|
|
Tebrikler, tebrikler...
Hafta sonu Aydın Doğan'ın memleketine kazandırdığı tesislerin açılış törenlerine çağrılıydım; çok da istediğim halde Kelkit'e gidemedim. Gitmek istememin birden fazla sebebi var: Ülkemizin en büyük işadamlarından birinin köklerinden kopmadığını eserleriyle göstermesi tebrike şâyan bir durum; maaşını ödemediği birinden gelen tebriğin Aydın Bey'i mutlu edeceğini düşündüm... Bir de, son yazısıyla ilgili hislerimi Kelkit'e gideceğini tahmin ettiğim Ertuğrul Özkök'e bildirecektim. Olmadı. Ertuğrul Özkök, sevelim sevmeyelim, ülkemizin en çok satan gazetesinin yönetmeni etkili bir gazeteci. Yazdıkları yanında gazetesine koyduğu haberler de gündem belirlemede veya gündem saptırmada merkezî rol oynuyor. Bu bakımdan onun çizgisi hepimizin ilgisini hak ediyor. Çevremde, "O adamı niçin okuyorsun?" diyenler her geçen gün çoğalsa da, benim okumayı görev bildiğim yazarlardan biri o... Geçen gün bir yönüyle garip bir yazı yazdı Hürriyet yönetmeni. Garipliği, benim dikkatimden kaçmış bir tipolojiden söz etmesi yüzünden. Her gazeteyi, ya da tâkip ettiğim gazetelerdeki her yazarı okuduğum iddiasında değilim, ama kendilerinden '28 Şubat rövanşisti' diye yakınılmayı hak eden tiplerden haberdar olmadığıma şaşırdım doğrusu. Benim okuduğum yazarlar, geçmişte 28 Şubat'a muhalefet edenleri de, bir 'rövanş' havasında değiller; çoğu 28 Şubat'ı mümkün olduğunca geride bırakma gayretinde. O dönemde önemli rol oynayanların adlarını yazdığımız defteri bir kenara koyduk... Varlıklarından haberdar olmadığım tipten söz ettiği yazısını şöyle bağlıyor Özkök: "Bugüne gelince... / Türkiye bugün tarihinin en önemli hedeflerinden birine doğru ilerlemektedir. / Bu hedef, ne sağ ve sol faşist darbelere, ne askeri müdahalelere, ne de dinci ideolojilere iktidar izni veren bir hedeftir. / Bu hedef, toplumun ezici çoğunluktaki makul insanlarını gerçek iktidar yapan hedeftir. / Bundan bir süre önce, önümüzdeki 12 ayın Türkiye açısından hayati derecede önemli olduğunu yazmıştım. / (..) Bu çizgide artık herkesin, kendi menfaatini değil, Türkiye'nin geleceğini düşünmesi gerekiyor. // (..) Biraz daha sabır. / Süfli provokasyonlara, ilkel rövanşist kışkırtmalara gelmeden yürüyeceğimiz çok az mesafe kaldı." Hürriyet yöneticisinin ülkenin hassas bir dönemden geçtiğinin farkında olması önemli. Bir süre önce, Hürriyet'te, kendisinin, hatta gazetenin patronunun değiştiremeyeceği 'kırmızı çizgiler' olduğunu yazmıştı Ertuğrul Özkök; şu sıralarda gazetesinde okuduğumuz yukarıdaki yazıda farkında olduğunu belli ettiği hassasiyetlere uymayan talihsiz haberleri o fasileden mi kabul etmeliyiz? YÖK başkanı Kemal Gürüz'ün Hürriyet'i ziyaretiyle ilgili haber sözgelimi... YÖK başkanının özellikle şu sırada Hürriyet'te ne işi var demeyin... Kırmızı çizgilerin adamı Kemal Bey ziyaretlerini böyle dönemlere saklayacaktır elbette... Ziyaret sırasında alınan notlar Hürriyet'te kendisine etraflıca yer buldu. En ilgi çekici olanı, (eski) bir üniversite öğretim üyesine yönelik iddialardı. Öğretim üyesinin adını da vererek, "İşten attık" diyordu Kemal Gürüz. Kabahat, "Ortadoğu'da İslâmî Hareketler" başlığıyla kitaplaşan doktora tezinde Humeyni fotoğrafının bulunması... Kitap, İran'da olanları anlatırken, "Aydınlar mollalarla birlikte çalıştılar, sonra mollalar aydınları öldürdü" diye yazıyormuş... YÖK başkanı, "Aslında yanlış yaptık, tezi kabul eden jüriyi de açığa almalıydık" demiş... Bir şeyi daha: "Gözümle görmedim, ama şu an bu kız Sayın Başbakanın partideki özel asistanı... Türbanlı olduğu için bu kıyafetle Başbakanlık'a gelemiyor." Hürriyet'te çıkan ve hemen her satırı 'yalan' olan bu haberle ilgili olarak, Dr. Alev Erkilet Başer, Kemal Gürüz aleyhine tazminat dâvâsı açtı. Peki Hürriyet, yayın kurulu önünde söylendiği anlaşılan bu sözleri, gazete sayfalarına taşımadan önce 'doğruluk testi'ne tâbi tutma ihtiyacı neden duymadı? Engizisyon zihniyetini tasvip edercesine, "Attık, sattık" türünden yakışıksız ifadeler akademisyen kökenli Ertuğrul Özkök'ü hiç mi rahatsız etmedi? YÖK başkanı adını verdiğine göre, Dr. Alev Erkilet Başer'in cevabını da haberde kullanmak üzere bir muhabirini niçin görevlendirmedi? AB üyesi bir ülkede 'kişilik haklarına umursamaz' davranan bir gazete yöneticisi bulunabilir mi? Bu sorum üzerinde düşünsün Ertuğrul Özkök... İkinci garip haber, Birleşmiş Milletler'in açılış toplantısına katılmak üzere New York'a giden dışişleri bakanı Abdullah Gül'le ilgiliydi. Güya Gül uçakta şunları söylemiş: "TÜSİAD'ın açıklamaları bana göre de hiç doğru bir açıklama değil. Bu açıklamaların arkasında Türkiye dışındaki bazı güçlerin olduğunu düşünüyorum. Kim bunlar derseniz, bırakın onları da biz bilelim." Kaç yıllık politikacı Abdullah Gül, yazılacağını bile bile (bilmese dahi) böyle bir söz eder mi? Sonra, ona atfedilen cümledeki düşünce de yanlış; dışişleri bakanı o tür bir mantık hatası yapacak insan mı? Bu haber, bir gazetede daha çıksa da, doğru olamaz. Ertuğrul Özkök, o sözlerin Abdullah Gül'ün ağzından çıktığına inanıyor. Kendisine, "Söyledi" denilmiş. "Peki, rakip gazetenin muhabiri de oradaymış, o neden yazmadı?" sorusunu da sormuş, "O her şey olup bittikten sonra geldi" cevabını vermişler... En son babalar duyar ya, yayın yönetmeninin ilk duyması gerekeni burada kulağına fısıldayacağım: "O bilgiler, tıpkı Kemal Gürüz'ün verdikleri gibi, bütünüyle yanlış..." Bir kere, Sabah'ın muhabiri Aslı Aydıntaşbaş sonradan gelmemiş konuşma yapılan yere; en başından 'yazılmamak kaydıyla' ilân edilen sohbet sırasında bakanın yanı başında oturan oymuş... Bakan, hiçbir şekilde "O sözlerin ardında AB var" anlamına gelecek bir imada bulunmamış... Yani, TÜSİAD'ın yeni bir açıklama yapmasına sebep olan haber bütünüyle gerçek dışıymış... Bu yazdıklarımı Abdullah Gül'e doğrulatmasına gerek yok Özkök'ün, Sabah muhabirine sorsa gerçeği öğrenecektir... Hürriyet yönetmeni, yeni 28 Şubat'lara kapı aralayıp ülkenin gittiği istikameti şaşırtmak istemiyorsa, gazetesinde kullanılan haberlerin gerçekleri yansıttığı konusunda daha titiz davranmalı. 28 Şubat günlerinde, o süreci zorlayanların, en fazla kullanmak istedikleri gazetenin Hürriyet olduğu andıçlara geçmişti çünkü. Törene katılamadım, ama adını taşıyan tesislerle ilgili tebriklerimi buradan Aydın Bey'e iletiyorum. Tıpkı, katılsaydım Ertuğrul Özkök'e söylemeyi düşündüklerimi yazdığım gibi...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |