|
|
Sorunsuz ve hormonsuz
Bazen en kestirme yol en doğru yol olmayabilir. Ak Parti'nin oy aldığı kitlelerin, hatta seçimden sonra "Keşke verseydim" diyenlerin hemen hepsi, hiç kuşkumuz yok, Tayyip Erdoğan'ı başbakan olarak görmek istiyor. Yakışan, partisini seçimden başarıyla çıkartan liderin ülkeyi yönetme sorumluluğunu da üstlenmesidir. Ancak, bunu sağlamak için anayasa değiştirmeyi de içeren zahmetli bir yola başvurmak gerekiyor. Yolu kısaltmak isteyenlerin teklifi, kendisine 'milletvekili yeterliliği' kazandırma (Anayasa m. 76) yanında Meclis-dışından başbakanlık yolunu açacak (m. 109) değişiklikleri birarada gerçekleştirmek... Fincancı katırlarını ürkütmeyi getirebilecek, Cumhurbaşkanı görüşünde direnirse ülkenin çok değerli üç-beş ayını referandumda heba edecek bir yol bu. Kestirme olsa da sonu görünmeyen bir yol... Doğru olanı söyleyip duruyoruz: Tayyip Erdoğan'ın engelini ortadan kaldırmak için anayasada köklü değişiklikleri tek taraflı dayatmanın şimdilik âlemi yok. Partisini iktidara taşıyan toplumsal arzu, fazla uzun olmayan bir zaman diliminde, Tayyip Erdoğan'a başbakanlık yolunu mutlaka açacaktır. Eğer tercih sistemle fazla oynamadan sonuç almaktan yana kullanılırsa, bu durum, partinin başında Tayyip Erdoğan'ın, hükümetin başında ise başka bir Ak Partili'nin bulunduğu 'yeni' bir yönetim tarzını zorluyor. İlk bakışta 'iki başlı' göründüğünden mahzurlu olabileceğini düşündüren bir durum bu. Daha önce denenmediği için tedirginlikle karşılanması doğal. Ancak, bu durum, Meclis yolu önünde açılana kadar, Tayyip Erdoğan'ın partisini tanıtma çabasını sürdürmesi, parti örgütüyle daha yakından ilgilenmesi, içte ve dışta diyalog faaliyetlerine hız vermesini sağlayacak, buna karşılık, parti yükü omuzunda bulunmayan başbakan, hükümet ve Meclis'te faal olabilecektir. İkili yapı, iktidara gelen 'model'in tanıtımına, hükümetin de halktan yana icraatıyla AKP'den beklenen başarı yolunu kısaltmasına yarayabilir. Bunun mümkün olup olamayacağını, Tayyip Erdoğan'ın, partisinin kurulları tarafından kendisine devredilmiş 'başbakanı atama' yetkisini kullanma biçimi belli edecek. Bir yandan, Tayyip Erdoğan sanki yarın başbakanlığı üstlenecek gibi hazırlığını sürdürürken, bir yandan da, sanki o mevkiyi hep o dolduracakmış gibi 'ehil' ve 'liyakatli' biri başbakanlık makamında oturmalıdır. Bunun için de, deneyimli, kendi kitlesinin olduğu kadar AKP'ye oy vermeyenlerin bile saygı duyduğu bir kişinin başbakanlığa getirilmesi gerekiyor. Hükümetin oluşum tarzı da önemli. Milletvekilleri bugün yemin edecek. Yemin töreni sonrası, AKP liderinin, randevu talep ederek Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i ziyaret etmesi bekleniyor. Ak Parti hükümetine kimin başkanlık edeceği, öyle anlaşılıyor ki, o görüşme sonrasında açıklanacak. Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen Ak Partili başbakan da, Türkiye Cumhuriyeti'nin 58. hükümetinde yer alacak bakanların adlarını ihtiva eden listeyi vakit geçirmeden Çankaya'nın onayına sunacak. Bugüne kadar alışılan, bakanlar kurulunda, bölgesel dengelerin, eski-yeni ayrımının gözetilmesidir. Oysa, ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunlar düşünüldüğünde, yeni hükümetin 'dengeler gözetilmiş' değil, 'liyakati' esas almış bir hükümet olması şart. 58. hükümet Ak Parti'nin 'A takımı' diyebileceği üyelerinden oluşmalı. Grubun bütün üyeleri her yönleriyle yönetim tarafından henüz tanınmadığı için bazı değerli kişiler bakan atanmamış olsa bile, atananların, getirildikleri görevi 'lâyıkıyla' yapabilecek kişiler olduğunda kimsenin tereddüdü bulunmamalı. Hâriçten gazel okumak âdetimiz değil, ancak hükümetin icraatlarından etkilenecek bir vatandaş olarak şunu beklemek herhalde hakkımız: 'En başarılı' olacağına inanılan kişileri bakanlar kurulu sıralarında görmeliyiz. Başarılı olamayanlar, fazla gecikilmeden, yerlerini daha iyilere terk etmeliler... Bakanlıklar, gönül almak, geçmişte yaptıklarını mükâfatlandırmak için hediye edilen makamlar olarak görülmemeli. Sorunsuz ve hormonsuz bir hükümete ihtiyaç var.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |