T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İnternetten Nynorsk diline...

Anlamsız yeniliklerin yıldönümlerini hatırlıyoruz; pek çoğumuzun hayatına renk katan, güzelliklerini anlamlandıran bir icadın yıldönümü ise kimseler farkına varmadan geçti gitti: İnternet... 20 yıl önce, 1 Ocak 1983 tarihinde, bilgisayar câmiası, NCP protokolünden TCP/IP protokolüne geçmeyi
kabul etti. O kabulün getirdiği kolaylık sayesinde, internet, günlük hayatın bir parçası bugün...

Bilgisayar teknolojisiyle uğraşanların 'yeniliklere en açık' insanlar olduğunu sanırsınız, değil mi? Hayır. Eskiden yeniye geçiş hiç de kolay olmadı. Bir çok 'uzman' "Değişik protokollerde kalabiliriz" görüşünü savundu, bazısı "Eldeki yeterli" diyebildi. Oysa, bugünden geriye doğru baktığımızda 'devrim' niteliğinde olduğunu görebildiğimiz 'değişim' öncesinde, o günlerin interneti ARPANET üzerinden iletişim kuran bilgisayar sayısı binin altındaydı... Bugün, yalnızca Türkiye'de, milyonlarca internet kullanıcısı var. Bunun anlamı, dünya çapında milyarlarca bilgisayarın birbiriyle bağlantılı olması demek...

Bu yazıyı evdeki bilgisayarda yazıyorum. Çocuklarla ortak kullandığım bilgisayar bu. Geçenlerde, yazı yazarken, ekranın sağ alt ucunda yeni bir logo belirdiğini fark ettim. Bizim Ahmet, "Merak etme baba" dedi, "Uzaktaki birileri müzik albümümden yararlanıyor olmalı..." Ahmet 'imesh' adlı bir servisle irtibatlıymış; herkes herkese mp3 müzik dosyalarından yararlanma imkânı sağlıyormuş... Türkiye'den, isteyen, ABD'deki bir müzikseverin bilgisayarına girip 'My downloads' dosyası altında tuttuğu -diyelim Elvis Presley'e ait- parçaları kopyalayabildiği gibi, Norveç'ten biri de, isterse, bizim bilgisardaki Ahmet Kaya şarkılarını alabiliyor...

Dünyanın her tarafıyla internet üzerinden yazışıp okuma serüvenine katılabiliyoruz.

Bundan on gün kadar önce, Osman Hakkadoğru adlı Bursa'da bilgisayarcılık yapan çok genç bir okur, "Neden kendinize ait bir siteniz yok?" sorusuyla Fehmi Koru'nun karşısına çıktı. "Karşısına çıktı" deyişim sözün gelişi. 20 yıl önce bugünlerde emeklemeye başlayan internet üzerinden bir e-posta göndererek sorusunu yöneltti Osman... O vesileyle, Fehmi Koru adının bütün versiyonlarının birileri tarafından tescil ettirildiği için kullanılamayacağı ortaya çıktı. En son baktığımda, Osman, 'www.fkoru.com' sitesine, "Sitemiz 4 Ocak 2003 tarihinde açılacak" duyurusunu yerleştirmişti.

Bakalım, Osman, 'Kulis' yazılarını da koyacak mı o siteye?

Önce bilgisayarlar girdi günlük hayatımıza, sonra internet... Bugün çok farklı bir dünyada yaşadığımızı fark edemeyenler bu iki muazzam icattan kendi günlük hayatlarında yararlanamayanlar... Ne kadar zor bir hayat onlarınki?..

Önceki akşam, geçmişte siyasetle yakından ilgilendiğini bildiğim saygın bir bilim adamı İstanbul'dan arayarak bir ricasını iletti. Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan'ın Washington'daki CSIS düşünce kuruluşunda yaptığı konuşma metninin peşindeymiş; sağa-sola sormuş, söz verildiği halde arkası gelmemiş... Ertesi sabah, CSIS sitesinden indirdiğim konuşmanın ingilizcesi ve bir dostumun e-posta ile yolladığı Türkçe metni, "Ben maalesef bilgisayar kullanamıyorum" diyen yaşlı profesöre kurye servisiyle gönderdim. Bilgisayar kullanıyor olsa, e-posta adresi bulunsa, birkaç saniye sonra okuyabileceği metin, ancak bir gün sonra geçebildi eline...

Türkiye'de interneti ilk kullananlardanım. TÜBİTAK sınırlı deneme kullanımını abonelere açtığında ilk yazılanlardan biriyim. 'www' adresinin bilinmediği o günlerde, ODTÜ üzerinden dünyanın değişik ülkelerindeki adreslere ulaşır, sunulan bilgilerden yararlanmaya çalışırdık. Belki buraya da yazmışımdır; bir çok kişiye, daha o emekleme dönemlerinde, "İnternet öncesi ne yapardık biz?" diye sorduğumu hatırlıyorum. Oysa, bugün, dünyanın dört bir tarafındaki milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlıyor internet ve her alanda duvarları yıkıyor... Gizliliğin yerini şeffaflık alıyorsa, insanlar olan-bitenden daha çabuk haberdar olabiliyorsa, bunun en önemli sebebi, internet...

Dünyada duvarlar yıkılırken bazılarının bundan hiç memnun olmaması doğal. Ancak, isteseler de istemeseler de, kişiler, kurumlar, rejimler, kendilerini 'internetli dünya' şartlarına uyarlamak zorundalar... Bilginin daha kolay dolaştığı, afra tafranın daha az olması gereken, daha şeffaf bir dünya bu... O dünyada anlamsız yasaklar daha az söküyor...

Bilgisayar dünyasının 'internetin 20. yıldönümü' hazırlıklarını yürüttüğü sırada, BBC, önemsiz görünen bir haberi izleyicilerine duyurdu: Microsoft firması, 'windows' programını, 'Nynorsk' adlı bir dile de çevirmeyi kabul etmiş... Böylece Türkçe dahil 30 dilde farklı versiyonları bulunan 'windows' programını 'Nynorsk' bilenler de kendi dillerinde kullanabilecekler...

Biliyorum, "Nynorsk dili de ne?" sorusuna cevap arıyorsunuz. Dünyada konuşulan bin kadar dilden biriymiş Nynorsk ve Norveç'in ikinci resmi diliymiş... Norveçcenin Danimarkaca'nın etkisi altına düşmesine tepki olarak 1800'lerde oluşturulmuş... Okullarda öğretilmesi zorunlu tutuluyor, bazı devlet dairelerinde yazışmalar bu dille yapılıyormuş... Norveç'te, 'Nynorsk' konuşan 400 bin kadar insan varmış...

Bilgisayar ne kadar 'demokrat' görüyorsunuz...


5 Ocak 2003
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED