|
|
Hocam UEFA kriterlerinin ilgili olanlara bir tanımını yapar mısınız. Nedir bu kriterler? YANIT; Avrupa futbolunun kalitesini daha sağlam ve daha geniş temellere dayandırarak geliştirmek ve bu gelişimi belirli bir standarda ulaştırmak amacıyla UEFA tarafından 2000 yılında başlatılmış bir projedir. SORU; Bunu biraz daha açabilir miyiz? YANIT; Salihciğim ayrıntılara girersek sayfalar yetmez. Ama biraz daha genişletelim. Geçerli tanımı da şöyle; Futbol oyununu oluşturan temel faktörlerin kalite standartlarının geliştirilmesi ve bu gelişimin hem kalite, hem de standartlaştırma olarak belgelenmesidir. Ayrıca önemli bir noktayı vurgulamalıyım. Biz 1999 yılı temmuz ayında kulüplerimize kendi ulusal kriterlerimizi belirleyerek UEFA'dan 1 yıl önce hareket ettiğimizi söyleyebilirim. SORU; Peki hocam, kulüplerimizden Avrupa standartları için ne isteniyor? YANIT; Anlaşılan sen herşeyi öğrenmek istiyorsun. Bunu da 5 maddede toplayalım:
Sportif kriterler
Alt yapı kriterleri
Personel ve idari kriterler
Hukuki kriterler
Mali kriterler UEFA bunları da derecelere göre A-B-C-D diye dağıtmış tablo şöyle; toplam 105 kriter. Bunları kitapçık haline getirip kulüplerimize dağıtacağız. SORU; Ben de isterim hocam. YANIT; Öğrenmek isteğine göre sana da bir tane vermek şart oldu artık. Önce şu A- kriterini bir açalım. Çünkü zorunlu koşulları içeriyor. Bu koşulları yerine getiremeyenler UEFA Kulüp karşılaşmalarından birine katılamaz. Örneğin stadyum-Aydınlatma-seyirci alanları (Park yeri)- İlk yardım alanları- Tahliye planı- Kontrol odası- Kapasite- Ayrı koltuklar gibi.. SORU; Gündüz hocam, bugün benden kolay kolay kurtulamazsınız. Bombardıman devam ediyor. Her halde bunu da sizden iyi kimse bilemez, SORU; Hocam bir nefes alalım, yoruldum. YANIT; Daha dur bakalım yeni başladık. (Sekreterine sesleniyor, Filiz kızım bize iki kahve söylermisin.. Salih beye biraz kondisyon verelim..) SORU; Sağolun hocam. Kahveler gelene kadar devam edelim istersen. Biraz da UEFA kriterlerine göre teknik adam adaylarına ne öğretiliyor? YANIT; Futbol her yıl değişen ve gelişen bir oyun. 15 günlük kurslar vardı eskiden. Fizyoloji, anatomi, diksiyon, oyun kuralları, yönetim bilgisi, takım sevk ve idaresi, spor psikolojisi, antrenör-medya ilişkisi öğretiliyor. Bak bu konuda Liverpool Teknik Direktörü Höller teknik adam medya ilişkisi konusunda ne demiş, "Ben basını takip etmem. Böylece sağlığımı koruyorum." Ama adam buna rağmen stresten kalp ameliyatı oldu. Teknik adamların üzerinde sadece medya değil, yönetici ve taraftar baskısı da var. Bunu aşmak kolay değil. SORU; Bu öğretiler teknik adam-futbolcu ilişkisini de geliştiriyor mu? YANIT; Evet artık bir birliktelik var. Aynı amaç var. Daha da önemlisi müşterek hareket etme zorunluluğu var. Antrenör-lerin futbolcu ile iletişiminde menajer sorunları oluyor. Sonra yedek oyuncularla sorunlar olabiliyor. Uygulamada 10'larca sorun çıkıyor. Ama tüm bunlara rağmen bir başarı timi oluşturmak zorundalar. Yapılacak tek olumlu yol seçimi açık ve dürüst olmaktır. En tehlikeli yol ise başaramama korkusudur. SORU; Teknik adam-yönetim ilişkisi nasıl oluyor? YANIT; Bir numaralı yol statüye, iki numaralı yol ise sözleşmeye saygılı olmak, bir sınır belirlemek ve çizgiyi aşmamaktır. Kulübün patronu başkan, takımın patronu teknik direktördür. Bu aşamada antrenör sağlam bir karaktere sahip olduğunu göstermelidir. Bunu da İngiliz teknik adam Roy Hudson söylemiş. SORU; Hocam şimdi gelelim bizimle ilgili konuya. Yani teknik adam_medya ilişkisine. YANIT; Ooo! Tehlikeli bir soru. Ama çaresiz bir örnek vererek buna da bir yanıt bulacağız. Bir yanda tiraj kaygısı olan basın, ayrıca diğer basın kuruluşları ile de yarış halinde. Diğer yanda teknik adam. Houller meslekdaşlarına diyor ki, "Gazete okumayın. Her şeyi değerlendirmeye almayın. Okursanız, sadece sizi etkileyecek bölümleri alın. Maçı kazanmış dahi olsanız, eleştiriden payınızı almalısınız." Yani, medyayı yok sayamazsınız. Toplumu büyük futbol sektörünün içine iten, futbol sahalarına çeken, ilgi alanını genişleten medyadır. Bu yüzden politik bir yaklaşım içinde olunmalıdır. Futbolcunun her suçu medyaya malzeme olarak verilmemelidir. Futbolcu suç işlerken yakalanırsa (Benim haberim vardı) şeklinde beyaz bir yalan söylenebilir. Hesaplaşma sonra yapılır. SORU; Hocam anlattıklarınızdan bir kitap olur. Bu kadar şeyi nereye sığdıracağız. YANIT; Ben onu bilmem, sen kaşındın.
Türk Futbolu Avrupa'nın neresinde?
2002 Dünya Şampiyonasına 15 Avrupa takımı katıldı. Şampiyona öncesi FİFA sıralaması ve finallerdeki sonuçlar değerlendirmeye alınınca şöyle bir tablo çıktı ortaya. 1- Üst sıra, finallerde iyi sonuç alan ülkeler; ALMANYA-İSPANYA-İNGİLTERE 2- Üst sıra, finallerde kötü sonuç alan ülkeler; FRANSA-PORTEKİZ-İTALYA 3- Orta sıra, finallerde iyi sonuç; TÜRKİYE 4- Orta sıra, finallerde orta sonuç; BELÇİKA, İRLANDA, İSVEÇ, DANİMARKA 5- Orta sıra, finallerde kötü sonuç; HIRVATİSTAN, RUSYA, POLONYA, SLOVENYA Şimdi bu tabloda da görüleceği gibi FİFA sıralamasında orta sonuç alan Türk Futbolu şampiyona sonrası standardını ortaya koymuştur. Yani Avrupa'da üst sıraya yükselmiştir. SORU; Hocam göğsümüz kabarıyor. Sanki ağzınızdan bal damlıyor. (gülüşmeler..) YANIT; Ben bildiklerimi aktarmaktan bıkmam sen keyfine bak. Sordukça beni de havaya soktun, sor bakalım. Gündüz Tekin ONAY kimdir 1942 doğumlu, 26 yaşında antrenörlüğe başladı. İzmir Karşıyaka, DÇ Karabükspor, Ankara Şekerspor formalarını giydi. 27 yaşında Genç Milli Takım Teknik Direktörü, A Milli Takım yardımcı antrenörlüğü yaptı. 19 yıl aralıksız Türkiye 1.Liginde toplam 26 sezon liglerde Adanaspor, Zonguldakspor, Beşiktaş, Bursaspor, Ankaragücü, Gençlerbirliği ve Kayserispor, 2. Ligte Konyaspor ve Denizlispor takımlarında teknik direktörlük yaptı. Futbol Federasyonu Başkanlığı Teknik Başdanışmanlığının yanısıra halen 3 sezondur Genç Milli Takımlar teknik sorumluluğu görevini sürdürüyor. 13 uluslararası kurs ve seminerlerde katılımcı ve konuşmacı olarak görev yaptı. 1969 yılından bu yana Türkiye'deki tüm seminerlere katılarak kırılması güç bir rekora da imza attı. Evli 1 kız ve 1 erkek çocuk sahibi. Türkiye'de atılım özerk futbolla başladı SORU; Bu başarıda iyi bir jenerasyon mu yakaladık, yoksa futbolcumuzun profesyonellik anlayışı mı değişti? YANIT; Haa! bak bu iyi soru işte. Artık Türkiye'de futbolcu vizyonu değişti. Bu günün üst düzey futbolcusu, zengin, talep eden, özgür, zeki, fiziksel olarak güçlü, çevresel ilişkileri ölçülü (medya-taraftar) ve oto-kontrol sistemi içinde donanımlı. Kısacası, Türk futbolcusu profesyonelliği geçmişin ilersinde algılıyor. Ancak, Türkiye'de kulüp bazında profesyonel oyuncu sayısının fazlalığı, tam yapıda profesyonel futbolcu portresini ortaya çıkarmıyor. Yönetici ve seyirci baskısı, zamanında alınmayan paralar, saha içi davranışlarının kontrol altına alınmaması, futbolcu temsilcileri, oyunun önemli bir parçası olan oyuncuları sağlıklı karar verme açısından zorlayan nedenler. SORU; Sayın hocam biraz da sizin çalışmalarınıza bakalım. Türk futbolunun gelişimi için neler yapılıyor? YANIT; Eğitimcilik zor zenaat Salihciğim. Türk futbolunun gelişimi 1992 de özerkliğin başlangıcı ile, kısacası miladi yıl 10 sene önce start aldı. Bu süre içinde 80-90 reform paketi açıldı. Şenes Erzik başlattı, Haluk Ulusoy bıkmadan usanmadan reformları büyütüp geliştiriyor. Türk futbolunun merkezi yönetim yerine, yerinde yönetim esprisi ile 12 bölge açıldı. Avrupa bürosu hizmete sokuldu. Eğitimin çerçevesi değişti. Lig statüleri değişti, gelişti. Holiga-nizme karşı kampanya başlatıldı. Kulüplere tesis yardımı yapıldı.(yaklaşık 46 kulüp)
|
|