T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erdoğan başbakan olmalı mı?

Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı meselesi yeteri kadar ve açık bir şekilde tartışılmıyor. Bu çok boyutlu meseleyi tek yönlü ele almak yakında bir dizi yeni sorun ve soruna yol açacağa benziyor.

Malum; "yasal olan" ile "meşru olan" arasındaki bağın aşırı esnetilmesi, sıkça koparılması bu ülkede uzunca bir süredir, toplumdan siyasete, yönetimden devlete uzanan türlü krizlere yol açıyor.

Bu ikili arasındaki kopukluğun en tipik hallerinden birisini Tayyip Erdoğan konusunda görüyoruz. AKP lideri az görülür bir meşruiyete sahip, ama tam da bu meşruiyete sahip olduğu alan ve konuda yasal olarak sakıncalı.

Bir yasal durumun meşruiyet halini bu denli ıskalamasının yarattığı sonuç her zaman aynıdır: Fiili durumların hakimiyeti...

Meşruiyetin yasallığı bu denli aşmasının yarattığı sonuç da bellidir: Hukukun ve yasaların gücünün azalması, hakemlik kabiliyetinin zedelenmesi...

Otoriter anlayışın uygulamaları, demokratik bir kurumun, seçimin sonuçlarıyla taban tabana zıt olunca, demokratik durumun yarattığı meşruiyet yasal hali kevgire çevirince ortaya tam da bu ikili sonuç çıktı: "Örselenen yasallık", yani anlamsız ve ironik hale gelen bir yasak ile "meşruiyetten doğan fiili durum", yani siyasetten yasaklı bir kişinin iktidar partisinin tartışılmaz lideri olması...

Söz konusu yasal halin, hukukun ruhuna hiçbir şekilde uymadığı, arka arkaya gelen zorlama ve çelişki kararlarla ürediği de dikkate alınırsa, yapılması gereken tek şey var aslında. Yasallık ile meşruiyet arasındaki bağı yeniden kurmak... Yasal hali ortadan kaldıracak, ya da hukuka uygun yasalarla değiştirecek adımlar atmak...

Bu bir zorunluluk haline geldi ve elbette yapılacak.

Başka bir deyişle 312. maddeden hüküm giyenleri yaşam boyu siyaset yapmaktan men eden Anayasa'nın 76. maddesi değiştirilecek. Aslına bakarsanız, 12 Eylül ruhunu özetleyen bu maddenin yıllar önce değiştirilmesi gerekiyordu. Şimdi bu düzenlemenin Tayyip Erdoğan'ın durumundan ötürü gerçekleştirilecek olması, bir kişi için yapılan bir keyfi değişikliği değil, bir kişi vesilesiyle yapılan bir ilkesel değişikliği ifade edecektir.

Ancak bu yasakların yol açtığı telafisi zor gelişmeler, örneğin Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilememiş olması başka fiili durumlar da yaratıyor ve yaratacak. Erdoğan bu yasaklar yüzünden ve Anayasa'nın, başbakanın milletvekili olmasını şart koyan 109. maddesine göre başbakan olamayacak. Bu maddenin değiştirilmesine ne Cumhurbaşkanı yanaşıyor ne de muhalefet partisi başkanı... AKP'nin bunu tek başına yapmasının daha şimdiden kişiye özel düzenleme olarak tanımlanacağı ve ciddi bir kriz yaratacağı ortada...

Anayasa'nın bu maddesinin değiştirilmesi halinde bunun sadece Erdoğan için yapılacağı da elbette açık. Bunun demokratik bir düzende yasama işlevinin etik ilkelerini zedeleyeceği de söylenebilir...

Bunlar doğru...

Ancak şu da doğru:

Başbakan kim olursa olsun, hatta Anayasa Mahkemesi genel başkanlığını engellese bile AKP'nin lideri tartışmasız bir şekilde Tayyip Erdoğan'dır. Kendi partisinin kuracağı bir hükümetin atacağı adımlarda, alacağı kritik kararlarda Erdoğan etkisinin olmayacağını düşünmek safdillik olur.

Bu durum siyasi açıdan mevcut başbakanı da Erdoğan'ı da örseleyecek bir süreci başlatır. Hukuki açıdan yetki-sorumluluk mekanizması başta olmak üzere ciddi tartışmalara yol açar, ülkeyi yanlış, gereksiz ve suni tartışmalara, hatta gerginliklere sürükleyebilir...

Bu durumda, hem bu ileride yeni sorun ve tartışmalar yol açacak "yetkili genel başkan - sorumlu başbakan" modelinin anormalliğini hem bu haksızlığı ortadan kaldırmak siyasi aklın bir icabı değil midir?

Dememiz odur ki, elbette keyfiliği üretecek bir adım atılmasın; ancak bu durumu ortadan kaldıracak bir düzenlemenin yolu da aşırı şekilci bir bakış açısıyla tıkanmasın...

Bu çerçevede en azından ara seçimlerin yenilenme koşulları ve tarih sınırları değiştirilerek Erdoğan'a 2 ay içinde başbakanlık yolu açılabilir...

Bu her şeyden önce filli durumları ortadan kaldırarak, yenilerinin doğmasını engelleyecek ilkelerin hayrına olur...



14 Kasım 2002
Perşembe
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED