T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Partiler Avrupa Birliği'ni elbette tartışacaklar

Siyasi partiler Avrupa Birliği'ni (AB) iç politikada tartışma konusu yapmalı mı, yapmamalı mı?

Başka tartışma konusu kalmamış gibi bir de bu konuyu tartışıyoruz.

TÜSİAD AB konusunda gazetelere verdikleri ilanda konunun siyasi partiler tarafından iç politikada tartışılmasına karşı çıkıp bir "devlet politikası" olarak kabul edilmesi gerektiğine de işaret ettiler.

Örtük olarak şunu kabul ediyorlardı: Devlet politikası olarak kabul edilmiş olan bir siyasayı partilerin tartışma konusu yapmaları anlamsızdır. Herkes bunu kabul etmeli ve gerçekleştirilmesi için çalışmalıdır.

Sadece iş adamları değil hatta bazı siyasi partiler bile bu görüşü paylaşıyor AB konusunda politik tartışmaya karşı çıkıyorlardı.

İşte bu tavır Türkiye'de siyasete ve siyasi partilere biçilen rolün ve çizilen alanın nasıl daraltılmış, sıkıştırılmış ve kontrol altına alınmış bir alan olduğunu gayet açık şekilde ortaya koymaktadır.

Avrupa Birliği konusunda kim karar verecek?

Sözü biraz açalım. AB konusu Türkiye'nin yarım asırdır gündemini işgal eden temel sorunlardan biri. Toplumun geleceğini çok köklü şekilde etkileyecek, mukadderatını şekillendirecek, yaşamasında derin izler oluşturacak hayati bir konu. Böyle bir konuda kim karar verecek? İşte asıl mesele bu.

Eğer bir demokrasiden söz ediyorsak, seçimlerle oluşmuş bir yasama kurulundan ve bu kurulun tüm toplumun uyacağı temel kuralları koyma yetkisine sahip olduğundan söz ediyorsak bu konuda kararın, siyasi partilerin tartışmalarıyla şekillenmesi gerekir. Yok bir seçim, bir temsil kurumu ve yasaları halkın temsilcilerinden oluşan bir kurulun yapmaları söz konusu değilse orada da kararı verecek olan devlet yönetimini bir biçimde elinde tutan seçkinler olacaktır.

Türkiye'de seçimlerle oluşmuş bir meclis, meclisin elinde yasama yetkisi, toplum kesimlerini temsil eden siyasi partiler, partilerin farklı programları ve kendi programları doğrultusunda kamuoyu oluşturma hakları var. Dolayısıyla AB konusunda partilerin farklı politikalar takip etmeleri, görüşlerinin birbirinden farklı olması, kendi görüşleri doğrultusunda kamuoyu oluşturmaya çalışmaları son derece normal bir durum. Hatta olması gereken de bu.

Bu konunun tartışılmasının önüne konulan gerekçe AB konusunun bir devlet politikası olduğu hususudur.

Devlet politikası ne demek?

Anayasa tarafından belirlenmiş ve kabul edilmiş bir temel politika devletin bütün birimlerini bağlamakta olduğundan devlet politikasıdır. Ama bu asla tartışılmaz değildir. Siyasi partilerin bunu tartışmayacakları, buna karşı çıkmayacakları, değiştirilmesi için çaba gösteremeyecekleri anlamına gelmez. Anayasanın bütününe bile eleştiri getirmeleri ve değiştirilmesi için çalışmaları mümkündür.

Seçilmiş siyasi kadroların ve kurumların dışında bürokratik heyetlerin belirledikleri politikaların devlet politikası olarak sunulup tartışma alanının dışına çıkarılması elbette ki düşünülemez. Mesela Türkiye NATO üyesi bir devlettir. Bir siyasi partinin bunu tartışma konusu yapması, buna karşı çıkması ve iktidar olması durumunda NATO'dan çıkacağını savunması son derece normal bir durumdur. Devlet elitleri aksini savunsalar bile eğer halk bu görüşe destek vermiş, eğilimini bu yönde ortaya koymuşsa bunun dikkate alınması gerekir. Partinin savunduğu görüş irrasyonel ve gerçek dışı olabilir. Karşıt görüşü savunan partilerin halkı kendi görüşlerine destek vermeleri hususunda ikna etmeleri gerekir.

AB konusu yarım asırdır henüz tamamlanmamış bir tartışmadır. Lehinde ve aleyhinde olan toplum kesimleri ve partiler var. Her partinin kendi görüşlerine göre konuyu tartışması hem gerekli hem de demokratik sistemin işlemesinin sonucu. Konunun kamu oyu önünde tartışılmasından değil tartışılmayıp halktan kaçırılarak bir yerlerde kararlaştırılmasından korkmak gerekir.

Bir siyasi partinin AB'ne taraftar olması veya karşı çıkması, seçim kazanmak için tercih ettiği konjonktürel bir tavır olabilir mi? Bu da o partinin ve seçmenlerinin bileceği bir iştir. Eğer AB konusu seçim kazandıran veya kaybettiren bir mesele ise siyasi partilerin bununla ilgilenmeleri, tartışma konusu yapmaları, lehinde veya aleyhinde olmalarının önüne geçilemez.

AB konusu siyasi partilerce, hem de çokça tartışılmalı, iç politikanın en canlı tartışma konusu yapılmalıdır. Ancak böyle bir sonuca varılabilir.


6 Haziran 2002
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED