T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İslam dünyasında muhalefetin rengi

11 Eylül'ü, sonrası gelişmelerin İslam dünyasında nasıl bir siyasal sonuç doğurduğu konusunda sağlıklı, analitik bir bakışla ele aldığımızda, ortaya çıkan tablonun hiç de istendiği gibi olmadığı konusunda yeterince veri var elimizde. İslam dünyasının zaten sorunlu olan Batı ilişkileri ABD'nin başlattığı ve küresel savaşa dönüştürdüğü kampanya sonucunda başta 'ateş hattı'ndaki ülkeler olmak üzere pek çoğunda iç politikayı belirleyecek sonuçlar doğurdu. Müslümanların ya da Müslüman imgesinin Batılı hafızada derin izleri bulunan, 'daemon'a dönüştürülmesi, ABD stratejisinin adeta bu algı üzerine kurulması Müslüman toplumlarda siyasal olarak nasıl sonuç doğuracağı üzerinde durulması gerekir.

Fas'tan Pakistan'a kadar uzanan geniş bir coğrafyada son iki ay içinde yapılan seçimlerde alınan sonuçlar bu konuda fikir yürütmeye yetecek özellikte. Seçimlerin yapıldığı ülkeler; cografi konum, siyasal yapı ve stratejik konum itibariyle ortak özellikleri paylaşıyorlar. Özellikle ABD ile olan ilişkileri bakımından gerilimli alanlarda bulunan bu ülkelerdeki seçim sonuçları Amerikanın yürüttüğü "küresel teröre" karşı siyasal refleks olarak da okunabilir.

Son dönemde seçimlerin yapıldığı ülkeler Fas, Bosna, Pakistan, Bahreyn, Türkiye coğrafi konum olarak uç, sınır bölgelerde yer alıyor.Jeostratejik olarak Fas ile Türkiye birbirine benzeştiği gibi Pakistan ile Bosna'nın gerilimli bölgede yer almaları ortak paydalarını oluşturuyor. Bu ülkeler, İslam dünyasının tümünü yansıtan ortalamayı vermeseler bile siyasal, sosyal ve etnik çeşitlilikleriyle en azından önemli bir siyasal damarın anlaşılması bakımından ip ucu verebilir.

Bahreyn'le Bosna arasındaki siyasal, kültürel, etnik farklılık kadar, birbirinden apayrı siyasal deneyimlere sahip bu ülkelerde benzer seçim sonuçlarının alınması İslam dünyasının geleceği üzerine ortaya atılan hipotezleri doğrulamıyor. Bu ülkelerdeki seçim sonuçlarının en azından Müslüman toplumların siyasal reflekslerini göstermesi bakımından, yükselen siyasal muhalefetin rengi konusunda en azından yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor.

Fas'ta yapılan seçimlerde İslamcı muhalefeti temsil eden Adalet ve Kalkınma Partisi tarihinde bir ilki gerçekleştirerek kazandığı 14 sandalye ile 3. büyük parti oldu. Pakistan'da İslamcı muhalefet bloku (MMA) önemli bir başarı elde ederek 53 temsilci ile ilk defa üçüncü büyük gruba sahip oldu. Bosna'nın bağımsızlık savaşının öncülüğünü yapan Aliya'nın Demokratik Eylem Partisi (SDA) aleyhinde yürütülen uluslararası kampanyaya ragmen yüzde 37'lik bir oyla tekrar birinci oldu. Tamamen farklı yapıdaki Bahreyn'de İslamcılar 40 üyeli parlamentoya 19 temsilci gönderdiler. İslamcı partinin başarılı olacağı anlaşılması üzerine Ürdün'deki seçimler de iptal edildi.

Bu partilerin ideolojik yapıları, İslamcılık anlayışları birbirinden farklı olsa da belli duyarlılıkların yükselişine işaret etmektedir. Bu ülkelerin hemen hepsi 11 Eylül sonrası gelişmelerden bir şekilde doğrudan etkilenmiş veya Batı ile ilişkilerinde mağduriyete ugramış ülkelerdir. Bosna NATO sayesinde barış yapılmasına ragmen özellikle Avrupa'nın tutumu nedeniyle 250 bin kişiyi şehit verdi. Ve bağımsızlık sonrası SDA uluslararası gücün boy hedefi haline getirildi. Pakistan 11 Eylül sonrası gelişmelerden doğrudan etkilenen ve bunun yol açtığı sorunları yaşayan bir ülke. Ürdün gerek Filistin'de yaşanan dramın gerekse Irak'ta yaşanması muhtemel gelişmelerin doğrudan muhatabı ve magduru olabilecek bir ülke.

Türkiye'de ise bunlardan hem tümüyle farklı hem benzer özelliklerin yansıdığı bir seçim yaşandı. Türkiye'deki seçimlerin galibiyetinin adresini doğrudan İslamcılık hanesine yazmamız mümkün değil. Ancak diğer bölgelerdeki seçim sonuçlarıyla ortak yanı, en azından algı düzeyinde de olsa yerli duyarlılıkların yükselmesi, siyasete yansımasıdır.

Doğudan batıya farklı bölgelerdeki seçimlerin yansıttığı sonuç; ideolojik yelpazede nerede yer alırsa alsın bu ülkelerin tümünde, büyük ölçüde 11 Eylül sonrası küresel stratejilerin, ABD politikalarının doğurduğu sonuçlara karşı siyasal tavırdır. Ve bu siyasal tavırla verilen mesaj şu: hemen hepsinde egemen konumdaki modernist elitler eliyle yürütülen teslimiyetçi politikaların iflas ettiğini göstermektedir. Ve bu siyasal tavır büyük ölçüde İslamcı muhalefet etrafında şekillenmektedir. En azından İslami duyarlılıklar öne çıkmaktadır. Bizdeki gibi, radikal modernleşmenin uygulanmadığı İslam dünyasının büyük kısmında, İslamcı olanla olmayan arasındaki ayrımın kesin çizgilerle ortaya koymanın o kadar kolay olmadığı gerçeğine ragmen, 11 Eylül sonrası geliştirilen küresel şiddete karşı yerel muhalefetin bu kanaldan beslenmesi önümüzdeki dönemin siyasal renginiı anlamak için uygun bir gösterge sayılmalıdır.

İslamcılığın öldüğü tezini pek de yakışıklı bulan Batılı İslamcılık uzmanlarının yeniden ders çalışmaları gerekiyor. En azından Fas'tan Pakistan'a, Bosna'dan Bahreyn'e kadar uzanan coğrafyada ortaya çıkan siyasal mesaj, küresel hegomonyaya karşı muhalefetin nereden beslenebileceğinin işaretlerini veriyor olmalı.


14 Kasım 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED