T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ruh ve şuurun iktidarı...

Ruşen Eşref (Ünaydın: 1892-1959), Halide Edip Hanım'a sorar: "-Fransızlar'la İngilizler'den en fazla kimleri okudunuz ve hangilerini tercih buyurdunuz?"

"-İngilizler için özel duyarlılıklarım: Önce (Bayron)u tapınır gibi severdim. Tabii bugün benim için biraz eskimiştir. Sima olarak bende en çok tesir bırakan (Şekspir) ve (İngilizce İncil)dir. (Şekspir) ile (İncil) bana daima arkadaş oldular. Bunları müzmin bir halde sever, beraber bulundurur ve okurdum. Hareket olarak da en fazla (Pre-Rafa-elitleri) severim. Benim sanat duygularıma en fazla yaklaşan bunlardır."

"Hikayecilerden en fazla (Dikens)i beğenirim. İnsanlığı için çok beğenirim."

"Fransızlardan aynı derecede (Zola)yı kutsarım. Fakat artist olarak değil. İnsan ve hakikat adamı olarak. (Zola) kadar büyük insan görmedim. Kime benzemek istersin, derlerse, (Zola)ya derim. Bütün büyüklüğüne rağmen (Balzak)a tahammül edemem. (Jorj San)ı zaman zaman severim. Tamamiyle çok sevdiğim (Dode) ile (Mopasan)dır." (Diyorlar ki, Dersaadet/1334-1918, sh: 178)

Halide Edip, yerlilerden de Hamid ile Rıza Tevfik'i "en büyük şair ve en büyük adam" olarak gördüğünü ifade etmişti.

Bu ifadeleri Halide Edib (Adıvar: 1882-1964) söylediği zaman, Necip Fazıl daha 14 yaşında idi (1904-1983).

İşte, Halide Edib gibi, "Batı hayranı" olanlar, tek parti yönetimine etkili olmuş, bir "Nazım" ile bir "Necip" adlı iki şair, Cumhuriyet döneminde etkin rolü oynayarak fikir üretmişlerdir.

Nazım Hikmet'in fikir ve sanat anlayışı, zaman zaman siyasî kadrolara etkin olmuş, sadece Necip Fazıl merhum, 1950'den sonra, özellikle de 60 İhtilali'nden itibaren "kökü mazide olan bir gençlik" için olanca vüs'atı ile hareket etmiş, "çile"ye talip olacak kadroların yetişmesine ömrünü vermiştir.

Solun en etkin olduğu ve "68 kuşağı" diye Batı'dan etkilenip, kanlı olaylara bulaşan bir "aşırı sol ihtilal örgütleri"nin kol gezdiği yıllarda, Necip Fazıl'ın ruhunu şad edecek bir "MTTB gençliği" zuhur etmişti.

Bu gençliğin öncülerinden MTTB Genel Başkanı İsmail Kahraman o dönemlerde "gençliğin manevî açlığı"nı şöyle dile getiriyordu:

"Bırakalım son yüz elli yılın süfli, körü körüne Batı taklitçiliğini. Biz Batılılaşmak değil, muasırlaşmak istiyoruz. Kendi medeniyet kökümüzün teklifini bile incitmeksizin; ona, yeni zaman yemişlerine kan ve can verdirecek büyük hamleye girişelim, diyoruz. Sapık ideolojilerin yaygarasını değil; millî yapımızın (ve) kültürümüzün öğretilmesini, kendi ideolojilerimizin verilmesini, istiyoruz." (Manevî açlık, Milliyet, 25 Mayıs 1968).

Tam bundan 34 sene evvel, 54. Hükümet'in Kültür Bakanı Sayın İsmail Kahraman'ın isteği "millî ruh ve şuurla bezenmiş gençlik", bugün iktidarda...

Döneminin orta öğretim komitesinde kültür ve sanat kollarından ruh ve ilham alan gençlerin her biri ya bir bakan veya bir genel başkan, başbakan, öğretim üyesi ve yazar...

İşte bu kadroyu yetiştiren "birliğin" genel başkanı Sayın Kahraman'ı, bayramın birinci günü, iktidar partisinin bayramlaşma merasiminde gözlerimiz aradı...

54. Hükümet'in Kültür Bakanı olarak Sayın Kahraman, Sultan Hamid'in türbesini, İBŞB'nin maddî katkıları ile imar ve ihya etmişti.

Şimdiki Kültür Bakanımız Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik'in de, merhum millî şair Mehmet Akif (Ersoy)'un vefat yıldönümünde (26 Aralık'ta) Eminönü'nde çıkardığı "Sebilürreşad"ın merkezini; Fatih'te doğduğu Sarıgüzel'deki evini ve vefat ettiği Beyoğlu Mısır Palas'ın yerini tesbit edip, her üçünün birer kültür ve sanat müzesini olmasını sağlamış olmalarını dileriz!

Onun için, yeni iktidar, kendini affettirebilmesi için, ilk önce kendilerinin fikir ve sanatta ruh damarlarını sulayan eslafı ihya etmekle işe başlamalılar ki, o zaman gerçekten Türkiye'de "muasırlaşan bir toplum" olarak kendilerini tarih önünde tezkiye ve tebriye etmiş olurlar.

Çünkü geçmişte, "iktidar" olanları gördük, aslolan ise, "muktedir" olmaktır.

Merhum Necip Fazıl, o meşhur "Kaldırımlar" ile "Sakarya Türküsü"nü sadece hamasî birer nutuk olarak söylensin diye yazmamıştır!.. Gençlik de bunun için yıllarca okumamıştır.

Bu yeni nesil, bu yeni ortamda, "ruh ve şuurun iktidarı" olduğunu ispatlamak için, bundan daha büyük bir fırsata lâyık olamazdı.


www.sadikalbayrak.com

8 Aralık 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED