T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Argümanlar savaşı ve ötesi...

Milyonlarca dolarlık nükleer silahlara sahip süper devletler karşısında, iki kilometrelik alandaki etkinlik maliyeti bir doları geçmeyen biyolojik silahlar kuşanmış terör örgütleri var artık. Bu nedenle terörle mücadele sadece bir silah ve güç kullanımı meselesi olarak ele alınırsa, sonuç alacak bir mücadele olarak gözükmüyor.

Terör, geri kalmış ülkelerdeki 'diktatörlüklerin resmi tarih yazımları'ndan, 'küreselleşme karşıtlığı'na kadar bir dizi argümandan kolayca beslenebiliyor. 'Yeni terör' bir fiziki şiddet eylemi olmanın yanı sıra, daha büyük oranda bir 'argümanlar terörü'. 'Terörle mücadele'nin, terörün argümanlarını yenmeyi öncelemesi gerekiyor bu yüzden.

11 Eylül herkesin önüne bir yol ayrımı koymuş bulunuyor...

ABD, terörle mücadeleyi sadece silah ve güç kullanımı olarak ele alırsa, kendini de bir 'asayiş devleti' olarak dizayn etmek zorunda kalacak. Böyle olursa eğer, kendini temellendirdiği dayanaklardan vazgeçmiş olacak. ABD'de 'asayiş devleti' olma yönünde güçlü bir eğilim var. Bu eğilimi besleyen dinamikler ise 'küresel terör ağı'nın yaygınlığından güç kazanıyor.

11 Eylül İslam dünyası'nda da 'içe kapanma eğilimi'ni kışkırttı. Bu eğilimin halihazırda çok güçlü olduğu söylenebilir. Siyasal temeldeki tartışmaları bastıran bir eğilim bu. 'Dini asabiyet'in 'düzleştirici' etkisine sahipleniyor. Ucu, ABD'nin Afganistan'a saldırısını eleştirmek gibi son derece meşru bir duruşu, Taliban'ı dolaylı yoldan himaye etmek üzere kullanmaya kadar uzanıyor. 'Siyasal değerler' üzerinden bir ayrışma yerine total tarih anlayışı üzerinden bir 'saflaşma' kışkırtılıyor böylece...

ABD'de ve İslam dünyası'ndaki bu eğilimler birbirini besliyor aslında. ABD'nin 'asayiş devleti'ne dönüşmesini savunanlar, Taliban türü şebekelerden, Taliban'ı açık ya da dolaylı yoldan destekleyenler ABD'nin asayiş refleksleriyle hareket etmesinden gıdalanıyorlar.

Bu her iki eğilim de, terörün 'argümanlar savaşı'nı kazanmasına kolaylık sağlıyor birçok açıdan...

Bunun dışında ise, ABD'nin 'asayiş devleti'ne dönüşmesinin, terörün istediği çizgide hizalanmaya yarayan bir sonuç doğurmaktan başka bir işe yaramayacağını görenler de var. Eğer ABD terörle mücadele ederken sertlik ve güvenlik politikalarına göre dizayn edilmiş bir dünya kurgularsa, terör 'argümanlar savaşı'nı kazanmış olacak. Bu nedenle önemli olanın terörün argümanlarını yenmek olduğunu gören karar vericiler, terörle mücadelenin liberal demokrasinin kazanımlarından taviz vermeden yapılması gerektiğini siyasallaştırmaya çalışıyorlar.

İslam dünyası'nda da 'İslam' etiketli totlitarizmler ile gelecek yüzyılda İslam medeniyet havzasına ruh vermesi gereken 'siyasal değerler' arasına çizgi çekmeye yönelen bir eğilim çok güçlü olmasa da var. Bu eğilim 'içe kapanma'dan da, 'teslimiyetçilik'ten de gıdalanmadan, insanlığın kazanımlarını istihdam ederek yeni ne söylenebileceğine bakıyor.

Eğer gerek Batı'da gerekse İslam dünyası'nda birinci eğilimler galip gelirse, birbirini el altından besleyen bu eğilimlerin doğurduğu zeminde, terörün beslendiği argümanlar 'mevzi' kazanacak.

Eğer ikinci eğilimler baskın çıkarsa, hem Batı hem de İslam dünyası 'yeni ve ortak bir siyasi akıl' temelinde temas etmiş olacak. Terörün argümanlar savaşını kazanması imkansız hale gelecek.


12 Kasım 2001
Pazartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED