|
|
Gandi ol!
Tayyip Erdoğan'da, yakıp kavurucu bir "iktidar ateşi" bulunduğunu düşünseydim, bu yazıyı yazmazdım. Ama seçimlerden bu yana onda müthiş bir "iç disiplin" görüyorum ve umutla sesleniyorum: Gandi ol! Yani barışçı bir mücadele adamı. Yani muhalefet. Evet, iktidarsın... Dünkü Yeni Şafak, Verso'nun kamuoyu yoklamasını verdi, halkın yüzde 73'ü seni başbakan olarak görmek istiyor. "Milletin başbakanı" sensin. Ama sen, aynı zamanda "sorun"sun... Türkiye'de egemen bir yapı seni "sorun" olarak görüyor ve "milletin vermediği iktidar"ı kullanarak "milletin verdiği iktidar"ı kullanmanı önlemek istiyor. Milletten iktidarı aldın geldin, ama Ankara'da başka bir iktidarla karşılaştın. Ve biliyorsun ki bu iktidarı önemsememen mümkün değil. Önemsiyorsun. Çünkü önüne engeller geriyor o iktidar. "Hukukun siyasallaşması ise işte onun somut örneği" diyorsun ve kendini gösteriyorsun. Sana kim "haksızsın" diyebilir! Öyleyse sende aynı zamanda bir "muhalefet boyutu"nun somutlaşması gerekiyor. Garip ama, şöyle bir çözüm gözüküyor: Ak Parti bir kısım kadrosu ile iktidar olacak, bir kısım kadrosu ile de muhalefette kalacak. Muhalefetteki Ak Parti kadroları, halktan aldığı "çoğunluk iradesi" ile, Ankara'nın kendisini hâlâ iktidar zanneden "odaklar"ının üstüne kapaklandığı "sorunlu yapı"yı değiştirmeye çalışacak. Paradoks gibi görünüyor ama "Millet Ak Parti'ye iktidar, Tayyip Erdoğan'a muhalefet görevi verdi.!" Bu misyonuyla Tayyip Erdoğan sadece kendisinde somutlaşan "sorun"u değil, tüm toplum alanlarında biriken sorunları da çözmenin yolunu açacak. Bunu Gandi yöntemiyle yapacak. Yani başbakan olmayarak. Orada somut bir sorun olarak durmak suretiyle... Anıtlaşmış bir sorun. Milletin verdiği iktidarı Ankara'daki kimi iktidar odaklarının çelmelemesi sonucu kullanamayan adam olarak durmak suretiyle... "Gel" diyecekler, ne olursun gel" Çünkü gelmez de orada, somutlaşmış bir "sorun anıtı" gibi durursan, halkın çok daha büyük kitlevi seslerle "gel "diyeceğini görecek, hissedecekler. Dünyadan utanacaklar. Çünkü dünya da "gelsin" diyecek. Belki bunun için "Kopenhag kriterleri"ne yeni bir madde eklenecek. Utanacaklar. Sen itiraz edeceksin, "Hayır, diyeceksin, ülkemi benimle yargılamayın." Daha büyük sevgilerle buluşacaksın. Hizmete hazır durup, koltuğa karşı istiğna gösterdikçe çağrılacaksın. Şimdi ayak oyunlarıyla milletin verdiği iktidarı tırtıklamaya çalışanlar, çözüm aramaya başlayacaklar. Çünkü orada bekleyen, orada Ankara'daki kimi iktidar odaklarının atalete mahkum ettiği bir hazine gibi görüleceksin. Sabret. Sabırdaki zenginliği göreceksin. Sen kendin değilsin. Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık sorunu çözüldüğünde Türkiye'de her sorunun çözülmüş olacağını düşünmeyecek kadar sorunlar yumağını tanıyorsun. Hangi genç yüreklerin, taşıyamayacakları yükler altında ezildiğini biliyorsun. Onun için dur orada bir miktar "muhalefet" olarak! Eşi başörtülü başbakan olur mu? Bu sorunu nasıl çözeceksin! Gandi gibi diyorum. O, İngiliz kumaşından elbise diktirmemiş, çıkrıklarda kumaş dokumuş. De ki: İktidarım süresince eşimle görüşmeyeceğim. Neden? Çünkü eşi başörtülü bir başbakan olmaz!!!Başbakanım ve eşimle beş yıl görüşmeyeceğim. Ta ki Ankara'daki kimi iktidar odaklarının, iktidar şehveti bir istiğna duvarına toslasın! "Görüş", diye çağıracaklar. "Buluş" diye çağıracaklar. Sonunda Ferhat'la Şirin gibi buluşacaksınız. Bunun için dağların delinmesi gerekiyor Türkiye'de, ve o, ister Ferhat gibi kazmayı alıp imkansızı başarma azmiyle, ister Gandi gibi, egemen iradeyi utanca boğarak... Ben, yaşadıkları başörtüsü sancısı yüzünden "20 yaşında eşimin saçları ağardı" diyen kaymakamları biliyorum... Başörtülü eşinden boşananları biliyorum işinden atılmamak için... Eşinin başörtüsünü çıkarttıranları biliyorum. Neler yaşadı bu ülke... "Eşi başörtülü başbakan" meselesini, "Tayyip'le sınırlı" bir çözüme kavuşturunca Türkiye'de her şey süt liman olmuş olacak mı? Türkiye'de birileri başörtüsü yasağı utancını yüreğinde hissedinceye kadar bir Gandi direnci sergilenmeli... Onun için diyorum: "Başörtüsü meselesi çözülünceye kadar, gerekirse beş yıl, eşimle görüşmeyeceğim, yanyana gelmeyeceğim" mesajını verin sessizce... Eşiniz gecekonduları dolaşsın, siz fukara evlerinde iftar yapın, ama buluşmayın. Ta ki, bu ülkede başbakan olunca bile insanların eşleriyle yanyana gelmesini önleyen bir "başörtüsü sancısı" bulunduğu görülsün. Bu ülkede Menderes'in başına gelenler bir "anıt sorun" olarak duruyor. Bu ülkede Demirel'in karşı karşıya kaldığı askeri darbe ve müdahaleler bir "anıt sorun" olarak duruyor. Özal'ın 12 Eylül'ün Milli Güvenlik Konseyi ile zor ilişkileri bir "sorun" olarak duruyor. 28 Şubat bir "anıt sorun" olarak duruyor. 28 Şubat sürecinde "Demirel'in değişimi" bir "anıt sorun" olarak duruyor. Ve bunlarla içiçe sorunlar... Ve Tayyip Erdoğan'da somutlaşan sorunlar... Millet sorunu en büyük hacmiyle gördü ve sandığın sihrini kullanarak Ankara'nın önüne anıt olarak dikti. "Önüm kapalı" de, "zorlamayacağım"de, "iktidar şehvetinizle boğuşmayacağım" de. Gandi ol! Emin ol, o duruş, o direnişi bitirecek. Ülke rahat nefes alacak. Miadı doldu bu yanlış sürecin. "Sosyal patlama sandıkta oldu" diye bir düşünce seslendirildi bir ara. Evet, millet müthiş bir kollektif basiret sergiliyor. Altını çize çize seslendirdiğin "sevda"n, karşılığını buluyor millet vicdanında... Dışardan baktığımda, "Sanki bir gecede bir şeyler oldu Tayyip Bey'e, diyorum kendi kendime... Bir sekinet indi yüreğine. Bir basiret indi. İçinde bir gönül disiplini tomurcuklandı ve sabra ayarlı bir insan çıktı ortaya..." Sabret çağıracaklar. Bir hatırlatma: Bunca barış ikliminde, F Tipi direnişi içinde ölüm orucu yapanları hatırlayan birileri bulunmalı, diye düşünüyorum. Gidilmeli, görüşülmeli, bir kişi daha ölmesin diye bir barış adımı atılmalı... Bence bu kadronun girişimi, o camiada gerekli yankıyı bulacaktır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |