|
|
Hedefe ulaşmak için
Konfüçyus, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden sınıfın tam karşısına geçti. Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde bir elma vardı. Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi: "Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı yiyebilir." Çocuklardan biri açıkmıştı, ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor, ama başaramıyordu. "Elimi çıkaramıyorum!" Konfüçyus, "Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır" dedi. Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda zorunlu olarak bıraktı. Elini vazodan çıkardığında, yüzünde şaşkınlık okunuyordu. Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı? Konfüçyus, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi gülmeye başladı. Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu! Konfüçyus, "Fakat bu, göründüğü kadar basit değil" dedi. Elmayı havada tutuyordu konuşurken. "Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Onu bırakabilmek de bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız. İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz."
TAŞAR'DAN CEVAP
Sayın Şeker,
Öncelikle değerli vatandaşımızın eleştirilerinde haklı olduğunu belirtmek isterim. İfade ettiği gibi bu alanda önemli bir turizm talebi vardır. Ülkemizin de bu talebe cevap verebilecek önemli bir potansiyeli vardır. Bu potansiyelin ihmal edilen veya gözlerden kaçan uygulamalarla heba edilmesine, Turizm Bakanı olarak benim de gönlüm razı değildir. Bu nedenle, daha önce yine gazetenizde yayınlanan ve bu konuyu gündeme getiren uygulama üzerine gerekli girişimleri ve çalışmaları başlattım. Konunun muhatabı olan Orman Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulundum. Bu çerçevede, Orman Bakanlığı'na 28 Nisan 2002 tarihli bir yazı yazdım. Belirtilen konuların çözümünde yardımlarını ve ilgilerini talep ettim. Bu girişimimize cevap bekliyoruz. Sayın Orman Bakanımızın konu hakkında gerekli duyarlılığı göstererek, taleplere cevap verebilecek bir çözüm yolu bulunacağına yürekten inanıyorum. Bu düşüncelerle selam ve saygılar sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
SÖMÜRGE MANTIĞI
"Welcome to İstanbul" yazıyor Karaköy'de Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin yan tarafındaki binanın tepesinde. İstanbul'a gelen yolcu gemilerini İngilizce ile karşılıyoruz yıllardan beri, Türkçe'yle değil. İngiliz sömürgesiyiz adeta. Adam gibi, "İstanbul'a Hoşgeldiniz" yazsak, sanki limana yanaşan gemideki yolcuların kafası karışacak. "Aaa ne yazıyor burada?" diyecekler; İngilizce bilmediğimizi düşünecekler. Vatanı kurtarmışız güya.
İstanbul limanına sadece İngiliz turistler gelse, bir derece anlamak mümkün belki. Ama bunun Fransız'ı var, Alman'ı var, İtalyan'ı, Arap'ı, Acem'i, Rus'u, Çin'i, Japon'u, Hind'i var... Hiç sömürge olmadık ama sömürge mantığından bir türlü kurtulamadık. DUYAN YOK
"Duyum alıyor" şimdilerde memleketimin insanı. Duyan yok. "Aldığım duyuma göre..."
GÜNÜN SÖZÜ
Komedi,
iyimserliğin eyleme dökülmesidir.
ÇORAP "Dünya'nın ayağına çorap örüyoruz" başlıklı haberi görmüşsünüzdür dünkü gazetede. Bir de Dünya'nın başına çorap örenler var.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |