T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şaron, "Yahudi soykırımı"nı unutturdu

İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un, Filistinliler'e karşı izlediği ve "devlet terörü"ne örnek gösterilecek politika, İsrail'in "ulusal çıkarları"nın gereğidir..

Şaron bu politikayı, İsrail'in "bağımsız ve egemen bir devlet" olmasına dayanarak uyguluyor..

Kendi sınırları içindeki toplulukları terörize ediyor.. Bombalıyor, öldürüyor..

Ve Filistinliler'i köşeye sıkıştırıp, canlı bombalar, fedailer olmalarına yol açıyor..

Amerika'nın da desteği ile, Filistinliler'i "terörist"ler olarak sunuyor..

Bugünkü dünya politikasının ve Amerika'nın tek süper-güç olmasının en hastalıklı göstergesi, "Ortadoğu barışı" denilen sanal kavramın programcısının, Ariel Şaron adını taşımasıdır..

Geçen 20'nci yüzyıldan tarihe aktarılan en büyük insanlık suçu ve ayıbı, Nazi Almanyası'nın, Yahudi ırkına karşı uyguladığı soykırımdı..

Bu insanlık suçunun kurbanları olan Yahudiler, uğradıkları haksızlık yüzünden, tüm dünyada "mazlum ırk" olarak kabul edildiler, gözetildiler..

Ancak 21'inci yüzyıl, Ariel Şaron yönetimindeki İsrail'in, Filistinliler'e karşı bir soykırım politikası izlemesine sahne olmaktadır..

Ne okul, ne hastane, ne mülteci kampı, Şaron'un tecavüz alanı dışındadır..

Tüm dünyanın onlarca yıldır, yoğun çabalar sonucu kurduğu, Enver Sedat'ların, İzak Rabin'lerin uğruna kurban edildiği "Filistin", şimdi Şaron'un bombalarının boy hedefidir..

Şaron, 20'nci yüzyılda Yahudi ırkına karşı uygulanan insanlık dışı soykırımı, 21'inci yüzyılın ilk 2-3 yılında, İsrail'in Filistinliler'e karşı uyguladığı soykırım politikası ile unutturmak üzeredir..

İşin en garip tarafı da, dünyanın en akıllı devleti olmak durumundaki Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'in suç ortağı konumundadır..

11 Eylül saldırısının kökeninde Ortadoğu'nun bulunduğu bilinirken ve Amerika, yine herşeyin çözümünü Ortadoğu'da ve Saddam'da ararken, Ortadoğu coğrafyasında, Filistin halkına karşı insafsız, açık, hukuk dışı bir saldırı sürüp gitmektedir..

Egemenlik hakkını ve bağımsızlığını, Kosova'da, Bosna'da yaptıkları ile kötüye kullanan Miloşeviç Lahey'de yargılanırken, Şaron aynı şeyleri Filistinliler'e karşı uygulamaktadır..

Filistin'de çocuklar okula, hastalar hastaneye gidemez durumdadır..

Filistin polisi, asayişi sağlamak için karakollara gidemiyor.. Filistin'de cezaevlerinde mahkûm tutulamıyor..

Çünkü karakollar da, cezaevleri de, İsrail bombalarının hedefi..

Bütün dünyanın gözü önündeki bu rezillik devam ettikçe, Amerika'nın dünya politikasına bakış açısının sağlığı konusunda, kimse ağzını açamaz..

ŞAKA

Dışarıdan çalışanlar!.

"Yeni Şafak"ın haberinde, 2000 yılında 1536 kişinin MİT'e iş istemek, 272 kişinin de ihbarda bulunmak için başvurduğu belirtiliyordu..

Bu haberde, "dışarıdan", hiç başvuruda bulunmadan, gönüllü olarak MİT'e çalışanlar ve kadrolu değil, parça başı, sütunlarında ihbarcılık yapanlar belirtilmemişti..

ERKEN SEÇİMDEN ÖNCE

Liberal Demokrat Parti'nin son yemeği!.

Önceki gece, Liberal Demokrat Parti'nin balosu (veya akşam yemeği) davetinde, İstanbul'da Swissotel'deydik..

İktidar ortağı partilerin bu tür gecelerinde, masalarda, "lider"in gözüne çarpmaya çalışan devlet müteahhitleri, yüksek bürokratlar ve medya patronları bulunur..

Liberal Demokrat Parti'nin gecesinde ise, partililer ve liberal düşünceye saygılı davetliler vardı.. İşadamları da (mesela Sakıp Sabancı), gazeteciler de (mesela Güngör Mengi), sivil toplum örgütleri temsilcileri de (mesela Can Paker) vardı..

Ama asıl, kimi Hollanda'dan, kimi Osmaniye'den, kimi Kayseri'den gelen inanmış liberallerin gecesiydi bu..

Besim Tibuk baloyu açarken, açık ve seçik konuştu..

- Bu, partimizin bu tür son yemeği.. Çünkü önümüzdeki dönemde erken bir genel seçim var.. Bundan sonra yemek daveti yapacak vaktimiz olmayacak.. Ankara'da olacağız ve Ankara'yı değiştireceğiz, dedi..

LDP Ankara'ya gidip, orayı değiştirebilir mi, bilmiyoruz.. Bunu ancak seçmenler biliyor..

Ama birşey var..

Çoğunluğun liberal olduğu bir toplulukta bulunmak, çok rahatlatıcı bir duygu..

Kimse kimseye "vatan haini" veya "bölücü" gözüyle bakmıyor..

Düşüncelerin, inançların farklılığı, toplumun zenginliği olarak görülüyor..

Güçlülük, devlette değil, bireyde aranıyor.. Türkiye'nin en büyük servetinin, "teşebbüs gücü" olduğu biliniyor..

"İnsan hak ve özgürlükleri" ile "ekonomik gelişmişlik", aynı çizginin parçaları olarak görülüyor..

Liberal Demokratlar'ın gecesinde bunları hissettiğimiz için, güzel ve rahatlatıcı bir gece yaşadık..


4 Mart 2002
Pazartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED