|
|
Empati, beden üzerinden kurgulanacak bir tecrübe midir?
Sabancı Üniversitesi'nin toplumsal duyarlılığı arttırmak için düzenlediği, empati oluşturmaya yönelik etkinlik, gazetelere "en çok fakirler eğlendi" başlığı ile girdi. Etkinlik için öğrenciler; zenginler, orta halliler ve fakirler olmak üzere üç sınıfa ayrılmış ve her sınıfın hayat standartına uygun ortam ve ikram paketi hazırlanmış. Bu etkinliklerden birkaç hafta önce de gazetelerde Almanya'da gençlerin yaşlılara empati besleyebilmeleri için, bedenlerine takılan protezlerle kendilerini yaşlı gibi algılamalarını sağlayacak yöntemlerin uygulandığı yazdı. Kilolarca yük altında, yaşlılık için teçhizatlandırılan genç bedenler, böylece bir yaşlı için karşıdan karşıya geçmenin, oturup kalkmanın hatta uyumanın bile ne kadar zor olduğu hissini "tatmış" oldu. Gençlerin yaşlılık duygusunu protez organlar yoluyla tatmalarından sonra mutlak olarak yaşlılara yardım etmesini ve kendini onların yerine koyarak onların hayatını kolaylaştırıcı tedbirler almasını beklemek ne kadar doğru ve gerçeklere uygun? Birey olmak ve bencil olmak birbirine sıkı bir göbek bağı ile bağlandığı için gençlerden bedenlerinin edindiği bu tecrübeden iyilik adına bir netice beklemek çok zor. Yaşlıların zaten yeterince zor olan hayatlarında onlara destek olmak yerine bu kadar zorluğu ne diye çekiyorlar diye düşünüp, yaşlılığı ötenazi durağında sonlanması gereken bir durum olarak algılayabilir gençlik. İlk bakışta empati oluşturmak üzere bedenin gerçekleştireceği "filan gibi olma" rolü masum bir rol gibi geliyor. Halbuki kendini, kendinden zor durumda olanların yerine koyarak, onların çektiği acılara yakın durmak için bedenin o tecrübeyi bizzat yaşaması gerekmiyor. Üstelik yaşananların bedenden ruha gidebilmesiyle gerçek empati oluşabilir. Bu iki örnekte de yaşananlar bedenin sınırlı hafızasına kaydediliyor. Bedenin hafızası sınırlıdır. En şiddetli darbelerin izi bile birkaç ayda hiç olmamış durumuna ulaşabilir. Oysa yaşananların kaydını tutan ruhtur. Ruhtaki izler asla kaybolmaz. Kendini fakirlerin yerine koyarak "pek eğlenen" üniversite öğrencileri; ya da eklemlerine ve kemiklerine baskı yapsın da kendini yaşlıların yerine koysun diye bedenine kilolarca ağırlıkta protez organlar ilave edilen gençler empati için şart olan ruhsal deneyim basamağına geçemeden kendinin asla başına gelmesini istemediği bir durumu, kendi isteği ile "tat"mış oluyor. Fakirliğin ya da yaşlılığın şöyle bir tadına bakan gençler fakirliği ve yaşlılığı anlamak yerine fakirlik ve yaşlılık üzerinden eğlence üreterek beden üzerinden oluşacak acı tecrübeyi beden üzerinden gerçekleşecek hazza dönüştürmüş oluyor böylece. Yaşlılığın ve fakirliğin şöyle bir "tadına" bakılmış oluyor. Duyarlı bir kalbin yüzü: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Yukarıda okuduğunuz yazıyı gazeteye fakslamadan önce Diyarbakır uçağının düştüğü haberi yansıdı ekranlara. Ulaştırma Bakanı'nın yüzündeki ifade, sesinin titreyen tonu ve bakışlarındaki nem empati için portre görünümündeydi. Çünkü Bakan, profesyonel bir devlet adamı soğukluğunda değil hisseden kalbin acısıyla kameraların karşısındaydı. Her zaman gördüğümüz "her şey kontrolümüz altında" uzaklığından, yanarak can verenlerin her birinin yerinde kendini bulmanın sorumluluğu vardı. Üzülecek incinecek her candan kendini mesul hisseden insanlara ihtiyacımız var. Bu bakımdan Bakan Bey'in medya mensuplarının ısrarına rağmen ola ki yanlış bir isim olur endişesi içinde elindeki listeyi alelacele vermemiş olması çok yerinde bir davranıştı. Yanarak ölenlerin inşaallah şehit makamında olmalarını Cenab-ı Allah'tan niyaz eder, yakınlarına sabr-ı cemil dilerim.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |