|
|
Hamit Kaplan ve kurultay
Hayal perdesiyle dolu, bir varmış bir yokmuş'lu fani dünyada benim, belki de en iyi arkadaşım Hamit Kaplan'dı! Yüksek karakterli, bilekleri gibi kalbi de güçlü bu sembol sporcumuzu 5 Ocak 1975 tarihinde kaybettik. Çorum yolunda trafik kazası geçirdi ve ruhunu Hakk'a teslim etti. Demek ki bu Cumartesi günü O'nun hayata veda etmesinin üstünden 27 yıl geçmiş olacak. Serbest ve Greko-Romen yapan Hamit Kaplan, minderlerde 12 yıl kaldı (1955-1964) ve katıldığı şampiyonalarda 12 altın, 8 gümüş, 13 de bronz olmak üzere toplam 33 madalya kazandı. Olimpiyadlarda 3 kez kürsülere çıkan bu değerli sporcumuz (1956 altın, 1960 gümüş, 1964 bronz) 97 ve ağır sıkletlerde güreşti. 20 Eylül 1934 tarihinde Amasya'nın Hamamözü ilçesinde doğan Hamit Kaplan, 16 yaşında iken eşyalarını tahta bir bavula sıkıştırıp Ankara'nın yolunu tuttu ve Hayvanat Bahçesi'nde işe başladı. Bu çalışmaları sırasında unutamadığı bir hayat dersi vardı ki zaman zaman bana şöyle anlatırdı: "-Küçük kaplan yavrusunu elime alıp besledim, büyüttüm, irileştikten sonra beni tanımaz oldu. İnsanların bir bölümü de böyledir, ne kadar iyilik yaparsan yap yine de yaranılmaz." Bu konuda sizlere taze bir örnek sunmak isterim: Türk Güreşinin tarihini, lügatini ben yazdım, şu anda Dünya Spor Yazarları Güreş Komisyonu Başkanıyım ve beni Ankara'da düzenlenen son kurultaya çağırmadılar. Makam arabasına kurulup da atletizm yarışmalarını izleyenler kurultayı bana kapattıkları için ne kadar da sevinmişlerdir. Umurumdaydı sanki! Onlar, unutulup gidecek ama sporseverler beni hatırlayacaklar. Mütevazı olmanın fazlası da zarar verir, bunu düşünerek ve hakkımda fazla da şişirme yapmadan yukardaki satırları not etmeden yapamadım. Türkiyemizde hafıza noksanlığı salgın haldedir, kepeksiz ekmek, bulgur ve de sulu yemeklerden midir çözemedim! Son kurultayda da kimi konuşmacılarda hafıza noksanlığı olduğu anlaşıldı. Güreşseverlerin çoğunluğuyla Federasyon Başkanlığına seçilen Osman Şansal'dan önceki dönemde çok mu başarılıydık, hayır! Greko'da 1998 yılında Gavle'de, serbestte aynı yıl Tahran'da altın madalya alamadık. 1999 yılında Ankara'da Harun Doğan Dünya Şampiyonu oldu ve Sydney sonrasında Yüksel Şanlı'yla birlikte "hain" ilan edildi, 1997 serbest, 2000 yılında ise hem serbestte hem Grekoda Avrupa Şampiyonluğu yakalanamadı. Sydney Olimpiyadları serbest güreş açısından tam bir faciaydı. O zaman nasıl oluyor da Başkan Osman Şansal ve ekibine "çok güçlü bir kadro bırakıldığı" öne sürülüyor? Hafıza noksanlığından olacak. Serbestte 1999 Avrupa ve Dünya Şampiyonalarının altın madalyalı tek güreşçisi Harun Doğan'a yapılanlar reva mıydı? Bu sporcumuz Adalet önünde aklanınca, O'nu itham edenler ne duruma düştüler? Tercüman'da çalışırken birgün bana Kemal Ilıcak: "-Şu güreş dünyasında en iyi adam Hamit Kaplan'dı. O da öldü. Kendini boş yere helak etme, bırak şu sporu yazmayı" demişti. Dinlemedim. Rant peşinde koşanlar birilerini yanlarına almış, otel pazarlaması yapıyorlar. Sanki gerçekler ortaya çıkmayacak. Büyük sporcu Hamit Kaplan, insan olarak da yüksek karakterliydi şu Hamit bana neler hatırlattı. Rahat uyusun... Balkan Şampiyonası
1964 Yanbolu Balkan Şampiyonası sırasında kolu kırılan Hamit Kaplan'ı Viyana'ya götürüp Dr. Jelinek'e teslim etmiştim. O dönemde spor doktoru dendiğinde Jelinek akla geliyordu ve Hamid'i de yakından tanıyordu. 3 madalyalı sembol sporcumuz Dr. Jelinek'in kliniğinde ameliyat masasına yattı ve Spor-Toto Teşkilat Müdürü Rauf Meleksoy: "Benden izin almadı" diyerek Hamit Kaplan'ı işinden attı. 1977 yılına kadar gelmiş geçmiş bütün şampiyonlar ya belediyelerde "hademe" ya da bir bankada "veznedar" kadrosundaydılar. Onlara ödül verilmesini ben sağladım. 1974 Dünya Şampiyonası'nda altın madalya kazanacak her güreşçiye Tercüman otomobil armağan edeceğini duyurdu. Altın kazanılamadı ve Ali Rıza Alan'la Mehmet Uzun'a ikinci olmalarına rağmen otomobil vermek istedik, engellendi. IOC Başkanı Samaranch, İstanbul'a geldiğinde herkesin içinde "Şampiyonlara ödül verilir mi, verilmez mi? Amatörlükleri gölgelenir mi?" diye sordum. Samaranch: "-Ödül, performansı artırır" dedi de Alan'la Uzun otolarına kavuştular. Hamit Kaplan da tıpkı Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Nasuh Akar, Celal Atik, Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu gibi teşkilatca cezalandırılan değerler arasındadır. Demek ki bu sistemde bir yanlışlık var. Neden israr ediliyor, anlamıyorum. Başbakan Ecevit, Ulus'ta çalışırken her akşam beni arar, konuşurduk, sonra birlikte Danimarka'ya gittik (1984). Tahsin Öztin'in tarif ettiği adamı (1979 Hürriyet) galiba birşey sanıyor, bu konuya da geleceğim.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |