T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Başbakan'ın şerhi

Dünkü yazımda "yeni bir anlayış geliştirmek" gerektiğini vurgulamıştım. Muhtemel ki benim yazımı yazdığım sırada Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, Gazi Orduevi'ndeki resepsiyonda medya mensuplarına "Başbakan Gül'ün YAŞ'ta ihraç kararlarına şerh koymasının irticayı cesaretlendirdiğini" söylüyordu. Böylece "yeni anlayış" ümidi güme gidiyordu.

Genelkurmay Başkanı'nın sözleri, beklendiği gibi dünkü gazetelerde manşet oluyordu. Askerin iktidara ilk çıkışı olarak...

Bu yansımayı Sayın Özkök'ün de beklediği tahmin olunabilir. Bir kurmay, bir sözünün-davranışının nerede nasıl patlayacağını bilir, hesap eder çünkü.

Yansıma sanırım şöyle okunabilir:

-Asker sistem içindeki etkin konumunu sürdürüyor. Ak Parti iktidarına karşı teyakkuz durumundadır. Bu partinin bütün dikkatine rağmen "İrtica" konusundaki kaygıları bitmiş değildir. 28 Şubat'ın devam ettiği kanaati hakimdir. Partinin Meclis'teki gücü ne, ve muhatap da kim olursa olsun asker tavrını açıklamakta tereddüt etmez. Genelkurmay Başkanı bir açıklama yaparsa, bu, iktidarı kamuoyu nezdinde zora sokar. Bu, zaten gerçekten iktidar olup olamayacağı tartışılan iktidarın askerle ilişkilerdeki tavrını kısıtlayacak, ayrıca iktidarın geleceğini de 28 Şubat sancısı içine sürükleyecektir.

Şimdi bu yansımanın Türkiye için anlamı üzerinde duralım:

Bu yansıma, Türkiye'nin gerçekten çok ciddi sorunlarla boğuştuğu bir zamanda oluşmuş bulunuyor. Böyle bir zamanda iktidarı zayıflatmanın Türkiye'ye katkısı nedir, bir.

Siyasi iktidar-Asker arasında böyle, yakın zamanda Türkiye'yi çok ciddi sistem sancısı içine sürüklemiş bir konu çerçevesinde, kamuoyu ile paylaşacak bir gerilim olduğu intibaı vermenin Türkiye'ye katkısı nedir, iki.

Türkiye'de hâlâ Asker'in kamuoyu önünde Başbakanı bile muaheze edebilecek konumda olduğu intibaını vermenin ülkeye katkısı nedir, üç.

Bu tavır, YAŞ görüşmelerinde Başbakan'ın (yani sivil siyasi iradenin) herhangi bir konuda şerh koymasının bile ciddi sorunlara yol açtığı intibaı veriyor ki, bunun, YAŞ ortamında nasıl bir müzakere ikliminin mevcut olduğu noktasında ciddi sorular ortaya çıkaracağı açıktır. Ortada gerçekten "Asker YAŞ'a katılan siyasi iradeyi nasıl görüyor?" diye bir soru yok mu? Başbakansınız, bir konuda farklı düşünüyorsunuz ve bu görüşünüzü not ettiremeyeceksiniz? Nasıl bir yapıdır bu?

Tam da bu yapı değil mi, AB zeminlerinde, Türkiye'de asker iradesinin sisteme hakim olduğu iddialarına yol açan hadise? Kopenhag Zirvesi sırasında Avrupa ülkeleri, Türkiye'ye karşı rezervlerini, Tayyip Erdoğan'a kendi durumunu gerekçe göstererek ortaya koydular. Yarın Abdullah Gül gitse Avrupa'ya ona da, Genelkurmay Başkanı'nın demecini gerekçe olarak göstereceklerdir. Acaba bizzat Sayın Genelkurmay Başkanı nasıl cevap verirdi, bu demecin sistem-asker ilişkilerindeki anti demokratik manzarayı yansıttığını söyleyecek olan AB yetkililerine?

"İrticayı cesaretlendirmiştir!"

Ne?

Başbakan'ın "Ordudan ihraç edilecek kişiler için yargı kararının olması lüzumu"na dair şerhi...

Böyle bir konuyu, bunca sakıncalı yansımayı göze alarak kamuoyuna taşımak gerçekten Türkiye için ciddi bir sorundur.

Bir ülkenin Başbakanı "hukukun üstünlüğü" ilkesinden yola çıkarak bir şerh koyacak ve bir Genelkurmay Başkanı, Başbakan'ı kamuoyuna şikayet edecek! Bu Türkiye demokrasisi mi?

Bir Başbakan'ın herhangi bir ortamda, vatandaşının yargılanma hakkını seslendirmesinden daha tabii ne olabilir? Bu, her hukuk devletinin olmazsa olmazı değil midir?

Aslında, biraz öfkesiz düşündüğümüzde, bir Genelkurmay Başkanı için de, yıllarını orduya vermiş bir insanın ihracı için verilecek kararı, yargıya havale etmek daha sağlıklı olmaz mı? Daha sağlıklı, yani daha az tartışılır, daha güven verici... Kimse, "kimseyi ihraç edemezsiniz" demiyor. Elbet, hukuk dışına çıkanlar müeyyidesine katlanacak. Ama bütün medeni dünya, bunun yargılama yoluyla olmasını benimsiyor. Keyfiliğin önlenmesini ancak böyle sağlamış insanoğlu. Hukukun üstünlüğü bu... Cezalandırın ama, önce yargılayarak...

Biz biliyoruz ki, YAŞ'taki ihraç kararları ciddi tartışmalara yol açıyor. YAŞ'ın gerekçeleri ile, ihraç edilen insanların dosyaları arasındaki fark, kamuoyunda kararların doğruluğu noktasında ciddi şüpheler uyandırıyor.

Şu anda Genelkurmay Başkanı'nın "Başbakan'ın şerhi"ne karşı sergilediği tavır da, ciddi tartışmalar doğuracak. Evet, Genelkurmay Başkanı'nı destekleyenler olacak, köşelerden kendi hesapları veya siyasi iktidara buğzları istikametinde askeri "koç başı" olarak kullanmak isteyenler olacak, ama belki ondan da çok, yadırgayanlar olacak... Çok daha sağlıklı yollar varken, TSK'yı böyle tartışmalar içine çekmek doğru mu?

Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, başından beri siyasete mesafeli duruşuyla, inisiyatifi siyasete verişiyle dikkat çekmiş, daha önemlisi takdir toplamıştı. Bu itinanın sürmesi güzel olurdu. Şu gelişmeden Türkiye bir şey kazanmayacak. Bu dönemde, Türkiye'ye kazandırıcı duruşlar sergilemek gerekiyor. Çünkü, kaybettirecek çok olay var.

Olayın tüm tarafları için söylemek isterim: İşi boyun eğme-eğdirme sürecine sokmadan, rövanş duyguları geliştirmeden, bir siyasi sancının ülkeye ağır bedeller ödeteceğini bilerek, ama insan haklarından, hukukun üstünlüğünden de vazgeçmeden, ilişkilerde bir durulma noktasına varmak... Gerekli olan bu sanıyorum. Yeni bir anlayış işte bunun için gerekli.


10 Ocak 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED