|
|
"Oğlan bizim, kız bizim"
"Ne zaman sistem tıkansa başkanlık modeli gündeme geliyor. Tıkanıklık aşılır aşılmaz bu tartışma orada bırakılıyor." aynen böyle diyor, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu. Burhan hoca 30 yıldır başkanlık sistemi üzerine çalışan bir ilim adamı. Geçmişte Turgut Özal'a ve Süleyman Demirel'e de başkanlık sistemi konusunda önemli bilgiler verdi. Ben de yıllardır fikir bazında başkanlık sistemini savundum durdum. Meclis'e girdikten sonra da başkanlık sistemini gündeme getirmeyi düşünüyordum. Girdiğim günden beri hemen her hafta hem grupta hem de genel kurulda söz istiyorum. Şu ana kadar sadece grupta bir kez konuşma fırsatı bulabildim. Çok kalabalığız, sıra gelmiyor. Dolayısıyla başkanlık modelini henüz Meclis'te gündeme getiremedik. Ama sağolsun Burhan Hoca medyada da olsa konuyu gündemimize soktu. Evet, ülkede yönetimde istikrar için en kestirme ve en pratik yol başkanlık sistemine geçmektir. Her ne kadar şu anda AK Parti'nin güçlü bir Meclis desteğiyle istikrarlı bir hükümeti varsa da kuvvetler ayrılığı ilkesi işlemediği için hükümet de Meclis de töhmet altında kalabiliyor. Hükümet koalisyon hükümeti olunca, sürekli Meclis'in gensoru tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu korku ile ürkerek hareket eder. Hükümet AK Parti iktidarında olduğu gibi tek parti hükümeti olunca bu kez gensoru tehdidi ortadan kalkıyor ve Meclis hükümetin isteği doğrultusunda hareket eder hale geliyor. Nasıl gelmesin ki, Burhan Hoca'nın dediği gibi, "Oğlan bizim kız bizim. Çıkardığımız yasaların yüzde 90'ı hükümetten gelen yasa tasarıları." Evet demokrasinin işlemesi için gerekli olan kuvvetler ayrılığı ilkesi bizdeki parlamenter sistemde işlemiyor. Yasama, yürütmeyle, yürütme yargı ile iç içe. Her biri diğerine mahkum. Dolayısıyla ne yasama ne yargı ne de yürütme bağımsız. Yasama organı olan Meclis, tüm siyasi kaygıları kenara bırakarak sadece yasama ile meşgul olmalı, hükümeti ne gensoru ile ne de güvenoyu ile tehdit etmeli. Hükümet de halktan aldığı yetki ile 4 ya da 5 sene sadece yürütme ile meşgul olmalı, ne Meclis'in güvenoyuna ihtiyaç duymalı ne de gensorusuna muhatap olmalı. Süresi içinde hizmete çalışmalı. Çözüm, başbakanlığın ve cumhurbaşkanlığının kaldırılması ve yürütmenin başkan tarafından deruhte edilmesindedir. Siyasi partiler başkan adaylarını belirler, millet seçimde sadece başkanı seçer, seçilen başkan hükümetini kurar ve süresi içinde ülkeyi idare eder. Bakanlar kurulunu Mclis dışından oluşturur, bakan yaptığı Meclis üyesinin milletvekilliği düşer. Güvenoyu ihtiyacı, gensoru korkusu olmaz. Meclis yasamayla uğraşır milletvekilleri de böylece iş takibinden kurtulur yasa yapmakla meşgul olurlar. Seçelim bir başkan, verelim yürütme yetkisini, ülkeyi süresinin sonuna kadar idare etsin. Millet beğenirse tekrar seçer, beğenmezse başkasını seçer. Böylece yönetimde istikrar kendiliğinden sağlanmış olur. Başbakanlık-cumhurbaşkanlığı iki başlılığı ortadan kalkar, yürütme yasama ve yargının bağımsızlığı sağlanmış ve kuvvetler ayrılığı gerçekleşmiş olur. Evet köklü bir Anayasa değişikliği yapılmalı ve başkanlık sistemine geçmeliyiz. Bu geçiş de Meclis'teki oylamayla değil halkın katılacağı referandum ile gerçekleşmelidir. Yönetimde istikrar istiyorsak, kuvvetler ayrılığı istiyorsak çözüm başkanlık sistemindedir. Şimdi yine bazı işgüzar okurlar "siz artık talep ve şikayet değil icra mevkiindesiniz yapın!" diye bana e.mail geçecekler! Gazeteciyiz, kamuoyu oluşturmak için yazacağız. Milletvekiliyiz, gerekeni yapmaya çalışacağız.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |