|
|
Ama ne "performans"!
Hürriyet gazetesi işin kolayını buldu; bayramda genel yayın yönetmeni ile söyleşi, yeni yılda gazete yazarlarının kaleminden "Hürportreler"! Neyyire Özkan, bu "yeni yıl ilavesi" için kaleme aldığı takdim yazısında "Türk basın tarihinde bir belge olacağına inandığımız bu performansı da geleceğe bırakıyoruz" diyor. Nice "performans"lara... Özkan'ın takdimi başka bir yönden de ilginç. Daha ortada fol yok yumurta yokken peşinen gardını alıyor: "Hürportreler Hürriyet'in sürüden ayrılan bütün işlerinde olduğu gibi bazı tutucular tarafından yine yadırganacak, yine taşlanacak!" Bana öyle geldi ki, "performans"ın performansı hakkında sanki Özkan'ın da şüpheleri var! Ayrıca, madem Özkan birilerini peşinen mahkûm etmekten geri durmuyor, ben de kendi hesabıma, "sürüden ayrılan" bu "iş"e dair fikrimi peşinen söyleyeceğim: Bu "performans"ı yadırgıyorum, ama vallahi de billahi de "tutucu" filan olduğumdan değil! "Sürüden ayrılan" bu "iş" herşeyden önce amacı açısından "yadırgatıcı". Bir gazetenin yeni yılın ilk gününde herşeyi bir tarafa bırakıp yazarlarıyla bu derece ilgilenmesinin bir örneği daha var mı? Dengeli bir "narsisizm"in etrafında dolaşmak bu dünyada her varlığın hakkı, ama bir gazete bu derece de "narsis" olmaz ki... Doğru, "tutucu" olmanın pek çok mahzuru var; ama bu derece anlamsız da "yenilikçi" olunmaz ki... Fatih Altaylı'yı Pakize Suda'ya, Suda'yı Ali Atıf Bir'e; Emin Çölaşan'ı Oğuz Aral'a, Aral'ı Tufan Türenç'e; Ertuğrul Özkök'ü Sedat Ergin'e, Ergin'i Bekir Coşkun'a yazdırarak "yenilikçi" olunabileceğini düşünmek fazla iddialı bir "performans" değil mi? Birkaç kısa alıntı yapayım da, "tutucu" olduğum sanılmasın. Belki inanmayacaksınız ama hakikat; Türenç'in "Huysuz olmasa tatsız tuzsuz olurdu" diye takdim ettiği "halk filozofu" Oğuz Aral, bakın Çölaşan, denince neyi anlıyor: "Ben mazlumların, yoksulların, yetimlerin, adaletin ve bu ormanın koruyucusu ve de hırsızların, düzenbazların, hortumcuların kâbusu Baltalı İlah Zagor Emin'im."(!) Nasıl mizah ama! Bitmedi... "Baltalı İlah Zagor Emin"in bu "performans" için özel olarak verdiği fotoğraftan da söz edelim: Gözlerinde kara gözlük, içlerinden birisinin elinde ateşe hazır bir silah bulunan dört korumadan iki adım önde bir Çölaşan! Ya Esat Yılmaer'in (onu tanıtan yok, o sadece tanıtıcı) "Harvard'lı entellektüelin arkasındaki insan" başlıklı Cüneyt Ülsever portresi... Yılmaer, Ülsever'den bakın nasıl söz ediyor: "Bugüne dek bir kez bile karşılaşıp, konuşmadığım, ancak Hürriyet'te birlikte olmanın onurunu duyup, ilgiyle okuduğum yazılarından tanıdığım sevgili Ülsever'i..." Performansın böylesine pes doğrusu... Düşünün, aynı gazetede çalışıyorlar, birbirleriyle hiç karşılaşmamışlar ama onlardan birisi diğerini Hürriyet okurlarına tanıtıyor! "Hürportreler"e dair Ertuğrul Özkök'ün (ilavede kendisini elinde hızarla Cem Yılmaz'ın "afiş kılığı" içinde görüyoruz) yazdıkları da ilginç. Yazının ilk sorusu çok iyi formüle edilmiş: "Sizce Emin Çölaşan muhafazakâr mı, yoksa liberalizmden, yenileşmeden yana bir yazar mıdır?" Ne kadar kolay bir soru, bunu bilmeyecek ne var... Tabii ki "liberalizm"den yana bir yazardır; biraz "militan" bir "liberalizm" ama olsun... Doğrusunu isterseniz Özkök de yazısını (daha "dereyi görmeden") çok suçlayıcı ifadelerle bitirmiş. "Eminim, bazı ruhsuzlar, kara gözlüklüler bu fotoğrafları sevmeyecekler. Sevmesinler. Zaten hayatta neyi seviyorlar ki, bunları sevsinler" diyor. (Özkök, ilavede yer alan "kara gözlüklüleri" görmedi mi acaba?) Özkök'ün ilaveye ilişkin şu düşüncesi de ilginç: "Size içimizdeki çocuğu göstermeye çalıştık." Şimdi gelelim ilave ile verilen Hürriyet'in 7. sayfasına. Haberin başlığı şöyle: "Çocuk pornosu travmasına karşı nasıl davranılmalı." Haberin fotoğrafı şöyle: 10 yaşlarında Uzakdoğu'lu bir çocuk, pantolonunu hafifçe indirmiş olarak "çocuk pornocuları"na bakıyor. Çocuğun ne yüzünde, ne başka yerinde "siyah bant" filan yok; öylece objektife bakıyor. ("Siyah bant" olsa ne değişir, diyenler tamamen haklı.) Haberin başlığını unutmayın: "Çocuk pornosu travmasına karşı nasıl davranmalı." İşte böyle... Siz boş verin bu lafları... "Performans"mış, "İçinizdeki çocuğu göstermek"miş, bütün bunlar işin karikatür tarafı. "İçinizdeki çocuk"tan çok önce, siz gazetenin 7. sayfasında yer alan şu "çocuk pornosu"na bakın... "Narsisizm"in de bir sınırı var canım...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |