|
|
'Veto' meselesi ciddiyet kazanıyor gibi
Okuyanlar hatırlayacaktır; geçen haftanın son iki yazısını AKP Grup Başkanvekili Haluk İpek ve eski Adalet bakanlarından Oltan Sungurlu'nun "2B"lere ilişkin Anayasa değişikliği konusundaki yorum ve iddialarına ayırmıştım. İddialar açıktı: Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışına ilişkin Anayasa değişikliği, Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edildiğinden, Cumhurbaşkanı tarafından Meclis'e geri gönderilemez (buna kısaca "veto" deniyor) nitelikteydi. Cumhurbaşkanı önüne gelen kanunu 15 gün içinde halkoyuna sunmadığına göre artık olan olmuştu... Yani geriye tek yol olarak yasanın Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmesi kalmıştı. Okuyanlar hatırlayacaktır; doğrudan Anayasa'nın 175. maddesini ilgilendiren bu yorum ve iddialara ben de katılmıştım. Söz konusu maddenin (3. değil) 5. fıkrasını önünüze açınca açıkca görülüyordu ki, Resmi Gazete'den başka yol kalmamıştır... Yeni Şafak'ın bir haberine dayanarak yayınladığım bu iki yazıdan hemen sonra (yani haftabaşı) tartışma Tercüman'ın (Ilıcaklar) manşetindeydi: "Sezer'in 2B'yi veto hakkı yok / Bu şok iddiayı Çankaya'nın veto yetkisini sınırlayan Anayasa değişikliğinin mimarı Oltan Sungurlu öne sürdü". (Görüyorsunuz; diğer gazetelerin henüz el atmadığı bu "şok iddia", konuyu ciddiye alan Tercüman'da bile bir haftaya yakın bir gecikmeyle gündemde!) Tercüman'ın söz konusu haberinde yeni bir şey yoktu. Haluk İpek ve Oltan Sungurlu, geçen haftanın Yeni Şafak'ında yer alan yorum ve iddialarını tekrarlıyorlardı. Tercüman'ın konuya tek katkısı, birkaç siyasetçi ve bir Anayasa Hukuku profesöründen yorum almakla sınırlıydı. Dolayısıyla, İpek ve Sungurlu'nun görüşlerine bugün tekrar yer vermeyeceğim. Ama sözünü ettiğim yorumlara kısaca göz atabiliriz: Anayasa Hukuku profesörü Süheyl Batum'un açıklaması İpek ve Sungurlu'ya hak veren nitelikte olmamasına rağmen, daha ilk cümlesinden itibaren (eğer gazete doğru yansıtılyorsa) ciddi bir "tereddütü" de yansıtıyor: "Sayın Haluk İpek'in söylediği doğru değil gibi." Dediğim gibi, eğer gazete Batum'un açıklamasını doğru yansıtıyorsa, bu durumda bizim de şöyle düşünmemiz tamamen meşru: "Sayın Haluk İpek'in söylediği sanki doğru gibi."(!) Yani (eğer gazete doğru yansıtıyorsa) Batum'un iddiayı doğru bulmamasına rağmen, külliyen reddetmediği de anlaşılıyor... Neyse... Batum'un açıklaması şöyle devam ediyor: "Oradaki (175. madde) hüküm, 'Aynen kabul edersen, 3'te iki geçmişse, artık halkoyuna sunabilirsin' biçimindedir. Referandumun bile olmadığı kanunlarda, eğer kanunu Meclis bir kez değiştirmişse nasıl geri gönderebiliyorsa, Anayasa değişikliklerinde haydi haydi bu var. O halde ne oldu, bu 2B kabul edildi, Cumhurbaşkanı bunu geri çevirdi. Meclis değiştirmemiş olsaydı, Cumhurbaşkanı'nın geri gönderme yolu tıkanırdı. Bu durumda Anayasa suçu işlenmiş değil." Biliyorum, alıntı biraz uzun kaçtı ama Batum'un yorumunu öğrenebilmek için buna mecburduk. Ancak bana göre, Batum gibi ciddi bir Anayasa hukukçusundan dinlediğimiz bu açıklamada doğru gitmeyen bir şeyler var sanki.. Bir kere, Batum'un söz ettiği "Aynen kabul edersen, 3'te iki ile geçmişse, artık halkoyuna sunabilirsin" benzeri hüküm, Anayasa'nın "Anayasanın Değiştirilmesi"ni düzenleyen 175. maddesinde değil, "Yasaların Yayınlanması ve Onanması" başlıklı 89. maddesinde yer almaktadır. Üstelik bu 89. maddenin son fıkrası açıkca "Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümler saklıdır" demektedir ki, bu fıkra da (Sungurlu'nun da belirttiği gibi) "Özel hüküm varken, genel hükümlere göre davranılmaz" ilkesinden hareketle anlaşılmak zarundadır. Ayrıca, Batum'un "(Cumhurbaşkanı) Referandumun bile olmadığı kanunlarda, eğer kanunu Meclis bir kez değiştirmişse nasıl geri gönderebiliyorsa, Anayasa değişikliklerinde haydi haydi bu var" şeklindeki açıklaması da problemli değil mi? Bu "haydi haydi"lik nerede ve nasıl temellenmektedir? Zaten biliyoruz ki bu "haydi haydi"lik, 24 ve 62 Anayasaları'ndan farklı olarak 82 Anayasası ile getirilen ve "tabii" olmaktan çok uzak bir hükümdü. 24 ve 61 Anayasaları Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e geri gönderemeyeceği kanunlar arasında "Bütçe kanunları ve Anayasa değişiklikleri"ni sayarken, 82 Anayasası ikinci sınıfa giren kanunları, yani Anayasa değişikliklerini de Köşk'ün denetimine sokmaya çalışmıştı. Sonra şu da var: Batum'a göre, "2B kabul edildi, Cumhurbaşkanı bunu geri çevirdi. Meclis değiştirmemiş olsaydı, Cumhurbaşkanı'nın geri gönderme yolu tıkanırdı. Bu durumda Anayasa suçu işlenmiş değil." İyi güzel ama 175. maddenin 5. fıkrasını ne yapacağız? Fıkra "Doğrudan veya Cumhurbaşkanı'nın iadesi üzerine...." diye başlamıyor mu? (Konuyla ilgili son yazıda söylediğim gibi, aslında, 175. maddenin 3. ve 5. fıkraları arasındaki ilişki de epeyce tuhaf bir ilişki doğrusu...) Demek ki, "2B"nin Cumhurbaşkanı'nın önüne gelen ikinci versiyonunu, Köşk'e Meclis'ten "Doğrudan" gelen bir Anayasa değişikliğine ilişkin kanun olarak pekâla anlayabiliriz. Dikkat ettim, görüşüne başvurulan Hikmet Sami Türk ve Mustafa Kamalak da, tıpkı Batum gibi, Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e geri gönderdiği "2B" ile ilgili kanunla "oynandığı" için, sürecin tekrar başa sarması gerektiğini iddia ediyorlar. Dolayısıyla aynı soru onlar için de geçerli: 175. maddenin beşinci fıkrasını nasıl yorumlayacağız? Son olarak, Ahmet İyimaya'nın görüşünü de kısaca aktaralım: İyimaya (TBMM Anayasa Komisyonu eski Başkanı), 175. madde hakkında "2B"den bağımsız olarak konuşmayı tercih etmiş. "Anayasa'nın 175. maddesi, cümle cümle ayrılarak değil, madde bütünlüğü içerisinde değerlendirilir. Madde bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Cumhurbaşkanı, geri gönderdiği, ancak Parlamento'nun değiştirerek kabul ettiği metni, yeniden geri gönderebilir" diyor. İyimaya'nın bu doğrultuda sarfettiği birkaç cümle daha var. Ama bana sorarsanız, "teorik" olarak haklı bulunabilecek bu görüşten de, 175. maddenin beşinci fıkrasına ilişkin farklı (ama inandırıcı) bir yorum çıkmıyor. Bakalım bu çok önemli tartışma nasıl gelişecek ve nasıl sonuçlanacak... Şaka değil, Anayasa'yı anlamaya çalışıyoruz... Elimizdeki şu 82 Anayasası'nı; şu hemen her maddesi lafzından ruhuna kadar çok problemli olan 82 Anayasası'nı.... Söylemiştim; ben formasyon olarak Anayasa hukukçusu değilim. Hatta hukukçu da değilim. Ama her vatandaşın yapması gerektiği gibi önümüze konan Anayasa'yı okuyup anlamaya çalışıyorum... Bakalım bu işin uzmanları tartışmaya katılacaklar mı? Katılsalar bence çok iyi olur ve bu şekilde belki de Anayasa hakkında olur olmaz laf edenler bir daha bu işe kalkışmaya tövbe ederler...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |