınız. Genelkurmay başkanı Org. Hilmi Özkök'e göre, 'en ciddi tehdit' hâlâ 'irtica'... Önceki akşam Genelkurmay genel sekreterinin verdiği resepsiyona katılan Org. Özkök, Başbakan Abdullah Gül ile Milli Savunma bakanı Vecdi Gönül'ün Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına 'şerh' koymalarının 'irticaya cesaret verdiğini' söyledi.

Dünkü gazeteler, Konya uçağı fâciasıyla birlikte, Org. Özkök'ün bu sözlerini manşetlerine taşıdılar. Biri (Milliyet), "Muhtıra gibi" başlığını uygun görürken, diğeri (Sabah) "Askerden ağır uyarı" kanaatini başlık haline getirdi. Hürriyet ise "Şerh irticayı cesaretlendirdi" demeyi tercih etti. Dünün gazete manşetlerine bakan biri Türkiye'nin esas gündemi konusunda yanlış düşüncelere sapabilir.

'Şerh' diye şikâyet konusu yapılan tasarrufun son YAŞ toplantısında ihraç edilen yedi subayla ilgili karara başbakan ve bakanın, "İhraçlara yargı yolu açık tutulmalıdır" notunu düşmesi olduğunu herhalde anladınız. Bu notla, siyasi sorumlular, tasarrufa karşı çıkmış olmuyorlar; karşı çıksalardı kararı imzalamazlardı. Notun anlamı, asker kişi de olsa bir insanın meslekî kariyerini sona erdiren bir kararın yargıdan da onay alması gerektiğini hatırlatmak... YAŞ'ta alınan ihraç kararlarının sıkı araştırmalara dayandığı söylendiğine göre, siyasilerin uyarısı istikametinde yargı yolu açık tutulsa da sonuç değişmeyebilecek. Böyle bir durumda, uyarıyı, 'irticayı cesaretlendiren' bir girişim olarak görmenin bir anlamı bulunmuyor.

İşin başka bir ilginç yönü daha var: YAŞ'ın iki sivil üyesinin önlerine getirilen ihraç dosyalarına şerh koyarak imzaladıkları haberi toplantıdan üç gün sonra gazetelere yansıdı. Ak Partili siyasiler, iddia edildiği gibi, bu tavırlarıyla tabanlarına mesaj vermeyi amaçlamış olsalardı, haberi medyaya hemen kendileri sızdırırlardı. Haberin gazetelerde yer alış biçimi kaynağının başbakan ve bakan olmadığını düşündürüyor. Eğer durum böyleyse, ortada, 'irticayı cesaretlendirme' amaçlı bir bilgi aktarımı söz konusu yok demektir.

Abdullah Gül'ün, siyasi hayat içinde geçirdiği yıllar boyunca ve henüz iki ayını bulmamış başbakanlığı süresince Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne karşı 'saygılı' bir tavır içinde bulunduğu herkesçe biliniyor. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise, devlette bürokratik sorumluluk taşıdığı dönemlerde askerlerle yakın ilişkiler kurmuş biri; varolan diyalogunu hükümete de taşıması için Milli Savunma'nın başına getirilmesi isabetli bulunmuştu. Her iki siyaset adamı, 'irtica' kavramıyla örtüşecek kişiler olarak tanınmıyorlar. Org. Hilmi Özkök'ün sözlerinin Abdullah Gül ve Vecdi Gönül'ü hedef alması bu bakımdan da pek yerli yerine oturmuyor.

Askerlerin sivillerle ilişkilerinde bugüne kadar dile getirdikleri en önemli şikâyet, 'her konunun konuşma yerinin bulunduğu' ve siyasilerin bazı konuları kamuoyu önüne taşıdıklarıdır... Gerçekten de yerinde bir şikâyet bu ve geçmişten buna dair sayısız örnek verilebilir. Aynı şekilde, YAŞ toplantısı sırasında konulan bir tavrı, asker-sivil buluşmalarına ayrılmış farklı zeminlerin sınırları içinde tutmak, rahatsızlığı esas muhataplarıyla paylaşmak daha doğru olmaz mıydı? 'Şerh' konusunu medya patronlarının dâvetli olduğu bir resepsiyona taşımanın ve gazete manşetlerine tırmandırmanın 'rasyoneli' ne olabilir?

Özellikle de şu sırada.

Türkiye'nin sınırları ABD'nin Irak'a açacağı savaş yüzünden sımsıcak. Washington Türkiye'yi de kendi yanında savaşın içine çekmek için olağanüstü gayret gösteriyor. Hükümet, ihtilâfı barışçı yoldan çözmeye ve ülkeyi en az zararla bu bâdireden çıkarmaya çalışıyor. Askerle siyasi iktidarın en yakın durmaları, yakın değillerse bile yakın oldukları gösterisinde bulunmaları gereken günlerden geçiyoruz. Org. Özkök'ün çıkışı bu bakımdan da sorunlu.

Benim aklım "Neden?" sorusuna cevap bulmakta zorlanıyor, ama Genelkurmay başkanının belki bir bildiği vardır...


10 Ocak 2003
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED