T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu görüntüler sizin de kalbinizi ağrıtıyor mu?

İstanbul Valisi Erol Çakır'ın işgüzarlığı mı, Başbakanlık Takip Kurulu'nun marifeti mi, yoksa derinlerdeki pay kapma ve iktidar savaşının "görünür" tezahürü mü?

Belki de "gelecek" korkusunu iliklerinde hisseden "kamu işlerini tedvire memur" o dar çevrenin giderek alışkanlık haline getirdiği mahut dayatmanın ürünü...

Bilemiyorum. Bunun önemi de yok ayrıca.

26 Şubat 2002/Salı günü "ilk yarı tatili"nin hemen ardından okullarına giden öğrencileri okul kapısında Çevik Kuvvet birimleri karşıladı.

"Başörtülerinizi çıkarmadan sınıflarınıza giremezsiniz!" denildi.

İstanbul Valisi böyle buyurmuş.

Bu konuda "genelge" varmış.

Ama yasalara, "herkesin eğitim hakkından eşit biçimde yararlanacağını ve hiç kimsenin, hiçbir kurumun, hiçbir genelge ve dayatmanın eğitim hakkına engel olamayacağını" vazeden "bağlayıcı" Anayasa hükmüne rağmen o çocuklar okullarına alınmadılar.

Birtakım nahoş olaylar yaşandı.

Müsadere edilen insanlar.

İte-kaka polis otosuna doldurulan çocuklar.

Tartaklanıp gözaltına alınan veliler.

Arbede kıyamet...

Böyle bir genelge vardı da, sözkonusu yasak 20 gün öncesine kadar neden uygulanmıyordu?

Şimdi mi aydılar?

O halde, Başbakanlık Takip Kurulu, bugüne kadar "irticaya geçit veren" İstanbul Valisi ve şürekası hakkında da ceza-i işlem başlatmalı!

Öğrenci velisi N. Uluca'nın, "herkesin kalbini ağrıtacak büyüklükte" dediği bu yasak, "inançlara saygılı laikliğin mucidi" Sayın Ecevit'in kalbini de ağrıtıyor mu acaba?

Merak ediyorum!

Ki, hazerat vaktiyle, üniversitelerdeki başörtü yasağını savunurken, "Burası İmam-Hatip mi ki başörtüsü takıyorlar?" argümanına sığınıyor, İmam-Hatipler'in ve teolojik-felsefik formasyon kazandıran okulların (Buna İlahiyat Fakülteleri de dahil) "yasak" kapsamı dışında tutulması gerektiğini savunuyordu.

Yasak geldi, İmam-Hatipler'e dayandı işte...

Yarın kimbilir, belki de "kamusal alan" sayılan tüm sivil alanları, hatta sokakları kapsayacak biçimde genişletilecek.

Bu görüntüler kimi memnun etmek için?

Hangi mahfilleri?

Bunun, "irticayla mücadele" gibi, o çok yalama ve kağşamış refleksle açıklanabileceğini sanmıyorum. İşin içinde çok daha derin ve köklü, muhtemelen (muhtemelen değil, muhakkak) dış dinamiklerin de belirlediği bir yönlendirme olmalı.

Çünkü orada okullarına alınmayan, özgür ve koşulsuz zihinlerdir aslında, insanlığın gelecek ülküsüdür... Heba edilen ise, ülkesinin umudu olan yaratıcı zekalar...

Fıkra gibi

"İrticayla mücadele kapsamında kaymakamlık eğitimi değişti. Yeni kaymakamlar vals yapacak, smokin giyip halkı fötr şapkayla selamlayacak."

Gazete haberi...

Yeni kaymakamlık eğitimi şöyle olacakmış:

Kültür Bakanlığı'nın görevlendirdiği öğretmenler dans etmeyi, vals ve tango yapmayı öğretecek.

Dışişleri Bakanlığı görgü kurallarını dikte edecek: Çatal bıçak nasıl kullanılır? Hangi bıçakla et, hangisiyle balık yenir? Hangi tür yemeğin yanında hangi şarap içilir?

Adaylara Beymen'den indirimli smokin sağlanacak ve Beymen hangi takım elbisenin hangi gömlek-kravatla giyileceğini, çorap-ayakkabı uyumunu anlatacak.

Böyle...

Sabah gazetesinden, noktası virgülüne dokunmadan "aynen" alıntıladım.

İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Muzaffer Ercemiş bu "güzel" uygulamayla ilgili olarak şu "değerli" açıklamayı yapıyor:

"Cumhuriyete layık kaymakamlar yetiştireceğiz. Her kaymakama demirbaş olarak fötr şapka ve smokin vereceğiz. Bu smokini millî bayramlarda giyecek, halkı fötr şapkayla selamlayacaklar..."

Eksik...

Ben olsam, "şapkadan tavşan çıkarma" numarasını da öğretirdim, oldu olacak...

Halkı selamlarken gerekebilir.


4 Mart 2002
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED