|
|
İnsan ve devlet
Bir devlet, kendi hikmeti vücudu (varlık sebebi) olan insanların maşerî vicdanını cisimlendirmek üzere meydana gelmemişse, bu demektir ki, böyle bir devlet kendi halkının şuurunu ve vicdanını tecessüm ettirmiyorsa, orda yabancı bir iradenin dolayımından geçmiş bir devletin varlığından söz edilebilecektir: böyle bir politik ortamda devletin, kendi halkının şuurunu ve vicdanını değil, fakat bir yabancı iradenin şuurunu ve vicdanını dile getirmek üzere örgütlenmiş olduğu çıkarsanabilir. Aslında devleti, insanlar, kendi aralarında uygulayacakları hukukî ve siyasî düzeni yürürlüğe koymak üzere örgütlendirirler. Böyle bir devlet, kendini meydana getiren, onun meydana gelmesinin sebebi hikmeti olan insanların vicdanının ve şuurunun sesi olur. İnsanların şuuru, bu durumda devlette makes bulur. Oysa bu insanların iradesinden müstakil olarak meydana getirilmiş olan devlet, kendini meydana getiren öğretiyi halkına telkin etmeye, hatta dayatmaya teşebbüs eder. Modern zamanlarda devletlerin oluşumu sürecinde, bu sonuncu türde somutlaşmalara rastlanmıştır (sosyalist veya faşist uygulamalar hatırlansın!). Bu devletler, böylece, kapalı, kendi halkına karşı zorba bir tavır geliştiriyor. Polis sıfatıyla anılan devletler bu kapalı ve zorba devlet türüne girer. Polis devletinde sureta siyasal partiler bulunsa, bunlar kendi aralarında yarışarak seçimlere girse, hatta aralarından biri bu seçimlerde öne geçerek hükümet etmek üzere iktidara getirilse bile, bütün bunlar, yalnızca bir demokrasicilik oyunundan ibaret kalır. Çünkü aslında böyle bir devlette aslolan tek partili olmaktır. Eğer ortada birden fazla partinin varlığına müsaade edilmişse mevcut partilerin tümü kaideten devletin partisi hükmünde rol oynar veya devlet partisi mesabesinde bir işlevi yerine getirmekle yükümlü tutulur. İmdi, tasvir edilen nitelikte bir polis devletinde, devletin halkına yabancı düştüğü, halkıyla irtibatı bulunmadığı bellidir. Böyle bir devletin siyasal partileri de suni kuruluşlar olarak kalır. Polis devletinden demokratik devlete dönüşümün gerçekleştirilmesi, devletle yurttaş arasında organik bağın kurulmasıyla mümkün kılınır. Yani devlet, yurttaşının maşerî vicdanına makes olabildiği ölçüde demokratlaşma yolunda mesafe alabilir. Bu da siyasal parti(ler)in halkın gerçek temsilcileri olmasıyla, yani onun vicdanının sesine tercüman olabilmekle imkân dahiline girer. Değilse polis devleti olmanın özellikleri devam edip gider.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |