|
|
Şaban
Gün batmış ama bulut parçalarında kızıllığı gözleniyor hâlâ. Batı ufkunun üstünde incecik bir hilâl. Ne kadar zarif! Şaban bu. İki günlük olmalı. Üç ayların ikincisine girmişiz demek. Çevremizde üç ayların hepsini oruçlu geçirenler azalıyor mu, ne? Samsun'da bir Celâl hoca vardı, üç ayları tutardı. Hâlâ var ama senin haberin yok! Dr. Ali Kemal Belviranlı'nın vefâtından da haberin yokmuş, bak! Kemal Gürüz, Şaban'ı tanır mı? Hiç sanmam. Henüz hava kararmadığı için mi saydam gibi görünüyor Şaban? Bisikletimin üstünde ona doğru ilerlerken onunla bir söyleşi tasarlıyorum: - Kemal Sunal'ın Şaban'larından, Şabanlıklarından rahatsız oldunuz mu? - Hayır, neden rahatsız olayım ki? - Alay edilmek, küçümsenmek hoş olmasa gerek! - Elbette ama ben üstüme almış, alınmış değilim ki. - İlgisizlik mi bu, yüce gönüllülük mü?
- Asıl ben teşekkür ederim ama şimdi kuzeye dönmem gerekiyor, aramıza apartmanlar girecek! - Yaa! Yine görüşelim. Kuzeye dönüyorum, Şaban hilâliyle aramıza apartmanlar giriyor. Bir süre sonra yeniden batıya dönünce hilâl Şaban'ın da batıya doğru ilerlemiş olduğunu görüp gülümsüyorum. Sanki o da gülümsüyor. Anlamsız bir kurgu, bir kuruntu mu bütün bunlar? Neden anlamsız olsun ki? Anlak, anlık, zihin? Ayın hareketleri hakkında yeterince bilgili olmadığımı düşünüyorum. Utanmalısın, diyorum, kendime. Utanmak aklıma düşünce, yazın Şaban Bey'in soyadını yanlış hatırladığımı, yanlış yazdığımı, buna rağmen onun düzeltmeye kalkışmayarak nasıl büyük incelik gösterdiğini, sonra uzun süre kendi kendime yaşadığım mahcubiyeti geçiriyorum içimden. Sonra Etyen Mahçupyan.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |