|
|
Asparagas merkezleri
ve suçlanan gazeteciler
Geçenlerde bir gazetede, ABD Savunma Bakanlığı'nda, (Pentagon) kurulan 'Asparagas (Uydurma, düzmece haber) Bürosu'nun kapatılacağına ilişkin bir haber vardı. Bu haberin daha öncesinde ise, New York Times gazetesi, bu konuyu gündeme getiren bir haber yayınlamıştı. Habere göre, Pentagon terörle mücadele politikasının başta İslam ülkelerinde olmak üzere, yurt dışında destek kaybetmesi kaygıları nedeniyle bir enformasyon savaşı yürütmek üzere 'Stratejik Nüfuz Ofisi' adı altında bir birim oluşturmuştu. Asparagas ya da doğru haberler buradan Pentagon'la açık bağları olmayan kanallar aracılığıyla yabancı habercilere ulaştırılacaktı. Ancak habere göre bu plan henüz Bush yönetiminden onay almamıştı. Haberin çıkması ve 'Asparagas Bürosu'nun deşifre olması üzerine Amerikan yönetimi, Pentagon bünyesinde oluşturulan ''dezenformasyon bürosu''nu kapatmaya karar vermişti. Başkan Bush da, gazetecilerle konuşurken, ''büronun kurulduğunu duyunca şaşırdığını'' söylemişti. Arkasından, ''Amerikan halkına gerçekleri söyleyeceğiz'' , demişti. Hatta, 'Gereken önlemlerin alınacağını' da ifade etmişti. Gerçekten Pentagon sözcüsü de daha sonra büroyu kapatmayı düşündüklerini açıklamıştı. Afganistan savaşı ve terörle mücadele gerekçesiyle, belli başlı TV kanalları, haber ajansları ve gazeteler aracılığı ile sürdürülen dezenformasyon faaliyetlerine bakıldığında buna inanmak güç… Dünya çapında bir sansürleme, filtreleme, saptırma ve örtüleme faaliyeti alabildiğince devam ediyor. Bush'un doğru söylemediğini de herkes tahmin edebiliyor. Konu bu değil. Konu, bizdeki resmi 'Asparagas Merkez'lerinin faaliyetleri… 28 Şubat süreciyle birlikte Genelkurmay Başkanlığı tarafından medyanın tümüyle kontrol altına alındığı ve 'dost' yazarlar-gazeteciler, 'düşman' yazarlar-gazeteciler ayrımı yapılarak yoğun bir yönlendirme, dezenformasyon ve saptırma faaliyetine girildiğini biliyoruz. Bizdeki 'Asparagas Merkezi'ne, Batı Çalışma Grubu adının verildiği ve faaliyetlerinin yukarda sayılanlarla sınırlı olmadığı da malum... Bazı yazarların, gazetecilerin, demokratik örgütlerin, insan hakları kuruluşlarının, sendikaların ve hatta siyasi partilerin karalanması, düzmece iddialarla suç isnatlarında bulunularak savcılıkların harekete geçirilebilmesi ve kamu yöneticilerinin ve yargı organlarının bu doğrultuda karar almalarının sağlanabilmesi için düzmece andıçlar hazırlandığını da biliyoruz. Bunları hep yaşadık, hala da yaşıyoruz. Bu 'Asparagas Merkezi'nin adı, şimdi 'Batı Çalışma Grubu' değil, ama ferketmez. Faaliyetlerine devam ediyor. Bu keyfiyeti daha geçenlerde Oktay Ekşi, Hürriyet'teki köşesinde ifade etmişti. Bekir Coşkun'un bir yazısından alıntı yaparak. Sözü edilen alıntı, Genelkurmay'daki bir 'Çalışma Grubu'nun gazete yazarlarının yazılarını satır satır inceleyerek sakıncalı gördükleri bölümleri kırmızı kalemle işaret ettiklerini anlatıyordu. Şimdi de Karen Fogg'un internet yazışmalarının piyasaya dökülmesi ve büyükelçinin e-mail mesajlarının geniş bir karalama ve suçlama kampanyasında malzeme olarak kullanılması vesilesiyle bu merkez ya da merkezler yeniden tartışılıyor. Karen Fogg'la yazışan, onunla yemek yiyen ve şu ya da bu nedenle ilişkiye geçen gazeteciler ve yazarlar neredeyse vatan hainliği ile suçlanıyor. Kaynak aynı… Amaç da aynı… Medyada hala Avrupa Birliği fikrini, demokratikleşme ve insan haklarını savunan birkaç yazarın da sindirilmesi ve susturulması… Yoksa nerede görülmüş bir büyükelçi ile görüşen, yemek yiyen bir gazetecinin bu tür suçlamalara maruz kalması? Nitekim bu konuyla ilgili her yazısına, Karen Fogg'un aslında kabahatli olduğunu ve Türkiye'deki faaliyetlerinin onaylanamayacağına ilişkin birkaç satırla başladığı halde suçlananlardan bir gazeteci arkadaşımız, dün köşesinde, adının 'vatan hainleri örgütü' listesinde yeralmasını mizahi bir dille eleştiriyordu. Karen Fogg'a karşı çıktığı halde AB'yi savunduğu gerekçesiyle 'vatan haini' ilan edilmesine kendisi de şaşırmış görünüyordu. Çünkü 28 Şubat sürecini de, süreçle birlikte oluşturulmuş 'Asparagas Merkezleri'ni savunan da yine kendisi idi. Hatta o meşhur 'Andıç' meselesinde işin içinde o da vardı… Demek ki bazan bunlar da yetmeyebiliyor… O malum merkezler tam biat, tam teslimiyet istiyorlar. Bu iş, ikili oynamayı, çifte kriterciliği kaldıran bir iş değil. Asparagas merkezleri mutlaka bunları da iyi değerlendiriyor olmalı. İşte bu nedenle bütün 28 Şubatlara, bütün 'Andıç'lara ve bütün 'Asparagas Merkez'lerine karşı çıkmak gerekiyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |