|
|
Lider, ama nereye lider?
Aşağıdaki laflar, hangi partiye mensup bir politikacı tarafından edilmiş olabilir? "Kıbrıs, Türkiye`nin AB`ye girişi için bir ön taviz olmayacaktır. Kıbrıs, sadece soydaşlarımızın yaşadığı bir ada değil, Doğu Akdeniz`de özellikle batısı tamamıyla husumetle dolu olan komşumuz Yunanistan`ın adalarıyla topraklarıyla çevrili bir Türkiye`de, nefes alabileceğimiz bir güvenlik bölümü. Kıbrıs konusundaki kararı, büyük Türk milleti vermiştir. Bu kararı, hiçbir yönetim değiştiremez. " Bu sözler kime ait olabilir? Hüsamettin Özkan'a mı? Sabahattin Çakmakoğlu'na mı? İsmail Cem'e mi? Yaşar Okuyan'a mı? Ya da Bülent Ecevit'e, Devlet Bahçeli'ye, veyahut Mesut Yılmaz'a ait olabilir mi? Konu Kıbrıs'sa hiç düşünmenize gerek yok. Bu sözler hepsine ait olabilir. Hepsi bu sözleri söylemiş olabilir. Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti'nin son 30 yıldaki- belki de daha fazla- en önemli mazeretidir. Neyin mazeretidir derseniz; Çözümsüzlüklerin, krizlerin, çağdaş bir hukuk devleti olamamanın vb… Listeyi uzatmak mükün. Şimdi de Avrupa Birliği sürecinin dışında kalmanın, hatta Avrupa'dan kopmanın mazereti olarak sunuluyor. Ve bu mazereti, aşağı yukarı bu kelimelerle dile getirmeyen liderlerin ya da lider adaylarının siyaset piyasasında şansı da yeri de olmuyor… O nedenle bu lafın altına, yukarda adlarını sıraladığım liderler ya da muhtemel liderler gözleri kapalı imza atmış olabilirler. Bu laflar hepsine ait olabilir. Parti farkı, parti programı ya da başka farklılıkların ötesinde bu konuda herkes birdir, aynıdır. Hiçkimse bu konuda farklı düşünemez. Farklı şeyler aklından geçse bile bunu açıklamak cesaretini gösteremez. Mesela, şimdi Ecevit'ten sonrası için DSP liderliğine aday gösterilen, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bu lafların altına hiç tereddüt etmeden imzasını atar. Hatta bu konuda daha sert, daha keskin mesajlar verir… Türkiye'nin Avrupa Birliği için Kıbrıs'ı feda edemeyeceğini söyler. Türkiye'ye bu konuda ağır bedeller ödettirileceğini, ama buna rağmen Tükiye'nin Kıbrıs'ta en ufak bir taviz bile veremiyeceğini açıklar… Bunun Türkiye için ne anlama geldiğini ifade etmeye kendisi bile cesaret edemez… İsmail Cem, kendisine sorarsanız sosyal demokrat tandanslı sol bir politikacıdır. Yukardaki lafların asıl sahibi Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu ise MHP'lidir. Bu lafların altına imzasını atan bir başka politikacı başka bir partiden olabilir… Farketmez… Buna 'milli politika' diyorlar. Yanlışlığı, Türkiye'ye ödettireceği ağır bedeller bilinse, hesabedilse bile, körü körüne uyulan, peşinden gidilen ve tartışılmayan doğmalara bizim memlekette ' milli politika' diyorlar. Bu 'milli politika', diğerleriyle birlikte, uğrunda gerekirse herşeyin yapılabileceği ulusal ilkeler arasında sunuluyor. Baksanıza yukardaki laflara… 'Kıbrıs sadece soydaşlarımızın yaşadığı bir ada değil, Doğu Akdeniz'de bizim için önemli bir stratejik mevzidir' deniliyor. Orada yaşayan insanların aslında hiçbir önemi olmadığı vurgulanıyor. Sadece Kıbrıs'ta yaşayanların değil, Türkiye'de yaşayan Türkiyeliler'in de bu anlayış çerçevesinde hiçbir kıymeti yok. Varsa yoksa 'stratejik güvenlik' anlayışı. Kaldı ki, meselenin o olmadığı da günümüz şartlarında biliniyor. Kuzeyi Türkiye ile entegre olmuş, yani Türkçesi, Türkiye tarafından ilhak edilmiş bir Kıbrıs'ın güneyindeki legal cumhuriyetin, Yunanistan'la ilişkilerini kesmesi mi bekleniyor yoksa? Bu sayede Yunanistan Kıbrıs'la sınırdaş olmaz mı? Sonra, kendimizin bile tanımadığız ve bir vilayet gibi idare ettiğimiz 'muz cumhuriyeti' görünümündeki Kuzey Kıbrıs'ı, dünyanın ve Rumlar'ın tanıması isteniyor. Tanımadıkları için de, "Kıbrıs'ta taviz yok, çözüm de yok" deniliyor. Kıbrıs için Ada Türkleri'nin de, Türkiye Türkleri'nin de her türlü bedeli ödemeye hazır olduğu söyleniyor. Bunu kimse daha yüksek sesle telaffuz ederse de ona daha güçlü lider deniyor. İyi mi? Ben kendi adıma, Kıbrıs konusunda uygulanan bu uzlaşmaz politikaları ve çözümsüzlük siyasetini doğru bulmuyorum. Bu politikalar enzından beni temsil etmiyor. Ben, Türkiye'nin Kıbrıs için AB'den kopmasını istemiyorum. Herhangi bir şeyinden vazgeçmesini ve hatta bedel ödemesini de istemiyorum. Çünkü buna gerek yok. Böyle bir görüşü savunan politikacıların Türkiye'nin kaderine hakim olmalarını ise hiç istemiyorum. Türkiye, Kıbrıs konusundaki uzlaşmaz politikasını sürdürür, Ada Türkleri'nin eğilimlerini dikkate almamaya devam ederse, bir avuç Kıbrıslı Türk, söz konusu bedeli ödememek için doğup büyüdükleri toprakları bile terkedebilir. Kendi aralarında bunu şimdiden konuşuyorlar, tartışıyorlar… Hadi onlar, sayı olarak az ve gidecekleri yer var, diyelim. Ya Türkiye'de yaşayan bizler? Kim Kıbrıs ya da başka bir nedenle bedel ödemek istiyor ve çocuklarına da bedel ödettirmek istiyor? Türkiye'yi yönetenler bunu bir de halka sorsalar ya!..
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |