|
|
Edward Said ve
neo-oryantalizm
Batı'da adı Filistin'le birlikte anılan Edward Said'n ölümünün birkaç gün farkla ikinci intifadanın 3. yıldönümüne denk gelmesi garip bir tecelli olsa gerek. Kuşkusuz Said entellektüel kapasitesi ve özellikle Filistin konusundaki aktif tavırları nedeniyle çok tartışılan, sürekli gündemde kalan biriydi. Kariyerinin en önemli ürünü olan Oryantalizm kitabını yazdığında, Malise Ruthwan'ın altını çizdiği üzere, "aydınlanma ile kolonyalizm ittifakının çizdiği bir çok disiplinin yönünü değiştirdi." Sadece Oryantalizm kitabı bile Said'i önemli kılmaya yetiyor aslında. Edward Said toprağından sürülmüş bir Arap olarak, Filistin davasını Batı kamuoyuna etkili biçimde taşıyan isim olarak her zaman için anılacaktır. Amerika'da yaşayan Hristiyan bir Filistinli olarak sosyolojik konumunun Oryantalizm kitabındaki eleştirel dili yakalamasında etkili olduğunu düşünüyorum. Lise döneminden itibaren Amerika'nın en iyi okullarında okumuş, prestijli üniversitelerinde yıllarca ders vermiş bir akademisyen olarak hem Amerikalı hem Arap, hem içerden hem yabancı/öteki kimliğini taşıyordu. Bir beyaz Amerikalı kadar hatta daha ileri düzeyde dominant entelektüel sisteme nüfuz etmiş, dilini kavramış ama aynı zamanda ona dışardana bakabilecek kadar da yabancı kalabilen bir kişilik. İçerden biri ama hep öteki kalmak zorunda olan biri. Bu yönüyle, İngiltere'ye yerleşen bir Alman Yahudisi olarak Karl Marks'ın dönemin super gücü Britanya özelinde kapitalist-sanayi toplumu karşısındaki eleştirel konumuyla benzerlik arzediyor. Edward Said sistem kurucu bir düşünür olmasa bile, Marks'ın bence en başarılı olduğu yanı, karşı-sistem/kapitalizm eleştirisindeki başarısını hatırlatan bir eleştiri gücü göstermiştir. Said'de Mark'sı hatırlatan keskinlikteki (farklı alan ve düzlem de de olsa) eleştiri gücünü doğuran çevre faktörlerindeki benzerliğin bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Entelektüel ama muhalif
Entellektüelin görevinin, her türlü iktidar odağına karşı çıkmak olduğunu savunan, bu anlamda Adorno, Foucault'un yolunda giden Said; aydın olmanın temel şartının, "aykırı olmayı, iktidar/güç sahiplerine karşı olmayı göze almayı" gerektirdiğini söylüyordu. Bu anlamda Entelektüel kitabı bir aydın tipinin manifestosu olarak okunmalıdır. Yıllarca silahlı mücadeleye karşı olmasına rağmen Oslo sonrası başlatılan Barış Sürecini Filistinliler'in teslim alınması olarak değerlendirdi ve Arafat'ı kıyasıya eleştirdi. Bu muhalif tutumu nedeniyle Arafat yönetimince kitabı Filistin'de yasaklandı. Siyonist lobinin en güçlü olduğu Amerika'da İsrail'in insanlık dışı uygulamalarını keskin bir dille eleştirmekten çekinmedi. Eğer Batı'da, özellikle Amerikan kamu- oyunda ve entelektüel çevrelerde Filistin meselesinin anlaşılması yönünde bir adım atılmışsa bunda tek başına Said'in büyük payı vardır. Ve bu fikirleri nedeniyle ABD'de siyonistlerin hedefi haline geldi. Lübnan'da İsrail sınırına doğru taş atması üzerine ders verdiği Columbia Üniversitesi'nde görevine son verilmesi için siyonistler tarafından kampanya başlatıldı. Hem siyonistlerin hem Filistin yönetimince istenmeyen adam durumunda olmanın dayanılmaz yalnızlığıyla boğuşmak zorunda kaldı. Bu yönüyle bir entelektüel olarak savunduğu fikirlerle tutarlı tavır içinde oldu. Theodor Adorno'nun " gerçek bir entelektüel hangi taraftan olursa olsun her sisteme nefrette eşit mesafede olmalıdır" onun konumunu çok iyi ifade etmektedir.
O bir neo-oryantalist mi?
Eylemci yanından entelektüel yanına dönecek olursak, Oryantalizm kitabıyla haklı bir üne kavuştu. Napolyon'un Mısır'ı işgaliyle başlattığı emperyalizm ürünü oryantalist bakış açısının çağdaş formatlarını adeta deşifre etti. Uzmanlık alanı olan edebiyat kritiğinde Foucault'unun izinde giderek post-modern eleştiri kuramlarına katkıda bulundu. Tam bu noktada sorulması gereken soru şu; Filistin dolayımından da olsa bizzat Said'in orient, Arap, İslam konusundaki fikirleri oryantalizm bağlamında nereye oturuyor? Said'in hümanizmi Ortadoğu ve İslam kültürü söz konusu olunca ne anlama geliyor? Oryantalizm kitabının 2003 yazındaki son baskısına yazdığı önsözde, "Amerika'da Ortadoğu, Arap ve İslam konusunun anlaşılmasında bir ilerleme olmasını isterdim" diyen Said'in tanımlamasıyla 'ne-oryantalizm' bağlamında kendi söylemini de bir kritiğe tabi tutmak gerektiğini düşünüyorum. Filistin davası bir dostunu kaybetti. Ancak, şimdilik şu kadarını belirtmekte fayda var: Batı'da bir dönüm noktası sayılan kitabıyla başlattığı oryantalizm eleştirisi bağlamında Edward Said'in de payına düşenler olduğu muhakkak. Geliştirmeye çalıştığı hümanizm söyleminin Ortadoğuyu açıklamaya yetmediğini en iyi bilenlerden olmasına rağmen...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |