T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AB ile saflar belirleniyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim kozunu öne sürdü: Apo'nun idamı. Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının Ecevit'i iktidara taşıdığı hatırlanırsa, tam da seçim arefesinde, Bahçeli'nin idamda ısrar etmesini normal karşılamak gerekir. Hem, temsili demokraside, farklı düşüncelerin de zirvede seslendirilmesi lâzım.

Avrupa Birliği'ne halkın % 70'i taraftarsa, % 30'u karşı.

MHP, Apo ve AB

Burada, mesele, konunun, "AB'ye taraftarlık veyahut karşıtlık" biçiminde ortaya çıkmamasından kaynaklanıyor. MHP, "Ben, AB'ye taraftarım ama Apo idam edilsin" deyiveriyor. Oysa Apo idam edilirse, AB ile ilişkiler kopacak.

"Koparsa kopsun. Biz ulusal onurumuzdan taviz vermeyiz. Türkiye'de AB'nin propagandasını yapanlar, keşke yurt dışında ülkemizin şartlarını izah etme hususunda da aynı gayreti gösterselerdi."

MHP cenahından yükselen sesler bu istikamette.

AB'ye Türkiye'nin girmesini isteyen vatandaşlardan pek çoğuna sorsanız "Apo asılsın" cevabını verecektir.

İşte bu çelişki, ister istemez siyasete yansıyor. Üstelik, erken seçimin arefesine gelinmişken, hiç kimse, sahayı MHP'ye kaptırmak istemiyor. İktidar sorumluluğunu taşımayan Saadet, AK Parti ve DYP'nin, MHP'nin boşluğunu doldurma niyetinde olmadıkları görülüyor.

MHP, "milli duruş" adına, Türkiye'nin AB trenini kaçırmasında bir sakınca mütalâa etmiyorsa, bu karşı çıkışının bedelini ödemeli ve hükûmetten çekilmeli.

Siyasi oyun

Ortada oynanan bir siyasi oyun var. Bahçeli, idam kararlarının bir an önce Meclis'in onayına sunulmasını talep ediyor. Oysa, Öcalan'ın müracaatı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 30.11.1999 tarihinde verdiği ara kararıyla, dava sonuçlanıncaya kadar idam cezasının infaz edilmemesini Türk Hükûmeti'nden istemişti. MHP'nin de ortağı olduğu hükûmet, bu talebe uyarak, infazı gerçekleştirmeyeceğini ilân etmişti.

Öyleyse Bahçeli -henüz AİHM bir karara varmadan- nasıl Apo'nun idam meselesinin Meclis'e taşınmasını isteyebilir? Ayrıca AB'ye hükûmet tarafından sunulan Ulusal Program'da, aynen şöyle deniliyordu: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre kesinleşmiş idam cezalarının yerine getirilmesi kararı, münhasıran TBMM'nin yetkisindedir. Hükûmet, TBMM'nin 1984 yılından bu yana yaşam hakkının özüne dokunulmaması yönünde benimsediği uygulamaya saygılıdır."

Ulusal Program'da, 1984'ten beri idam cezalarının infaz edilmediğine temas edilirken, Bahçeli de diğer lider gibi, idama karşı tavrı destekliyordu.

Eğer AB'nin, gerçekten, mevcut iktidarın hiç değilse 2 partisi açısından bir önceliği ve ehemmiyeti varsa, ya MHP ikna edilmeli veya dışlanmalıdır.

*   *   *

AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, dünkü grup konuşmasında ortaklara benzer bir çağrıda bulundu ve "DSP ile Anap, AB üyeliğini istiyorlarsa, Türkiye için hayatî gördükleri bu konuda, ya MHP'nin birlikte hareket etmesini sağlamalı, ya da bu hükûmetten çekilmesini talep etmeli" dedi.

Tayyip Erdoğan, AB'nin önündeki engellerin kaldırılması yolundaki iradesini vurgulayarak, hükûmetten gelecek tasarılara kesin destek vaad etti.

Erdoğan bu noktada, MHP liderinin oyununu bozacak bir şart koştu: "İdam cezasının kaldırılması, bir kanun teklifi veyahut milletvekillerinin önergesi olarak değil, hükûmet önergesi veyahut kanun tasarısı şeklinde Meclis'e gelmeli."

Bir başka ifadeyle, hükûmetin bütün üyeleri bu tasarıya angaje olmalı.

İdam cezası

Eskiden, Anayasa'da, idamla ilgili bir düzenleme yoktu. 37 maddelik demokratikleşme paketi ile, "savaş, yakın savaş, terör hariç ölüm cezası verilemez" ibaresi Anayasa metnine girdi. Oysa, AB üyelerini bağlayan "6. protokole" göre, sadece "savaş ve yakın savaş hallerinde ölüm cezasına imkân tanınıyor." MHP'nin ısrarıyla, Anayasa metnine "terör" ibaresi eklendi. Bu durumda, sadece kanunu değiştirerek, teröristlerin idamını engellemenin mümkün olmadığı, Anayasa'nın da değiştirilmesi gerektiği belirtiliyor. Hükûmetten böyle bir değişiklik tasarısı gelirse, AK Parti destekleyecek.

Tahminimize göre, bu durumda bütün muhalefet, hükûmet tasarısına sahip çıkacaktır. Zaten Avrupa Birliği'nin genel eğilimi, idam cezalarını toptan kaldırmaktır.

15 Nisan 2002'de, hükûmet, Meclis'e, idam cezalarının yeniden düzenlenmesi için bir kanun sevketti. Bu kanunda, Anayasa'daki istisnalar (savaş, yakın savaş ve terör) muhafaza ediliyor.

Hükûmetin yapması gereken, o kanun tasarısını geri çekmek, gerekirse Anayasa değişikliğini de gerçekleştirerek, idam cezasını toptan sona erdirmektir.

Böyle bir tasarıyı Meclis'e sevk ettiği takdirde, muhalefeti, en azından AK Parti'yi ve DYP'yi arkasında bulacaktır. Saadet Partisi ise, adi suçlarda idamın sürmesini istiyor.

Erdoğan ve AB

Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grubu'nda yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği'ne verdiği desteği büyük bir açıklıkla ilk defa ortaya koydu.

Bugüne kadar, AK Parti, sanki MHP'ye göre tavır belirliyor gibiydi. Özellikle Apo'nun idamı konusunda, halkın hissiyatı ile AB arasında sıkışıp kalmıştı.

Ama Erdoğan, bu önemli konuda, günlük politikaların üzerine çıkmayı başardı. Müşahhas noktalarda, görüşünü, kamuoyuna açıklayarak kendini bağladı.

Hem AB'ye girelim, hem de Apo idam edilsin olmaz. Siyasi partiler tercihlerini belli etmek zorunda.

*   *   *

İşte AK Parti liderinin konuşmasından bazı satır başları:

"...Milletler, tarih içindeki varlıklarını, gerektiğinde kendisini feda etmeyi dahi göze alarak, milleti ve ülkesi için doğru olanı korkmadan, çekinmeden, yüksünmeden ortaya koyabilen, söyleyebilen ve söylediklerini hayata geçirmek için çalışan evlâtlarına borçludur çoğu kez. Halkımız, bizden hem bugüne, hem geleceğe dair hukukunu ve haklarını korumamızı beklemektedir. Bizler bunun bilincinde olarak, her zaman doğrunun yanında durmasını bildiğimiz gibi, yanlışların karşısına dikilmesini de biliriz... Türkiye'nin AB ile ilişkileri, Batı ile yaşadığımız en önemli sıcak temastır. AB'ye tam üyelik sürecine, biz, cumhuriyet projesiyle roketlenen muasır medeniyet idealimizin, havada ikinci kez roketlenmesi ve hız kazanması olarak bakmaktıyız. Biz, Türkiye'nin, kesinlikle AB'ye girmesinden yanayız. Gelişen ve küreselleşen dünyada, medeniyetin ve gelişmenin varoşlarında kalmamak, kenar mahalle ülkesi olmamak için, AB'ye girilmesi gerektiğini savunuyoruz. AB, bizim kabul edemeyeceğimiz bazı taleplerde bulunuyor olabilir. Ama, Türkiye, bu konudaki karşı tezlerini de, ancak sürecin içine girerek anlatabilir. Sürecin dışında kalıp yanlızlaşarak bu zorlukları aşamaz. AB'den kaynaklanan ön yargıları ortadan kaldırmak için de, AB'ye giriş için yapmamız gerekenleri daha iyi yapmak zorundayız. AB içinde olup da, Türkiye'ye zarar vermek isteyen kimi ülkeler varsa, bunların zararlı faaliyetlerini sona erdirmenin garantisi Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasıdır. AB üyeliği ülkemizin ve insanların geleceğini çok yakından ilgilendirmektedir. Kimse, yurt içi dengelerde kendi ağırlığını ve yerini koruma pahasına, ülkemizin ve insanlarımızın geleceği ile oynamamalıdır... Biz AK Parti olarak, sadece AB istedi diye değil, medeni dünyadaki gidişi de göz önüne alarak, ilkesel olarak ölüm cezasının kaldırılmasından yanayız. Hükûmet ölüm cezasının kaldırılmasında samimi ise, Anayasa değişikliğini imzaya açsın. Veyahut, bu işi kanun ile halledebilecek ise, ölüm cezasını tamamen kaldıran yeni bir tasarı sevk etsin Meclis'e. Bunu desteklemeye hazırız... Programımızda, partimizin, Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak gördüğü açıklanmıştır. Biz AK Parti olarak özel kurslar, vakıf ve dernekler yoluyla insanların ana dillerini öğrenmelerini bir hak olarak görüyoruz... Tarihin bu kritik günlerinde, Türkiye'nin en büyük partisinin genel başkanı olarak, AB'ye tam üyelik süreci konusunda partimin kesin bir kararlık içerisinde olduğunu milletimize duyuruyorum."

Bu da mı takiyye?

AK Parti'nin, bu kadar açık yürekle AB'yi desteklemesi, bence çok önemli. Erdoğan ve arkadaşları "Siyasal İslâm'ı temsil etmediklerini" defalarca tekrarlayıp durdular.

Ama sözlerden ziyade davranışlar ikna edicidir.

AB'yi, Türkiye'nin vazgeçemeyeceği bir medeniyet projesi olarak takdim eden Erdoğan, siyasi duruşunun ipuçlarını da veriyor: "AB, Türkiye'yi muasır medeniyet yörüngesine yerleştirmek için, havada ateşlenen bir rokettir" diyor; cumhuriyetle başlayan muasır medeniyete ulaşma amacına AB'nin hız kazandıracağını söylüyor.

Bence, tozlu raflardaki kasetleri bir tarafa bırakıp, gayretlerimizi müspet arayışlara yönlendirelim.


6 Haziran 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED