|
|
Zaten Hipokrat bir Yunan Ajanıdır!..
Ah Bülent Ecevit ah.. İstediği kadar "Ben iyileşiyorum" diye açıklama yapsın.. Tekel medyası, onun işini bitirdi.. Nasıl eskiden onun hasta olduğunu gizledilerse, bu noktadan sonra, iyileştiğini de haber yapmazlar.. Hatırlamıyor musunuz.. Oya Başar-Levent Kırca, geçen yıl Başbakan Ecevit'in başbakanlık merdivenlerinden iniş-çıkışını, "Olacak O Kadar"a konu ettiler diye, ne tür bir tepki almışlardı bir köşeden.. Çünkü o zaman, Ecevit'in "sağlıklı gösterilmesi" uygun düşüyordu.. Önceki gün Milliyet'te, Hasan Cemal 2000 yılının Mart ayında, Ecevit'in Hindistan'dan dönerken ne durumda olduğunu anlatıyordu.. Can Dündar'la Hasan Cemal, uçakta, Ecevit'in "Tagore" çevirisini, çevirmene imzalatmak istemişler.. Ecevit kitabı almış.. Elinde kalem varmış gibi, parmakları ile kitabı imzalamaya çalışmış.. Sonunda Rahşan Hanım müdahale edip, Bülent Bey'in eline bir tükenmez kalem tutuşturmuş.. Bu anlatılan olay 2000 yılının Mart'ında geçiyor.. Yani 2.5 yıl önce de, Ecevit'in sağlığı "rutin"miş demek.. Emin Pazarcı da, 1999'a ait Ecevit gözlemlerini, şimdi anlatıyor "Habervitrini.com"da. Pazarcı, Akşam'ı temsilcisiyken Ecevit ziyarete gelmiş.. Masanın üzerinde duran çanaktaki bozuk paraları yabancı para sanmış.. Geçen yıl da Devlet Bakanı Faruk Bal, kendisine gelen Konya'lı seçmenlerine giderken, Başbakanlık koridorunda Ecevit görmüş onu.. Herhalde Bal'a randevu verdiğini düşünüp, Bakan'dan özür dilemiş. Sonra, Faruk Bal mecburen Konya'lı seçmenlerle Başbakan'ın odasına gitmişler. İki ihtimal var.. Gazeteci arkadaşlarımız o kadar vatansever ki ve gazeteleri de öylesine istikrar düşkünü ki, Ecevit'in hasta olduğunu gizliyorlar.. En güncel haber konuları bile, ancak "Anı" şeklinde, birkaç yıl sonra yayınlanabiliyor.. İkinci ihtimal de, Ecevit'ten beklentiler öylesine yoğun ki, kan tükürse, "Kızılcık şerbetidir" diye idare ediyorlar. Bu durumda, artık Ecevit'in iyi olması da işe yaramaz. Hani Vahşi Batı'da bir kovboy yoldaki bir kadını işaret etmiş arkadaşına, -Şu yoldaki dul kadını görüyor musun, demiş.. Arkadaşı itiraz etmiş kovboya.. -O kadın dul değil.. Yanındaki odam, o kadının kocası!.. Kovboy çekmiş tabancasını.. Kadının yanındaki adamı vurmuş.. Silahın namlusundan çıkan dumanları üflerken, sinirli sinirli söylenmiş.. -Ben ne dersem o doğrudur.. Bu kadın dul, demiş.. Burası "Vahşi Batı" değil belki.. Ama burası kesinlikle, "İnsafsız Ortadoğu".. Ecevit kalksa.. Rahşan Ecevit'le halk oyunları oynasalar.. Hatta, Ecevit, koşarak Başbakanlık merdivenlerini birkaç kez inip çıksa.. Artık faydası yok.. Onun işi bitti bazıları için.. Öyle bir ego azgınlığı var ki bazılarında, "Saat kaç" diye sorunca, saatlerine değil, yazdıkları yazılara bakıyorlar.. Ben Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın veya Prof. Dr. Turgut Zileli'nin yerinde olsam, "Başbakan'ı iyileştirip, ayağa kaldıracağım" diye çırpınmayı bırakırım.. Bu işi çok uzatırlarsa, bu doktorların kasetleri falan çıkartılır sonunda ortaya.. Birdenbire Haberal "Tarikatçı" ilan edilir.. Zileli de, "Cihat amaçlı örgüt üyesi" falan oluverir.. Ayrıca bu iyileştirme çabaları, herhalde Hüsamettin Özkan'ın falan da sinirini bozmaya başlamıştır.. Ben olsam, Hipokrat'ı reddederdim.. O bir "Yunan ajanıdır" derdim..
ŞAKA
Zammın gerekçesi!..
Tüpgaza (LPG) önceki gün binde 1 zam yapılmıştı..
MESLEK ADINA TEŞEKKÜR
Nuri Kayış, çok iyi bir isim bıraktı!..
RTÜK Başkanlığı sona eren Nuri Kayış'a, medya mensubu olarak, hepimizin bir teşekkür borcu var.. Malûm RTÜK Yasası için verdiği mücadele, ileride yazılacak "Türk Basın Tarihi" kitaplarında, mutlaka yer alacaktır.. Kayış, oturulan koltuklar için susmanın ne kadar yanlış olduğunu, herkese defalarca göstermiştir.. Tıpkı Uluç Gürkan'ın, bir DSP milletvekili olmasına rağmen, kendini inkar etmeyip, "Önce özgür ve özerk basın" demesi gibi.. Örneğin yazar-çizer bir kişi olmasına ve aydın görüntüsü vermesine karşın, Devlet Bakanı koltuğuna bağlanıp RTÜK'e kilitlenen Yılmaz Karakoyunlu, bunu yapmamıştır.. Örneğin, her gün mangalda kül bırakmayan ve kalemlerinden kan damlayan gazeteci-yazarlar, RTÜK Yasası konusunda oto-sansürü kabullenmişlerdir.. İşte bu dönemde Nuri Kayış, karanlıktaki bir deniz feneri gibi, basının özgürlüğüne ve bağımsızlığına, ışık tutmuştur.. Yeni Başkan Fatih Karaca'nın da, aynı çizgiyi sürdüreceğine inanıyorum.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |